bildirgec.org

siyaset hakkında tüm yazılar

Staratejik Siyaset-Politika

toggo | 26 September 2007 11:56

Stratejik polita terimi bu güne kadar sanırım kullanılmadı ancak yazımı okuduğunuzda aslında ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz ve bu konuda haber portalımda da bir forum açarak bu konuda aynı görüşte olan kişiler ile bilgi paylaşımı yapmayı hedefliyorum.

Stratejik Politika veya Siyaset, hür ve tarafsız bir siyasi görüşü ön görmektedir. Günümüzde inanıyorum ki bu düşünceye sahip bir çok kişi mevcut. Tarafsız siyasi görüş ile ülke yönetiminin daha iyi olabilmesi için alternatif yaratmaktır. Örneğin; mevcut yönetimdeki bir hükumeti ele alırsak, bu hükumet çalışmalarını olması gerektiği gibi yapsada bazı noktalarda bu çalışmaların denetime ihtiyacı olması gerekmektedir. Şimdi bir çok kişi diyor ki zaten muhalefet var bu konuyu yöneten ancak bu noktada Stratejik politika devreye giriyor. Amaç en iyi ve en uygun muhalefeti seçmektir. Yani denetleyen kurumu tarafsız bir görüşün seçmesi anlamına geliyor. Çünkü bu oluşum çoğunluk değil ama etkili bir azınlık olarak yer alacaktır.

EKONOMİ DERSİ

badoer1 | 24 September 2007 17:46

Dünya siyasetinin ve ekonomisinin özeti…

Sadrettin Kuşoğlu’ndan..

Ekonomi hocamız yılın ilk dersine şöyle başlamıştı:

– Öğrencilerim, birazdan size on dakika içinde ilk iktisat dersini vereceğ
im. Bu on dakika yeterli olacak. Geri kalan zamanda yani bütün bir yıl
boyunca, “zenginlerin yazdırdığı” müfredatı okuyacağız.

Dedi ve devam etti:

– Arkadaşlarım. Iktisat üçe ayrılır: Ticaret, siyaset, savaş.

1- Bir milyon dolara kadar para kazanmak isteyenler ticaret..

2- Bir milyar dolara kadar para kazanmak isteyenler siyaset…

3- Daha çok kazanmak isteyenlerse savaş yaparlar!..

Bürokrasinin demir parmakları-3

kahramancayirli | 24 September 2007 16:57

Elbette bürokrasinin zaafları da vardır. Hayata karşı farklı durana saygı gösterilen, insanların özgürce düşünebildiği, kısıtlanmayan, kalıpsız toplumlar bürokrasiyi fena halde ürkütür. Kendini sağlama almanın yolları hususundaki tavizsizliği bu yüzdendir. Biraz olsun aydınlanmaya başlayan toplumların köhne sistemleri rahat bırakmayacaklarını bilir. Her yerde kulaklarının olması, düzene karşıt söylemler geliştirenleri yerinde yok etmesine yardımcı olur. Bu biçimde bir vakayla karşılaştığında demirden parmaklarını sözde zanlının etine geçirmeyi bir borç bilir. Tabii, işlediği bu suçun hemen ardından kendini kurtaran, durumu düzen nezdinde meşrulaştıran cümleler kurar: Bürokrasi, işini sağlama alır!

Bürokrasinin demir parmakları-2

kahramancayirli | 24 September 2007 15:36

Bürokrasi, mum ışığına uçan kelebeğin elinde sadece kömürleşmiş bedeninin kalması gibi, fark ettirmeden yıllarca yakar ruhunuzu. Etrafınızdaki insanlar da muhtemelen aynı göstermelik hedeflere odaklanıp kaldıklarından her şey her zaman “normal” gelir. Hatta kabuğunu kırıp özgürleşmeye çalışanları hainlikle, düzene ihanetle suçlarsınız.
Herkesin anormalleştiği bir ortamda “normal”in gözünüze “anormal” görünmesi kaçınılmazdır. Bürokrasi toplumsallaşmanın en çok aile ayağından beslenir. Zira anne-babalar çocuklarının tıpkı örnek komşu çocukları gibi olmalarını isterler. “Salla başını al maaşını”larla büyüyen çocuklar düzenli bir hayatı, her ayın on beşinde banka hesaplarına yatırılan para olarak görürler.
Bürokrasi, birey lafını sevmez. Çarklarını daha kolay döndürmek, dişlilerini zorlanmadan batırabilmek için kendine hayat karşısında bükeç olan, bükülüp duran insan ister. Bürokrasi, yeri geldiğinde de öğütür. Sesi çıkan ayrıkotlarına hadlerini bildirmek için ara sıra dişlerini gösterir. Kendisine katılan çaylakları uyutması çok sürmez; uyutamasa bile oyalar. Bürokrasinin ağzı iyi laf yaptığı için, kendi argümanlarınızı sunmanıza dahi izin vermez. Yüksek sesle konuşmanın tartışmanın galibi olmak manasına geldiğini sanır. Bu tür sanıların nesilden nesle aktarımını sağlayarak kendini yeniden üretmeyi sürdürür.

Bürokrasinin demir parmakları-1

kahramancayirli | 24 September 2007 15:16

Bürokrasi, toplumsal riyakârlığımızı beslerken, hiyerarşiyi desteklemekten geri durmaz. İçimizden küfürler ede ede üstlerimize yapmacık da olsa saygıda kusur etmemeye çalışırız. Bürokrasi, köreltir. Yaratıcılığınızı, farklı taraflarınızı görünmez törpüsüyle düzleştirir; bürokrasi tektipleştirir. Hepimizin düzene itaât etmesini isterken koyunlaşmaktan kurtulmaya çalışanları demir parmaklarıyla korkutur. Kendi bildiği doğruları sorgulamadan kabul etmemizi bekler. Düşünmemizi istemez çünkü düşünen insan, değişik yollar bulur, “mevcut”u “öteki”yle kıyaslar; etrafındaki çerçevelerden kurtulmanın yollarını arar.Bürokrasi, hepimizi basamaklara yerleştirir. Basamakları tırmanırken güçsüz, savunmasız olanı ezmeniz, onun için önemli değildir. Nihai hedef bulunulan ortamın “en”i olmaktır. En yüksek mertebede olanı, en zengini, en hırslısı… Sistem en çok şeye sahip olanı kutsarken, toplumun geri kalanını içinden çıkılmaz hezeyanlara sürükler. Oysa arada olmanın, gri bölgelerde yaşamanın hatta en alttaki olmanın da küçümsenmemesi gereken bir gururu vardır. Bürokrasi, yenilgiyi kabullenme tahammülünü göstermez. Tamamen kendi amaçları doğrultusunda bütün benliğinizi kullanır, yıllar sonra elinizde kalan posanızla ah, vah
edersiniz. Geçen yılların aynılığı ve size hiçbir anlam ifade etmeyişi kara bulutlar gibi iner zihninize. Bürokrasi, sizi kendi avucunda tutmanın yolunu bilir. Önünüze göstermelik hedefler koyar fakat bu hedeflerin asla sonu gelmez ve her konuda kendinizi “neden daha fazlasını ele geçirmeyeyim ki” diye düşünürken bulursunuz.