bildirgec.org

süt hakkında tüm yazılar

Semih Kaplanoğlu “Bal” ile Altın Ayı’yı Kazandı!

widfara | 22 February 2010 17:26

Semih Kaplanoğlu ödülüyle birlikte
Semih Kaplanoğlu ödülüyle birlikte

Semih Kaplanoğlu“Bal” isimli filmiyle Berlin Film Festivali‘nde büyük ödül olan Altın Ayı’yı kazandı.

Bal, Kaplanoğlu’nun “Yumurta” ile başlayıp, “Süt” ile devam eden Yusuf üçlemesinin son filmi. Bal’da Kaplanoğlu Yusuf’un çocukluğuna dönüyor babasıyla ilişkisine odaklanıyor. Üçlemenin ilk filmi “Yumurta” Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilmiş, ikinci film ’Süt’ ise Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışmıştı. Bal ayrıca Kiliseler Birliği Ekümenik Jüri Ödülü’nün de sahibi oldu.

Festivalde diğer ödüller ise şu şekilde dağıldı;
En İyi Yönetmen; Roman PolanskiThe Ghost Writer
Jüri Özel Ödülü; Florin Serban – If I Want to Whistle, I Whistle
En İyi Kadın Oyuncu; Shinobu TerajimCaterpillar
En İyi Erkek Oyuncu; Grigori Dobrygin ile Sergei PuskepalisHow I Ended This Summer

online Basketbol şut atış yarışması oyunu oyna

iso1000 | 01 February 2010 18:10

Basketbol şut atış yarışması oyununda online olarak dünyanın çeşitli yerlerinden diğer yarışmacılara karşı yarışıyorsunuz.

Sağ tarafta Next contest ifadesi bir sonraki yarışmaya ne kadar süre kaldığını belirtiyor. Belirli aralıklarla yarışma tekrar başlıyor. Yarışma olmadığı zamanlarda antreman atışları yapıyorsunuz.

Süt (2008)

queennothing | 10 December 2009 12:13

Semih Kaplanoğlu, bir süre önce, 2007 senesinde vizyona giren sinema filmi “Yumurta“yı üçleme haline getirreceğini söylemişti. 2008 senesinde ‘Yusuf Üçlemesi’nin ikinci filmi “Süt“ü çeken Kaplanoğlu, olayları yine kendine özgü görüş açısına göre yansıtmış. Filmde aktris Başak Köklükaya (Resmi Web Sitesi), Melih Selçuk, Rıza Akın (Resmi Web Sitesi)ve kısa bir rolle yine Saadet Işıl Aksoy yer alıyor.

Zehra, oğlu Yusuf ile birlikte Anadolu’nun kasabaya yakın bir köyünde yaşayan dul bir kadındır. Ölen kocasından kalan ineklerin sütü sayesinde evini geçindiren Zehra’nın tek isteği, üniversite sınavında başarısız olan oğlu Yusuf’un bir meslek sahibi olmasıdır. Çalışma hayatına karşı ilgisiz görünen Yusuf ise yazdığı şiirleri yayımlayacak bir yeraltı edebiyat dergisi bulma peşindedir.

HAZIR SÜTÜN ZARARLARI (2)

mecburen | 05 November 2009 17:09

Bu yazımı daha anlaşılır yazmaya çalışcam çünkü bir önceki yazımı anlayamayanlar oldu.ilk yazımı okuyanlar bilir kutu sütlerin ömrünü nasıl uzattıklarını ve ne kadar sağlıksız olduklarını yazmıştık,aynı şeyler şişe süt için geçerli diğildir, çünkü şişe(günlük) sütlere bu tür bir işlem uygulanmadığı için ömürleri daha kısadır(2-3 gün)ve dolayısı ile kutu sütlere göre çok daha sağlıklıdırlar.lakin burada ismini vermek istemediğim baazı firmaların kendi mandıraları var ve bu mandıralarda bulunan ineklerinden günlük aldıkları verimi artırabilmek için ineklere hergün düzenli olarak antibiyotik enjekte ederler ve günlük aldıkları verimi % 60 oranında artırırlar.peki nolur; bu tür sütü içen insanlar bir enfeksiyona yada virüse yakalandığında(hoş virüse antibiyotik verilmez ama bizim doktorlar en iyisin bilir ya) iyi düşünecek olursak domuz gribi :)aynı tip antibiyotik verildiğinde vücut cevap vermez çünkü sütün içerisinde bu tür antibiyotiği uzun zamandır aldığı için vücut bağışıklık kazanmıştır. doktor size antibiyotik tedavisi yazıp gönderdiginde ve kullanmaya başladıktan 3-4 gün sonra antibiyotiğin hiç faydasını görmediğinizi ayrıca akciğer enfeksiyonu şikayeti ve öksürük ile tekrar gittiğinizde virüs artık akciğerlere indiğini gören sağlık personeli artık servise yatırma kararı alır ve (umarım iş işten geçmemiştir.) yeni bir antibiyotik tedavisine başlarlar çok gecikilmemişse hasta yeni antibiyotiğe cevap verir hasta sağlıgına kavuşur eğerki çok geç kalınmışsa hasta sizlere ömür. arkadaşlar çok detaylı yazmak istemedim çünkü beni ciddiye almayan arkadaşların sayısı oldukça fazla(söz verdiğim için yazdım) ama ALLAH göstermesin çok yakınınızda birinin başına bu tür bir olay gelirse o zaman bana hak vermiş olursunuz ama… bir musimet bin nasihata bedeldir,umarım bir nasihattan bin ders çıkarırsınız,özür dileyerek 3.yazıma geçmeyeceğimi bildirir herkeze sağlıklı günler dilerim.

HAZIR SÜTÜN ZARARLARI (1)

mecburen | 31 October 2009 21:05

Sütün faydalarını hepimiz çok iyi biliriz. Peki, sütün insan sağlığına zararlarını biliyor muyuz? Bu yazımızda sütün zararlarından bahsedeceğiz. Pek çoğumuzun kullandığı kutu süt olarak bildiğimiz (uht)sütler yani uzun ömürlü sütler nasıl oluyor da bu kadar uzun dayanabiliyor? Acaba içerisine sütün ömrünü uzatabilmek için özel katkı maddeleri mi katılıyor? Bu sorunun yanıtı kesinlikle hayır. Peki sütün ömrü nasıl uzatılıyor? Sütler gün ışığı görmeden, ısının birden 150-180 santigratlara çıkarılıp 2-3 saniye sonra tekrar 5-10 derece sıcaklığa düşürülüp içerisindeki bakterilerin ölmesini sağlanarak, direkt gün ışığı görmeden kutulara konduğunda hiç hava almadığı için bozulmuyor. Buraya kadar her şey doğru. Yalnız gözlerden kaçan bir şey var. Proteinlerin molekül yapıları ani ısı değişikliklerine karşı duyarlıdır. Yani bu ani ısı değişikleri karşısında proteinlerin molekül yapıları bozulur şekil değişikliğine uğrar ve kullanılamaz hale gelir. 0 ila 3 yaş arası çocukların midelerinde pepsil adında bir enzim bulunur. Sağlıklı proteinler pepsil tarafından emilir ve aminoasitlerine ayrıldıktan sonra gerekli yerlere (bugün özellikle antikorlardan bahsedeceğiz) gönderilir. Bunların bazılarından antikor oluşur. Tıp’da bunlara immünglobilin a,b,c,d v.s gibi isimler veriliyor. Vücuda giren enfeksiyona bağlı yetiştirilmiş, eğitimini almış askerler gibi düşünelim. Düşmanın gücüne göre silahına göre farklı antikorlar savaşır. Fakat uzun ömürlü süt(uht) içen çocuklarda molekül yapıları bozulmuş proteinlerin % 97 si mide tarafından emilmeden dışarı atılır. Peki, kalan % 3 ne ne olur? Onlar da molekül yapıları bozulmuş proteinleri olduğu gibi kabul eder ve aminoasitlerine ayıramadan ya da ayırsa bile istedikleri gibi antikor oluşturamadıkları için bunlar sağlıklı birer asker (antikor) olmazlar. Tabiri caizse eğitim almamış birer asker olarak birliklerine (bagışıklık sistemi) katılır ve göreve başlarlar. Asıl sıkıntı bundan sonra başlar hatalı üretilen antikorlar kimin dost kimin düşman olduğunu bilmediği için % 98 ihtimalle vücudun kendine saldırıp otoimmün hastalıkları ortaya çıkarır. Bunlar: Alzheimer, itp, alopesi, romatizma, erken yaşta diş çürümesi, aplastik anemi, sistemik lupus eritematoz, romatoid, addson, kutanöz mastositoz v.s gibi birçok otoimmün hastalıklara yol açar. Bu nedenle sağlık bakanlığı devamlı anne sütü kampanyaları yaparak insanları anne sütüne yönlendirmeye çalışır ama bu arada bu tür sütlerin otoimmün hastalıklara sebep olduğunu söylemez belki de söyleyemez. Bu konudaki yorumu size bırakıyorum. Eğer yazım yayınlanırsa daha çarpıcı açıklamalarla tekrar burada olacağım. Hepinize sağlıklı günler dilerim…

Semih Kaplanoğlu – Süt

kahramancayirli | 01 August 2009 12:19

Semih Kaplanoğlu’nun Süt’üne nasıl yaklaşmalı, nereye koymalı? Süt, bir üçlemenin ortası. Bir şairin gençliği. Yumurta’nın öncesi, Bal’ın sonrası. Şair Yusuf’u, annesini nasıl tanıtmalı, hangi sözcükleri kullanmalı.
Sade, sırf sinema yapıyor, Semih Kaplanoğlu. Biz bunu Meleğin Düşüşü’nde anlamıştık, bayılmıştık sevinçten. Türk Sineması’nda umut verici gelişmeler oluyordu, adımlar duyuluyordu.

yaz geçer..

admin | 06 July 2009 16:08

Vakti zamanında böyle şeyler yazmışım kendisi için. Yeni albümünü beklemişiz beklemişiz o da sağ olsun sonunda bizi kırmamış, sekiz şarkısıyla çıkagelmiş..
Sekiz şarkısını da dinledim. Elimde bir tek Aşk Geri Gelir ve ilk klip şarkısı Sen mi kalabildi kırılmadan.
Tamam erkek egemen topluma hayır vs. ama şarkı sözleri size de çiğ gelmedi mi? Canını Seven Kaçsın ama nereye peki? Ben ilk albümü Gel Git’e kaçmak isterim. Yeni albümünden sadece o iki şarkıyı dinliyorum. Sevemedim gerisini.
Tez zamanda yeni şarkılarını işitmek üzere.
Semih Kaplanoğlu’nun son filmi Süt’ün DVD’si çıktı nihayet. İzmir’de hiçbir sinemaya gelmemişti bile. Allahtan filmlerin DVDleri yayınlanıyor..
Heves şiir dergisinin yeni sayısı yayımlanmış. Birhan Keskin de yer alıyor bu sayıda.
Kuşadası Adaland Su Parkı, hakikaten çok iyi. Eğlenceli kaydıraklar, heyecanlı yamaç kaydırağı, rafting .. Yapılacak tonla eğlenceli olay var anlayacağınız. Buralardaysanız..

Su parkı olaylarında onca merdiven çıkılıyor ya her seferinde, buna bir çözüm yok mu? Küçük golf arabaları benzeri taşıtlar istiyorum, su kaydırağının altından alacak bizi, kaydırağın hemen üstüne getiriverecek. Fena mı olur? Dizlerim koptu.

kahveye buyrun

taha3045 | 23 April 2009 09:07

Değişen hayat şartları moda ve teknolojiye kırk yıl hatırı olan kahve fincanları da uydu, artık keyifle kahvemizi yudumlarken klasik tarzların dışına çıkabilecegiz.

Bu fincanda kahvenin 40+40= 80 yıl hatırı olması bekleniyor.

Çalıştıgınız işyerinde fincanınızdaki yazılardan tercihinizi seçerseniz, kahve servisi yapılırken sütlü,sade yada şekerli diye sipariş verme derdinden kurtulursunuz.

İçi doluyken beyaz boşken siyah olan bu renk değiştiren fincan sayesinde fincanım boşaldı demekten kurtulma zamanıdır.

KEÇİ ( CAPRA HİRCUS )

akoni | 13 April 2009 09:58

Koyun ve Keçi ürünleri (et, süt, yün, kıl ve deri) dünyadaki et yaklaşık %10 ve süt %5 tekstil ürünleri %15 küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Ama koyun ve keçi bu rakamların ötesinde bir anlam taşır ve çiftçi Habil ile çoban Kabil’den beri bu iki hayvan Yakındoğu uygarlıklarından doğan bütün halk topluluklarının dini inanç ve törelerinde sık sık karşımıza çıkar.

Yün, kıl ve derilerinden yararlanılması; çayır bitkileriyle beslenmesi, korunmaya muhtaç ufak yapısı; uyum ve dayanıklılığı erken çağlardan beri (yaklaşık 7 000 yıl) evcilleştirilmesini sağlamıştır. Bu hayvanların yün, süt ve etlerinden başka, muhtemelen daha evcilleştirilmediği çağdan beri giyecek yapımında kullanılan, daha sonra müzik aletleri ve parşömen kâğıdı yapımında işe yarayan derilerden faydalanıldı. Gübre olarak değerlendirilen dışkıları, bazı bölgelerde yakacak olarak kullanılmaktadır (tezek); bağırsaklarından keman yayları yapılmakta, kemiklerinden çeşitli aletler, makine yağı, mum imal edilmektedir. Kuzu ve keçi derileri, incelikleri, dayanıklılıkları ve esneklikleri nedeniyle lüks giysi ve ayakkabı yüzleri imalinde aranan derilerdir.