bildirgec.org

sevgilim hakkında tüm yazılar

Ey, aşk sen nasıl güzel bir şeysin!

admin | 27 March 2011 15:02

Şükürler olsun, temelin oturması gibi, bu aşk oturuyor galiba…

Bir huzur, bir huşu, bir senfonidir ki, aman aman; maşallah, maşallah. Sevdiceğim, hayatımın anlamı; sensiz günüm geçmiyor; geçmesin de zaten.

Allah’ım, yüce Allah’ım ne kadar güzel bir varlıklar yaratıyor, seni tanıdıkça yüce rabbime inancım daha da kuvvetleniyor.

Her yerine nazar boncuğu takmak, hatta nazar boncuğundan elbise giydirmek istiyorum sana. İnsan sevince çok komik olabiliyor. İstekleri komik komik oluyor. Mantık mı, o ne? Tanıyanınız var mı?

denizime…

seniseviyorumdenizim | 04 March 2011 09:20

Bu ev seninle evimiz oldu. Ben seninle çok çok daha mutlu bir insan oldum.

Aşkın yararları hayatımın dört bir yanında. Yanımda değilken dahi benimlesin. Her şeyden tat alır oldum. Piyanist notaların üzerinde dolaşıyor, benim ruhuma derman oluyor.

Ne alakası var diyeceksin. Notalar da hikaye, sen varsın ya, güzel ışığın var ya; ben mutluyum, kesinlikle mutlu.

Son Adıma Feryadım

karuma76 | 18 October 2010 13:01

Gözünde son ışık yavaş yavaş sönüyor
Her yer al al olmuş bileklerin kanıyor
Etrafta seni gören öldüğünü sanıyor.
Ölme sakın sevgilim önce ben öleceğim.

Yoldaki lastik izi imzalamış ölümü
Görenler çığlık çığlık gördüler kan gölünü
Attığın son adımdı düşünmedin sonunu
Ölme sakın sevgilim önce ben gideceğim

Celladın kaçtı gitti şoför belli azrail
Arkasında bıraktı kalabalık bir sahil
Yüzlerde hüzün dolu gözyaşları da dahil
Ölme sakın sevgilim önce ben öleceğim
Ölme sakın sevgilim seni hep seveceğim.
Ölme sakın ne olur sensiz delireceğim
Bekle beni sevgilim yakında geleceğim

duyu

astral | 18 January 2010 11:11

Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.

İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.

rıhtım

astral | 24 December 2009 10:14

karanlık bir rıhtımdı önce bakışları.
sebepsiz, aşksız ve katı bir adada yatılı kalmış…
ebruli ve verimsiz bir kıtanın ortasında sessiz ve derinliksiz
bir matem gibi kimsesiz, renksiz, hissiz…
oysa bir buğu vardı ardında.

gülümsemeyi çoktan özlemiş, buruk keyfim duruyordu, gözlerini kaçırırken –üzerine bastığı- anlamlarından…
şimdiye değin, korunaksız ve ıslak duvarlarını kendine saklarken,
tutku ve gökkuşağı eksik bir hayale tutunamayan koruyucu meleğim duruyordu karşımda…

uzun kirpiklerini bir kaldırıp bir indirirken ve
‘her şey tüm normalliğiyle devam ediyor,
ben de o normaller içinde normallerden bir esintiyim.’ derken dudakları;
söylediklerinden başka tılsımlar iletiyordu yeryüzüne oysa…

Sevgilim

k3skin | 22 January 2008 12:33

Komiser – Anlat?

— O gün hava kararmak üzereydi. Ben MİNE’ yi güç bela okulun ön bahçesine getirdim. Gerçekten kuvvetli ve kontrol edilmesi zor bir kız, elini tutup da voleybol direğine bağlayıncaya bana kadar yapmadığını bırakmadı, neyse ki saha oldukça ıssız bir yerdeydi ve MİNE’nin çığlıklarını kimse duymuyordu… Ağzını bağlamakta zor oldu, neredeyse parmağımı koparıyordu. Karşılıkta vermiyordum çünkü hem arkadaşımdı hem de bir şey yaparsam KARTAL benim canıma okurdu.
Az sonra karşıdan KARTAL’ ın geldiğini gördüm. Tabii yanında o … BURAK’ta vardı. Biraz daha yaklaştıklarında BURAK’ ın suratının kan içinde kaldığını fark ettim. Bize yaklaşmalarına birkaç metre kala KARTAL BURAK’ın ensesinden tutarak sanki bir bez parçası gibi diğer direğin önüne fırlattı. MİNE’ yi bağladığım direğin karşısına bu kez de BURAK’ ı bağladım. Bağlarken de MİNE’ ye olan bütün hıncımı ondan çıkartıyordum. Suratını darmadağın edene kadar vurdum ha vurdum…
KARTAL ise olanlara boş boş bakınıyordu. Ben BURAK’ı bağlamayı bitirince, “ yeter! ” diye seslendi. Bende son bir tekme atıp durdum ama soluk soluğa kalmıştım. Bir iki kez daha nefes aldım ve o sırada KARTAL belinden bir silah çıkardı.
BURAK’ı tepelerken inleyip duran MİNE, bu kez çılgınlar gibiydi ve gözyaşları hiç durmuyordu… KARTAL ise silahını doğrultmadan MİNE’ye “hâlâ cevap vermemekte ısrarlı mısın?” diye sordu ama kendine bir cevap bulamadı, halen çırpınmakta olan MİNE’ ye yüksek bir sesle “kes şunu” diye bağırdı -aslında korkuyordu, tetiği asla çekemem demişti- ve silahını BURAK’a doğrulttu. Bir süre sonra susan MİNE, KARTAL’ın sorusuna cevap vereceğini başıyla işaret etti. KARTAL bana; “ NEJAT, MİNE konuşmak istiyor? ” dedi.
MİNE’nin yanına gelip ağzındaki bağı açtım korka korka, çünkü parmağım hâlâ acıyordu. Açar açmaz MİNE bağırmaya başladı. Bende ağzını kapatmak istedim fakat elimi biraz hızlıca MİNE’ye yaklaştırınca -ya da çarpınca- dudağı kanadı. KARTAL ise bunu fark eder etmez hemen MİNE‘ye yaklaşıp dudağına baktı. Kanı görünce hızla dönüp hiddetli bir şekilde yüzüme baktı ve bir anda -ben onun can dostuydum ki- sert bir tokat patlattı bana. KARTAL “Ona zarar veren kim olursa olsun cezasını çeker”, dedi. MİNE ise ağlamaklı bir halde ancak “defol, pislik” diyebildi.
KARTAL, MİNE’ yi o an hâlâ seviyordu, dolayısıyla ona hiçbir karşılık vermedi. Birkaç dakika sonra olacaklarıysa ben hayal bile etmemiştim.
KARTAL “Bana, ne seni seviyorum, ne de seni istemiyorum, demedin lanet olsun bir cevap ver, yoksa ya kendimi ya da (BURAK’ ı göstererek) bu salağı vuracağım” dedi MİNE’ ye ve ağır bir konuşma başladı. O ara yarı baygın olan BURAK, konuşmaya karışarak; “Artık o benim benden alamazsın” dedi. KARTAL nedenini sorduğunda aldığı cevap “çünkü o artık benim kadınım ” oldu. Sanırım bu kelimeler yapacaklarının ilk habercisiydi. KARTAL kısa bir an donakaldı… Soluna, artık iyice kopmuş ve umursamazca bir bakışla MİNE’ ye döndü “söyledikleri doğrumu?” diye sordu. “Tabi ki doğru seni ahmak, sana ahmak diyorum çünkü o senin yapamadığını yaptı” dediğinde ise…
İşte bu cevap KARTAL’ ın -ben onu birazcıkta olsa tanıyorsam- anlayabildiğim kadarıyla, o zamana kadar hayal ettiği her şeyi yok edip geçmişti. KARTAL, önce duraksadı sonrasında ise silahı kaldırıp BURAK’a doğrultu ama ne düşündü bilmiyorum aniden silahı çevirip “üzgünüm” diyerek MİNE’yi vurdu. Ben hayret ve şaşkınlıkla olanları izliyordum. Her şey o kadar kısa zamanda oldu ki Hemen sonrasında KARTAL silahı çığlık çığlığa kalan BURAK’a çevirdi ve hiç gözünü kırpmadan onu da vurdu, sanırım ona 4–5 kez ateş etti. Ben ne yapacağımı bilemiyordum belki korkudan belki de gereğinde fazla soğukkanlılıktan, bakakalmıştım.
BURAK’ı vurduktan sonra birkaç saniye daha bekleyen KARTAL sonunda başını kaldırıp bana baktı. Beni de vuracağını sandım, -yapmaz diye düşündüm- korktum. Silahı kaldırdı, çenesinin altına dayadı. Ben zamanı durdurmak, yapmaması için tüm gücümle haykırmak istedim ama beceremedim ve KARTAL tetiği çekti…