bildirgec.org

Sinepil hakkında tüm yazılar

Münferit (eleştiri)

menese | 12 May 2008 15:15

Fazla eski değil, iki yıl öncesine kadar, çekilen her yeni yerli korku filminin tanıtımında: “İlk Türk korku filmini kotardık, ülkemize hayırlı olsun” gibisinden demeçler verilirdi. Böylelikle, ilk Türk korku filmlerinin sayısı on adeti falan bulmuştu..

Münferit’ i yapanlar belki böyle bir iddiayla ortaya çıkmadılar ama onun takdimini de -naçizane- ben yapayım: “İşte karşınızda, ilk Türk Kara Film’ i, hatta kapkara filmi..”

Bu film, “Hollywood’ da var da neden biz de yok?.” sorunsalımız temelinde, ‘seri katilli yerli film’ eksikliğimize doğrudan değilse de dolaylı bir şekilde çözüm bulmaya çalışıyor..
Yani, -hem milli hasletlerimize daha uygun olarak- ilk, ‘Seri Tecavüzcülü Türk Filmi’ açığımızı da bu şekilde gideriyor.
Tamam, henüz yerli ‘Hannibal Lecter‘ imizi bulamadık ama ondan hiç de eksik kalmayacak bir ‘Telefoncu Bekir‘ imiz oldu.. Ki kendisi, kocaman kulaklıklarıyla, ‘tüplü ve Oscarlı’ Anton Chigurh seviyesinde etrafa gerilim saçabilen, çevreyi psikopat gözlerle süzerek kadınların büyük kabusu olabilen bir anti-kahramanımızdır artık..

Cannes Film Festivali 2008

arapsaci | 12 May 2008 10:24

Cannes Film Festivali
Cannes Film Festivali

Sinema dünyasının en prestijli festivallerinden olan Cannes Film Festivali bu yıl 14-25 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşiyor. Bu yıl 61.’si düzenlenen festivalin jüri başkanlığını Sean Penn yapıyor. Jüride ayrıca ünlü oyuncu Natalie Portman ve Persepolis‘in yaratıcısı Marjane Satrapi gibi tanıdık yüzler de yer alıyor. Fatih Akın da genç yönetmenlere verilen Un Certain Regard ödülünün jüri başkanlığını yapıyor. Yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan yeni filmi 3 Maymun ile festivale katılıyor. Filmin festivaldeki gala gösterimi 16 Mayıs tarihinde yapılacak. Filmin ekran görüntülerine buradan ulaşabilirsiniz.

David Lynch Sineması

david lynch | 11 May 2008 11:18

Sinema denilen olay sırf David Lynch için icat edilmiştir diyen fanatik bir izleyen gurubuna sahip olmakla birlikte David Lynch’in kişisel bir sinema diline sahip olduğunu sanat budalalığı sosuyla harmanlanmış kendini tatmin etmekten öte gidemeyen bir mastürbatör sinema yaptıgını ileri süren Anti-David lynch taraftarı sinema seyircisi de bulunmaktadır.İlk cümlemin sınırları zorladığının farkında olmakla birlikte David Lynch ağabeyimize sevgimizin bir göstergesi olarak algılanmasını rica eder affınıza sığınırız.David lynch sinemasını anlamak için öncelikle konvansiyonel sinema kalıplarından uzaklaşmak gerektigini düşünüyorum. Çünkü David Lynch en kaba anlatımıyla konvansiyonel sinemanın bize sunduğu hiyerarşik hikaye anlatımını paramparça ediyor ve de hikaye üzerine yoğunlaşmıyor. Resim sanatıyla olan ilgisindendir ki Lynch için önemli olan görüntüdür. Son filmi Inland Empire‘de çekimler esnasında senaryoyu oluşturdugunu düşünürsek ne anlatmak istedigim daha net anlaşılır.
Günümüzde her istegine her an ulaşabilen insana eleştiri sunar Lynch… Filmlerini anlamak ya da anlamamak için çaba sarfetmeniz gerekir. Düz (aşagılama kesinlikle yoktur) Hollywood sinemasın hikaye kalıplarını reddeder. Beyin Mikseri lakabını sırf bu nedenden ötürü almış olduğu aşikardır…Çagdaş dünyanın zalimligi altında ezilen insan ruhlarının karanlık öykülerini anlatır en genel tanımıyla lakin hangi hikayeyi anlattığı değil nasıl anlattığı önemlidir. Her ne kadar hikayede bir devamlılık, zaman mekan sorunsalı ve de anlam karmaşası içinde bir bataklığa sürünsekte filmin büyüsüne kendimizi kaptırırız…

Stardust (Yıldız Tozu)

queennothing | 10 May 2008 13:50

1960 doğumlu İngiliz bilim – kurgu yazarı Neil Richard Gaiman‘ın 23 kitabından biri olan “Stardust“, 1971 doğumlu İngiliz prodüktör Matthew Vaughn sayesinde “Stardust” ismiyle

sinemaya aktarıldı.
Filmde, The Godfather 2, Taxi Driver, Frankenstein, Jackie Brown, The Score gibi ünlü filmlerden tanıdığımız
Robert De Niro, Scarface‘deki unutulmaz rolüyle Michelle Pfeiffer, 2005 yapımı Casanova‘daki “Francesca Bruni” rolüyle Sienna Miller, Louisa May Alcott‘un ünlü romanından uyarlanan 1995 yapımı Little Women ve Terminator 3: Rise of the Machines‘deki başarılı rolüyle Claire Danes, Al Pacino‘nun başrolde olduğu The Merchant of Venice‘deki “Lorenzo” rolüyle tanıdığımız genç aktör Charlie Cox gibi ünlü isimler yer alıyor.

Juno

gtufekli | 09 May 2008 20:00

Yönetmenliğini Jason Reitman‘ın yaptığı En İyi Senaryo Oscar ödüllü, izlerken eğlenebileceğiniz ve bazı tabuların yıkabileceğini düşüneceğiniz bir film, Juno. Bu filmde 1987 doğumlu Ellen Page‘in gönüllerde taht kurabilecek kapasitede bir oyunculuk çıkarmış olduğunu da unutmayalım. Filmimizde ortaokul çağındaki başrol oyuncumuz Juno MacGuff, pısırık, çekingen ve aynı zamanda konuşmaktan aciz bir yaşıtıyla, Paulie Bleeker ile birlikte oluyor ve ne oluyorsa bundan sonra oluyor 🙂
Juno önce çocuğu aldırmayı düşünsede sonra yüreği el vermiyor ve çocuğu aşağıdaki resimde gördüğünüz Vanessa ve Mark Loring çiftine evlat olarak vermenin en iyi fikir olduğunu düşünüyor.

Şöhret / El Cantante (eleştiri)

menese | 09 May 2008 18:37

Yönetmenliğini Leon Ichaso’ nun yaptığı film, yetmişli yıllarda efsane düzeyine yükselmiş Porto Riko’ lu Salsa şarkıcısı Hector Lavoe‘ nin dramalaştırılmış biyografisinden oluşan, -haliyle müzikli- bir yaşam hikayesi sunuyor. Film boyunca gerçekliği bize pek yansıtılamasa da, bir yandan ‘acıların çocuğu’ vurgusu yapılan, öte yandan tamamen ‘şeyinin keyfinde’ bir adam olduğu da -ibretle- gösterilen şarkıcıyı ve sevgili karısı Puchi’ yi, müzik dünyasının meşhur karı-kocalarından Marc Anthony ve Jennifer Lopez canlandırıyorlar.Sıfırdan başlayıp büyük bir şöhreti yakalayan bir adamın, ‘köyden indim büyük şehre’ temalı, müzik, gurbet, başarı, para, hırs, av, avcı, aşk, şöhret, libido taşması, ihanet, alkol, uyuşturucu, AİDS ve çöküş minvalinde süre giden bu hikayesini bize, -film içinde film tekniği kullanılarak- bir röportaj çekimi sırasında karısı anlatıyor.Hatta bütün film boyunca -kocası ve onun çevresi dahil- herkese bağırıp çağırması yetmiyormuş gibi -kocayı gömmüş bir dul olarak- o söyleşide soru soranları dahi fırçalamayı, ihmal etmeden..

The Deaths of Ian Stone / Ölüm Bekçisi

Ahmetcandemir | 09 May 2008 16:45

Yönetmenliğini Dario Piana‘nın yaptığı Ölüm Bekçisi gerçekten çok güzel bir film. Dünya dışı yaratıklar olan Hasatçılar’ın Ian Stone isimli bir üniversite öğrencisinin peşinde olması ve bu öğrencinin de bunlardan kurtulmasını konu alan korku-gerilim hikayesi. Konusu size basit gelebilir, yine zombiler yine onlardan kurtulmaya çalışan insanlar diyebilirsiniz. Fakat kurgulanması ve efektleriyle harika şekilde sunulmuş bu filmi ön yargıyla izlememezlik etmemenizi öneririm.

Pleasantville

trouble | 09 May 2008 16:00

1998 yapımı Gary Ross filmi. Başrolde spiderman serisinden hatırlayacağımız Tobey Maguire ve Reese Witherspoon oynuyorlar.
Film iki kardeşin (David ve Jennifer) televizyon kumandası kapma savaşı sırasında birden kendilerini 1950 lerde geçmekte olan Pleasantville isimli dizide bulmalarıyla başlıyor. Pleasantville’de hayat tam bir dizi hayatı. Dizi hayatından kastım, yapılan eylemlerin devamının zorunluluğu yok. Örneğin Jennifer kızımız bir ateş ile mendili yakmak ister ama mendil ateş almaz. Ya da daha insani bir örnek vermek gerekirse nasıl ki normal insanlar yemek yediklerinde bunun tuvalette sonuçlanan bir sonu var, işte bu son Pleasantville’de yok!

Filmde David önceleri yerli halka uyum sağlamaya çalışıyor, bununla birlike Jennifer ise halkı kendine uydurmaya çalışıyor. Seyrederken biraz kişisel gelişim kitabı gibi gelebilir. Dizi siyah beyaz olduğu için herkes, herşey siyah beyaz. Lakin, her kim ki ruhunu özgür bırakmayı başarabiliyorsa renkleniyor. Filmin belki de en güzel tarafı bu görselliği.

Adrien Brody

queennothing | 09 May 2008 09:37

Adrien Brody, 1973 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık yeri olarak bilinen New York City’nin 5 ana hattı içerisinde yer alan Queens’de doğdu. Annesi, The Village Voice muhabiri ve fotoğrafçısı Sylvia Plachy; babası ise emekli tarih profesörü ve amatör ressam Elliot Brody’dir.
Küçük yaşta usta fotoğrafçı olan annesine poz veren Adrien’in yeteneği, babasının yüreklendirmesiyle açığa çıktı. Ünlü American Academy of Dramatic Arts’da drama eğitimi aldı. Bu ‘haftasonu okulu’ndan sonra New York’taki Fiorello H. LaGuardia High School of Music and Art & the Performing Arts adlı okula kaydını yaptırdı. Brody, oyuncu olmak istiyordu.