Dün gece yağmur camımı vururken, sesi dinledim. Cama yaklaştım, sokak karanlıktı. Yanan lambanın ışığı, geceyi aydınlatmaya yetmedi. Lambanın altında bavuluyla bekleyen birilerini hayal ettim. Bu yağmurda üşürse, korkarsa, ıslanırsa sığanacak evi var mıdır? Yağmur ilk başta yavaş, sonra hızlı yağdı. Cama çarptıkça, sesler arttı. Camı başımı yaslayıp sokağın yalnızlığına baktım, baktım, baktım. Herkes perdelerini sımsıkı kapatmış, bakmaya korkuyordu. Benim gibi meraklı, hafif aralık perdeden bir yüz……Kime bakıyor? Ona el sallıyorum, içeri kaçıyor. Utanıp, perdeyi çekmeye çalıştım. Onu gördüm, geri geldi. Perdeyi iyice açtı ve karşılıklı uzun bir zaman bir birimize baktık. Buğulu cama nasılsın yazıyorum, el kol işaretleriyle anlatıyorum. Gülümseyen bir yüz çiziyor. Sonra kollarını soğuk dercesine kapatıyor. Hava sıcak, acaba evi mi soğuk?????
Bir dakika diyerek içeriye gidiyor. Uzun bir zaman gözükmüyor. Babam bu hallerimi görse, camdan cama gecenin bir vakti; bir erkekle konuştuğumu bilse beni öldürür. Uzun bir zaman aralığından sonra ortaya açıktı. Pencere camına elmaya benzeyen bir resim çizdi. Elinde meyva, onu yiyor. Başını eğerek cama yasladı, oradan bana bakıyor. Çok güzel bakıyor. Çok arkadaşça bakıyor. Çok içten……. Dakikalar geçtikten sonra, sesi birlikte dinledik. Başıyla yağmur sesiyle dans ediyor. Belki evinde müzik açık, onu dinliyor. Esneme işaretiyle, babamlara yakalanırım korkusuyla el sallıyorum. Karşı apartmanın 5. katındaki daire. Beynime kazıdım.