bildirgec.org

sevgili hakkında tüm yazılar

Eski Sevgilim

| 15 August 2007 11:41

“Bendim o çiçekleri sana yollayan, ben” diye haykırdım herkesin içinde. O ise umursamaz tavırlarla bana baktı ve ekledi “İnanmıyorum buna. Sen bana hiçbir zaman çiçek yollamazsın. Ayrıca, yollasan bile seninle barışmam” dedi ve gitti. Arkasında ise, boynu bükük, aşk acısı çeken birisini bıraktı. Bir yiğit, kahraman edasıyla onu kolundan tutup geri döndürmek istedim, lakin ancak bu istekle kalabildi. Uygulamaya koyamadım ve arkasından öylece baktım. Çok güzel kırıtıyor lan, diye iç geçirdim kendi kendime.

Bir süre için yaşadığım şoku bir nebze olsun atlatmış, evimin yolunu tutmuştum. Çok düşünceli bir halde yolda yürüyordum. Neden hep beni bulur böyle şeyler? diye düşündüm. Kafam çok karışıktı. Evet, evden çıkarken aceleyle şort giyinmiş, onu da ters giymiştim. Sinirden ağlamak, gözyaşlarına boğulmak üzereydim. T.şak oğlanı olmuştum resmen. Her yanımdan geçen, kendini gülmekten alamıyordu. Eski sevgilim ise çoktan aklımdan çıkmıştı. Şortla, üstelik ters giymiş bir vaziyette yanına gidip, çiçekleri aslında benim yolladığımı söylemiştim. Nasıl olur lan bu? diye isyan ettim. Bana kaderin bir oyunu muydu bu?.

SEVGİLİ İSTİYORUM

yirtikcoraplar | 15 August 2007 10:55

evet ben bir sevgili istiyorum. Sevgiliden ziyade ben aşık olmak istiyorum. deli gibi köpek gibi aşık olmak.
en yakın arkadaşım 15 gün sonra evleniyor. ve ben onun nişanlısını hiç sevmiyorum. onların evlenmelerini asla istemiyorum. neden? evet kıskanıyorum çünkü. ben neden hayatımda aşklarımda hep başarısız oluyorum da o ilk sevgilisyle evlenebiliyor. ben neden bunu başaramıyorum. Allahım ben neden sevilemiyorum.
beni ne sevgililerim sevdi. ne arkadaşlarım.
bende bir sorun var kesin yani. ama bu sorunu bulamıyorum işte. o kadar aramama rağmen bulamıyorum.
kedimi seviyorum. bütün sevgimi kedime veriyorum. ama oda kaçıyor benden.
gerçekten o kadar kötü bir durumdayım ki. depresyona giden o yolda emin adımlarla ilerliyorum. sanki herşey beni delirtmek iiçin planlanmış gibi geliyor bana. tabi öbe haşa Allahın yaptıgına verdiğine laf söylenmez karışılmaz ama Allahım ben neden bu kadar mutsuzum. neden bu kadar yalnızım… önceki yazıma yorum yapan arkadaşlar neden herkes yalnızlıkla ilgili yazıyor demişler. gerçekten enden herkes yalnız? off saçmalıyorum galiba ben. o önceki yazıda beni hayırsızlıkla suçlayan arkadaşlarım benden gizli tatile gitmişler. bu kadar mı nefret ediyolar benden ki bana bi haber bile vermiyorlar. merak etmesinler zaten gitmezdim onlarla.
neden benim sevdiğim insan bana aşık olmuyor da benim istemediğim insan bana aşık oluyor?
neden arkadaşlarım birer birer beni terkediyor.
gerçekten hayat beni çok zorluyor bu aralar. Allah büyük Allah benim sabrımı deniyor galiba. gücümü deniyor. büyük Allahım benim gücümü bu şekilde sınadığı için sevinmelimiyim üzülmelimiyim onuda çözemiyorum. ama yine de şükür ki farklı dertlerle sınamıyor beni. ama Allahım nolur yeter artık dayanamıyorum.
Hayata tutunabilmem için bir dal olmalı artık, yoksa daha fazla dayanamıyorum,düşüüyorum…

Ağlarım ben..

darjeeling | 13 August 2007 14:59

Yine dalıp gitmişim gecenin siyahına.Gözümden yaş akmış bir anda. Sebepsiz yere demeyeceğim, sebepli gerçekten. Ama sen anlamamazlıktan gelmişsin. ‘Neden?’ diye sormuşsun. ‘Neden ağlıyorsun bu kadar çok?’ Ağlarım ben. Doğduğu günden beri ağlar insan. Ama ben senin gidecek olmana ağlıyorum. Ayrılık vaktinin yaklaşmasına, sana istediğim gibi, istediğim anda ulaşamayacağım anların gerçekliğine ağlıyorum. Sen yüzümü okşuyorsun. Yanaklarıma ve saçlarıma dokunuyorsun. Ellerin o kadar güzel ki. Çok uzun zamandır yapmamıştın bunu. Hala yanımdasın ve hala sıcaklığını hissediyorum. O an anlıyorum beni hala çok sevdiğini ve söylemesende aslında gideceğin için üzüldüğünü…

ciao “R”

koza 68 | 06 August 2007 14:35

Bulundukları bölge taşlarla ve yabani otlarla kaplıydı.. Göle ulaşmak için , yolu kapatan uzun otları temizleyip, taşları bir kenara koyarak kendilerine yol açmaya çalıştılar…
Varış noktasına ulaşmak için birbirlerinden ve yoldan ayrılmamaları gerektiğini biliyorlardı…. Ortaya koydukları enerji , kısa dağ tırmanışının ardından ,ekibi ekstra enerji yaratmaya zorluyordu….
Daha bir gün öncesine kadar, birbirlerine bağlı olarak kısa bir tırmanış gerçekleştiren ekip, şimdi uzungöle ulaşmak ve hedeflerinin son noktası olan gölün ,derinliklerine yine birlikte yine dostça dalmanın peşindeydiler…
– beyler varış noktamız biz ona yaklaştıkça uzaklaşır gibi görünür…buna aldırmayın.
ekip şefi bu sözleri söylerken ekiptekilerden birinin cebine bir mesaj düşer…
uzaklarda ki bir sevgiliden;
“ sevgilim rüyamda beni kucakladın ve öptün…sıcacıktı dudakların…seni çok özledim…sadece çaktırmıyorum, keyfini çıkartasın diye…sçs,sçs herşeyim.”
Adam sms’i dikkatle okudu…güzel bir yüzün ve biçimli, bedenin sahibesini düşündü….” ne kadar şanslıyım. iyi ki bu ilahi kadınla tanıştım , iyi ki burdayım, iyi ki onu hiç aldatmadım “ diye söylendi.
Elindeki konserve kutusunu açmaya çalıştı, diğerleri gibi yorgun ve aç bedenini doyurdu…

Ben kimlere aşık olmadım ki?

darjeeling | 26 July 2007 14:19

Bundan 26 yıl önce nisan çiçeklerinin açtığı günlerden birinde doğarım. Bahar havası ciğerlere iyi geliyor, evet güzeldir, ama sorun bakalım güzelmidir beklenenden önce doğduğum için annemin elindeki çay bardağını fırlatışı ve doğumhaneye yetiştirilişi.. Hala yüzüme ‘o günkü çay da ne güzeldi, bitirememiştim’ der.. Şakayla karışık bu lafların bünyeme hiç bir negatif etki etmemesinin sebebi ise her gün neredeyse 2 paket sigara içen annemin hamileliği süresince sigarayı tamamen bırakmış olması olabilir, bunun sonucunda belkide anneme aşık oldum. Ben daha annemin karnındayken annemi sevmeye başlamışım yani.
Neyse gün geçer ay geçer büyürüm ben. Kıvırcık saçlı, belli bir yaşa kadar hiç barbi bebeği olmayan bir kız çocuğu olurum. Babam farklıdır. Yapboz oynarız birlikte. Dama oynarız. Kuş alır bana,balık alır,tavşan alır, hayvanları sevmem gerektiği için. Sevdirirde.. .beni yıllar sonra borç harçla özel okullarda okutacak babama daha bilmeden o yaşlarda aşık olmuşumdur.
Kardeş doğar 5 yıl sonra. Bir kıskanırım bir kıskanırım sormayın. Geçerken suratına lanet lanet baktığımı hatırlarım. Sonra ben bir de kardeşime aşık olurum. Sevmeden, ona dokunmadan yatağının yanından geçmediğim olmaz.Ellerimle ufacık bebeğe çekirdek soyar,yediririrm. Hatta bir gün neredeyse sevgimden onu öldürür bulurum kendimi. Kurtulur tabi:) Halı kenarlarını tutuştururuz hep. Oklavayla evde kırılmadık cam bırakmayız. Biri odaya kendini kilitleyip kurtulduğunu düşündüğü anda anahtar deliğinden sinek ilacı sıkarız odanın içine..
Sonra ben biraz daha büyürüm. Dedemi keşfederim evde. Aslında o hep vardır da onu tanımaya başlarım. Tam bir İstanbul beyefendisi, evde bile gömlek ve pantolonuyla gezen, sağları hergün parlak ve taranmış, okumuş etmiş bir insandır. Cebindeki son kuruşuna kadar çocuk kitapları alır bana ve kardeşime. Kırtasiyedeki tüm serileri tamamlarız neredeyse ve ben bugün bile o kitapları saklarım. Çünkü dedem bana okumayı sevdirmiştir ve ben dedeme de aşık olmuşumdur.
Aradan yıllar yıllar geçer ben bu sefer farklı bir aşka düşerim. Bu da karşı cinsin aşkıdır. Severim çocuğu. Hani herkesten bir şeyler öğrenirsin ya bu çocuktan ilk öğrendiğim ise hayvanların ayırt edilmeden sevilebileceğidir. Varın siz düşünün daha neler öğrendiğimi.. Bu yüzdendir ki, onun için yapmadığım şey kalmaz neredeyse. Bana aşkı öğreten adama aşık olmuşumdur şimdi de. Onunla bir gelecek hayal eder, bu hayalin varlığıyla her gün daha çok moral bulurum. Bilirim ki aşk bu sefer birazcık farklıdır. Diğer aşklarımın beni hiç terk etmeyeceklerini bilirim ama ‘ya bu?’ diye derde düşerim.
İsterim ki bu, hayatımda yaşadığım son aşk olsun. 5 kişinin aşkıyla yanıp tutuşayım ben. Gerçekten başka aşk istemiyorum.

Çay Bahçesi

| 24 July 2007 12:15

Chat ortamlarına akmış, elimden geldiğince seviyeli sohbetlere katılmıştım. O kişiden o kişiye “slm nbr?” yazıp duruyordum. Hatta o kadar coşmuştum ki, gecenin bir yarısı chat sitelerinde takılıyor, o da yetmezmiş gibi msn, hatta yahoo messenger, google talk da, insanlarla muhabbet edip kaynaşıyordum.

Bir gece onunla tanıştım. Msn de konuşuyorduk. Şahsım eklememişti msn kişi listesine, kendisi eklemiş, ben de kabul etmiştim. Çok sevinçliydim. “Benim de bir sevgilim olacak, yaşasın yupiii” diye haykırıyordum bilgisayar başında. Artık sevinçten iyice çılgına dönmüş, apartman sakinlerini s.klemez olmuştum. İşi daha da abartıp beach ortamlarına akmışçasına müziğin sesini sonuna kadar açmış, dans ediyordum. Ansızın kapımın zili çaldı. Kapıdaki dallama ısrarla zile abanıyordu. Ben ise kafamı kapı yönüne çevirmiş, mal mal gülüp dansediyordum. Zil bir kez daha çaldı. Müziğin sesini kıstım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açtığımda apartmanın biricik yönetici karşımda duruyordu. Uzun uzun birbirimize baktık. Mahsun Kırmızıgül kliplerindeki gibi, başımı öne doğru eğdikten sonra aniden kaldırıp, kaşlarıma da onun gibi şekil verdim. Bir süre daha anlamsızca bakıştık. Ve…. “huuopp puhhh” diye yüzüme tükürdü ve gitti. Utandım. Bilgisayarı kapatıp, yatmaya karar verdim. Zira onunla buluşacağım için mutluydum. Yatağıma sırtüstü uzanmış, tavana bakıyordum. Gülüyordum öylece.

Diesel Randevu Hattı

yenibirnickistiyorum | 22 July 2007 20:13

Diesel, sonbahar-kış kreasyonunu tanıttığı sitesinde uçuk bir tasarım anlayışı ile karşımıza çıkıyor. Gazetelerde yer alan arkadaşlık sayfalarının benzeri bir uygulamanın temel alındığı konseptte ürünler, mankelerin özellikleri ve aradığı kriterler olarak sergileniyor. Sayfada bulunun sevgili arama kısmı +18 şartı ile açılmakta. Burdan kendi profilinizi oluşturabilir, fotoğraflarınızı yükleyerek birilerinin de size ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Beğendiğiniz mankene mail atın, belki gerçekten işliyordur 😉

Telefonların Dili Olsa da Konuşsa…

dejavu78 | 06 July 2007 10:42

“Ondan çok hoşlanıyorsun, hatta hatta galiba seviyorsun…Onu görebilmek için can atıyorsun, o zaman buluşma teklif etsene! Ya “hayır” derse, evet ya, n’olucak o zaman? Peki ya “evet” derse…Tabi tabi aramalısın, zaten ara, ne kaybedeceksin ki…Söze iyi başlamalıyım, önce ne demeliyim, nasıl giriş yapmalıyım, evet derse sorun yok da, hayır derse ne yapacağım? Off of düşünme hadi ara yaa…”
Kalbin küt küt atar bunları düşünürken, düşüncelerinde bir gider bir gelirsin…Buluşmanın heyecanıyla, “evet” demesinin hayaliyle yanıp tutuşursun, gaza gelirsin, tam arayacakken “hayır”ın kabusu başlar, elin telefona bir gider bir gelir…Şöyle bir derin nefes alırsın…Telefon açacağın ortamı seçersin, herşeyi ayarlarsın, artık hazırsındır…O an dünyada bir tek sen ve o telefon vardır, başka hiçbir şeyle ilgilenemezsin… Çevirirsin numarayı…Telefon çalar, çalar ve işte o ses…İlk heyecan gitmiştir, konuşursun… Telefonu kapattığında yüzündeki ifade herşeyi anlatır…
Ağzın kulaklarındaysa ve delice gülümsüyorsan, o an en nefret ettiğin kişiyi bile sevebilecek durumdaysan, insanlar en sevmediğin yemeği sana yedirebilecekler veya gitmek istemediğin bir yere seni gitmeye ikna edebileceklerse, cevap tabii ki ama tabii ki evet olmuştur…
Cevap ne yazık ki hayır olmuşsa, o an patlayacak yer arıyorsundur, “niye aradım ki” düşüncesi beyninde zonkluyordur, kendini cevabın hayır olmasının doğal olduğuyla ilgili bahanelere adarsın…Kendini buna inandırmaya çalışırsın…Sonra konuşmanın her kelimesinin analizini yaparsın, şu sözüm iyiydi, bunu dememeliydim, onu niye dedi ki vs…Her şey bitmiştir, o gün bitmiştir, ne yapsan artık boş gelmektedir…