bildirgec.org

selim ileri hakkında tüm yazılar

Zarf / Haydar Ergülen

kahramancayirli | 08 December 2010 09:36

Zarf, iki kısımdan oluşuyor: Kitabın ilk kısmı, Zarf, bildiğimiz şiir formunda ürünlerden oluşurken, Mazruf kısmında şiirden çok düzyazıya yakın duran metinler var. Zarf, Mazruf’tan kesinlikle daha iyi, daha yetkin.
Bütünlüklü, içten içe birbirine bağlı şiirlerden müteşekkil, Zarf. Ve Haydar Ergülen, karıncanın ayağına dolanacak incelikte şiirler yazıyor yine. İki Küçük Nar (s.23), kurgusu ve kendi içerisindeki bütünlüğüyle dosyanın en nitelikli şiiriyken, Kağıda Mektup (s.70), Rubai (s.71), Sözün Fiyakası (s.55) ve Bir Şehre Dönememek (s.49) gibi görece zayıf şiirler de var Zarf’ın içinde.

Elif Şafak / Resmi İnternet Sitesi

kahramancayirli | 28 December 2009 14:48

elifsafakokurlari.files.wordpress.com adresinden alınmıştır.
elifsafakokurlari.files.wordpress.com adresinden alınmıştır.

Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Elif Şafak’ın beklenen resmi internet sitesisonunda açıldı. Çok şık, renkli ve kullanışlı görünen internet sitesinin alt kısmında İstanbul, Boston, Amsterdam şehirlerinin silüetleri yer alıyor. Üstelik sitede gezinilen saate göre görüntüler güncelleniyor. Gece gezerseniz lacivert gökyüzüne dolunay eşlik ederken, gündüz saatlerinde şehir silüetleri de saate ayak uyduruyor.

elifsafakokurlari.files.wordpress.com adresinden alınmıştır.
elifsafakokurlari.files.wordpress.com adresinden alınmıştır.

Üç kentin de Elif Şafak ve romanları için önemleri büyük. Yazar, derinlikli romanlarını ya bu şehirlerde yazdı ya da bu kentlerden etkilenerek eserlerini oluşturdu. Sitede bir yıldız kayıyor, Boston, Amsterdam’a; Amsterdam, İstanbul’a dönüşüyor. Şafak’ın diliyle “şehirler içre (içinde) şehirler”…

Rengarenk bir öykü kitabı : Birbirimize

kahramancayirli | 05 November 2009 17:53

Rengarenk bir öykü kitabı : Birbirimize

Kahraman Çayırlı

tulumba.com adresinden alınmıştır.
tulumba.com adresinden alınmıştır.

Yıllarca su gibi, edebiyatlı röportajlarını okudum Ahmet Tulgar’ın. Şimdi ise öykü kitabı Birbirimize var elimin altında…Dili steril, Tulgar’ın. Ne fazla ne az. Abartılı tasvirler, uzun uzadıya benzetmelerle yormuyor hikayeleri. Ağır olmadığı için hareketli bir anlatım. Kitap süresince dört kez “refüze” sözcüğünü kullanması haricinde hiçbir olumsuz fikrim yok dili hakkında.

radikal.com.tr adresinden alınmıştır.
radikal.com.tr adresinden alınmıştır.

Lokantada isimli hikayesini okurken hissediyorum ki, öykü karakterlerinin ruh hallerini ustaca bir incelikle işliyor cümlelerine. Ayrıca cesurca.Ağırlıkla çok kısa öykülerden oluşuyor, Birbirimize. İkisi isimli öyküsüne özellikle dikkat çekiyorum, çok sıcak, iki tam sayfalık sıkı bir öykü çünkü. Savaş adlı öyküsü ise iki yoğun cümleden ibaret başka bir ince öykü. Sadece iki cümle ama sayfalarca uzatılarak sünebilecek bir duygu sağanağını olduğu gibi naklediyor.

dogankitap.com.tr adresinden alınmıştır.
dogankitap.com.tr adresinden alınmıştır.

Manzara isimli öyküsünü bitirdikten sonra Tulgar’ın noktaların, anların küçük hikayelerini yazdığını fark ediyorum. Deneysel bir koku geliyor burnuma. Nokta etrafında dönmüş, aynı noktaya bambaşka yerlerden de bakmaya çalışmış.Kapak, kitabın içindekileri ele verir mi? Birbirimize’de veriyor sanki. Kapakta kırmızı, sarı, yeşil ve mavi harfler var ikişer üçer. Hikayeleri okudukça, rengarenk bir öykü kitabının içine düştüğümü fark ediyorum. Mutlulukla.Selim İleri’yi anımsatan yeni bir öykü izleği gördüm Tulgar’ın hikayelerinde. Dilerim aynı yoldan yürümeye devam eder. Birbirimize’yi, Selim İleri’nin Cumartesi Yalnızlığı kitabının hemen yanına koyuyorum rafta. Yakışıyorlar.

Birbirimize / Ahmet Tulgar / Everest Yayınları / Haziran 2009 / 99 sayfa

on yedi pazar öğleden sonrası

kahramancayirli | 07 June 2009 23:57

1.Sertab Erener Beyaz Showda yeni şarkısını söylüyor. Nerede bu kadının eski şarkıları? Lal, Sertab Gibi nerede?..Kenan Doğulu’nun yeni şarkıları…Patron..Bu yaz deli gibi çalınır her yerde vs ama ne kadar da kötü şarkılar..Her yerde bunlar çalındığı için insanların çoğu sanıyor ki bu şarkılar güzel. Maalesef..Alternatif müzik yapanlar kenara köşeye sıkışıyor.
2.Yeryüzünde çok çok az da olsa iyi niyetli emlakçılar da varmış. Birine ben denk geldim.
3.Genel olarak tüm kitaplar, özellikle de şiir kitaplarının çok pahalı olduğunu düşünüyorum. 60 sayfalık şiir kitabına 8 tl – 10 tl etiketi yapıştırırsanız, tabii yıllarca raflarda bekler. Nasıl bir çözüm bulunabilir bu duruma…
4.Her lafı edebiyata getiriyorum. Şu sıralar tanıştığım yeni bir arkadaşımla, malum ekonomik krizin etkilerinden söz ederken konuyu kitaplara çektim. Ne okudun en son dedim 26 yaşındaki yüksek lisans öğrencisi arkadaşıma. “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya.” dedi. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları isimli kitabı okuyormuş. Ben tabii takıldım kaldım “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya” kısmına..Çok satanlar listelerindeki kitaplar, Üstün Dökmen vb. yazarların kitapları okunmasın istiyorum. Mesela Metis’ten çıkan şiir kitapları ya da Ayrıntı Yayınlarından Yer altı Edebiyatı serisini önerelim bir kez daha.
5.Bir de hiç şiir kitabı okumayıp, hiçbir şair bilmeyip, şiir yazdım ben diye ortalığa düşenler oluyor. Upuzun, bambaşka bir yazı konusu.
6.Pazar günü, Radikal İki günü. Bu hafta sadece Cenk Özbay’ın Seyyal Taner yazısını sevdim, bir de Serkan Zihli’nin yazdıklarını. Sıcakta insan gazeteyi bile zor okuyor.
7.İnsanın her şeyden sıkıldığı anlar oluyor. Küçücük kağıt parçaları nasıl değiştiriveriyor herkesi. Ne fena. Küçücük kağıt parçalarınız var diye, normalde yüzünüze bakmayacak biri sizinle evleniyor, hürmet ediyor, sevgi gösterilerinde bulunuyor. 2001 krizinde işsiz kalan bankacıları önce karıları terk etti.
8.Hunger’ı izledim. Bir de Kırık Bir Aşk Hikayesi’ni. Selim İleri ve Ömer Kavur iyi bir iş çıkarmışlar. Hümeyra’nın oyunculuğunu da sevdim. Tipik Türk filmi. Pazar öğleden sonrama yakıştı.
9.Pazar öğleden sonralarında rahatsız edici bir şeyler var. Yeni bir haftanın eşiği. İşin eşiği.
10.Ömer Kavur’un Karşılaşma’sı da güzeldir epey. Hele ki İsmail Hacıoğlu’nun oyun kesişi, nefistir. O da başka bir pazara artık.
11.Hayatımızın en güzel günü hangisi? Yaşadık mı, geçti mi yoksa önümüzde mi? Bu pazar günü olmadığı kesin. Hayatımızın en güzel gününde ne yapıyorduk, ne yapıyor olacağız?
12.Her evden bir sürü göz, sokağı izliyor. Perdenin ardında ya da önünde. Tüm hayatları, sokak.
13.Pazar gününü betimleyecek bir renk? Özellikle de pazar öğleden sonralarını.
14.Sezen Aksu, Düş Bahçeleri-2 ile geliyor. 30 şarkıyla. Diğer popçulara verdiği şarkıları bu kez kendisi seslendiriyor, üç tane de yeni şarkı. Bakalım nasıl olacak.
15.Cumayı cumaertesini ne kadar seviyorsam pazarı o kadar sevmiyorum.
16.İnsan dönüp dolaşıp yine çocukluğuna geliyor.
17.Kör pazar.

onyedi tablet

kahramancayirli | 03 June 2009 09:51

royksopp
royksopp
nehir erdoğan
nehir erdoğan

1.Aylin Aslım’ın ilk albümü gel-git (2000) gibi albüm gelmedi buralara. Durup durup dinliyorum. Öldürücü bir albüm. Sıkıntılı, gergin ve güzel. Ateş gibi, su gibi ve durgun. Güzel.
2.Para ne kadar iğrenç bir şey. Sevdiğim insanların para karşısında eğilip bükülmesi ne iğrenç. Aslında iğrenç olan para değil yahu, insan.
3.Şiir dergilerine, kokularına bayılıyorum. Tedavi olmam gerekir mi? Kitapçıya girince kendimi tutamıyorum, millet dergide ne yazıyor diye bakar, ben kokusuna.
4.Yeni bir şey yazmak, söylemek ne zor. Her şey söylenmiş zati. Ne zaman mükemmel bir cümle yazdığımı düşünsem, çok geçmiyor hemen okuduğum bir kitapta, bir yazıda aynı şeyin çoktan yazıldığını görüyorum. Kat ettiğim mesafe?
5.Aylin Aslım’ın yeni albümü çıkmak bilmedi. Müzik neredeysen çık dışarı.
6.Elimdeki kitapları sattıkça kendimi daha hafif hissediyorum. 3-5 de para geçiyor elime. Daha satılacak bir sürü kitap var.
7.Yağmur yağacaktı yağamadı bir türlü. Bulut sıcağı çok fena.
8.Nehir Erdoğan ve Ayşe Nil Şamlıoğlu’nun başrolünde oynadığı Meleğin Sırları’nı, Kadir İnanır ve Hümeyra’nın oynadığı Kırık Bir Aşk Hikayesi’nin yarısını izledim. Ömer Kavur’u tek geçelim. Senaryoda Selim İleri’nin de imzası var.
9.90larda 9da 9 diye bir albüm çıkmıştı. Bir klip çektiler o albümden: Fatih Erdemci – Ben Ölmeden Önce. O şarkıyı övebilecek söz yok.
10.Gökçe’nin yeni albümünde Düşün Yakamdan adında bir şarkı var, onu da durup düşünüp durup düşünüp yeniden dinliyorum. Ateş.
11.İzmir de birinci derece deprem bölgesi. İlin, zemini en kötü semtlerinden birinde oturuyorum. Ne güzel.
12.Veysi Erdoğan’ın yeni bir şiiri yayımlanmış Varlık’ın haziran sayısında. Alıp okumalı. Birhan Keskin şiirleri hakkındaki kitabını ne zaman ve hangi yayınevinden yayımlayacak acaba?
13.İnsan kitap okudukça mutsuz oluyor. Okumamak daha iyi olabilir. Mi?
14.Epeydir korku filmi izlemiyorum. Bir vesile falan çıksa.
15.Athena’nın Kayıp şarkısı, güzel. Hele klibi.
16.Sırf ünlü oldukları için gazetelerin köşelerini işgal edenlerden nefret ediyorum. Kamyonla da para kazanıyorlar. Onlardan çok daha nitelikli yazılar yazabilecek milyar insan var etrafta. Hepsi bir temizlense ortalıktan. Yıldırım Türker ve Perihan Mağden hariç.
17.Royksopp süper. Remind Me, eski bir şarkıları ama her vakit iyi geliyor.

okuma notları – on iki

admin | 24 February 2009 16:38

bazı yazlar uzaktan geçer
bazı yazlar uzaktan geçer

bu yazı beş kitaptan söz edecek.

1. murathan mungan’ın yeni şiir kitabının adı: bazı yazlar uzaktan geçer. mungan en son aralık 2007’de dağ’ı yayımlamıştı şiir kitabı olarak. bu yeni kitabının tamamına yakını muhtelif edebiyat dergilerinde basılmış şiirlerinden oluşuyor. mungan’ın yaz geçer’i türk şiiri içinde kült bir yer edindi kendine: bambaşka, apayrı. kolay kolay bir şiir kitabının başına gelemeyecek denli güzel şeyler geldi başına. başımızın üstünde taşıdık yaz geçer’i, büyüttük büyüdük. velhasıl yeni kitabının ismi içinde yaz geçer’e rastlayınca (bazı YAZlar uzaktan GEÇER), çok büyük beklentilere kapıldım. suç bende, bir şairin her kitabı çok büyük olamayabilir, gelin görün ki mungan’ın son kitabı da bu minvalde. elbette iyi ama yaz geçer’in gölgesinde bile oturamaz bence. belki de suçu mungan’a atmalı; yaz geçer ile öyle bir elmas’ı okuduk ki, ondan sonra ne yazsa aynı elmas’ı aradık arıyorum arayacağız. ama siz bu kitabı da okuyun tabii, pırıl pırıl parlayan dizeler de var, dize alıntısı bilerek yapmıyorum yoksa kitabı alma sebeplerinizi azaltmış olurum.

ustaların ustası: atıf yılmaz

kahramancayirli | 10 February 2009 10:51

bir dostumun mesajıyla uyandım o sabah: “kardeş başımız sağ olsun, atıf yılmaz yaşıtları gibi yapmış.” sonra bir başka mesaj: mevlana, insanların ölümüne değil, doğumuna üzülün diyor… 50lerin başından bugüne türk sineması’nın her dönemine tanıklık eden, altmışında emekliliklerini ilân edip evlerinde oturanlara inat 81’inde önümüzdeki sezon nurgül yeşilçay ile çekeceği romantik komediyi düşünen, kim bilir bir yirmi yıl daha yaşasa yine keyifle rejisörlük koltuğunda oturmaya devam edecek “türler üstü ustamız” atıf yılmaz’ı kaybetmiştik. yönetmenler genellikle yetkin olabildikleri bir türün üstüne giderler sinema serüvenleri süresince, oysa yılmaz, kadın filmlerinden, epik ürünlere, töre komedisinden, durum komedisine kadar sinema yelpazesinin pek çok ayağına uzandı: merak ve macera. işte yılmaz’ın karakterini yoğunlukla şekillendiren bu iki güdü, sinemasının bunca çeşitlenmesine vesile olur.

elif şafak’ın yeni romanı

kahramancayirli | 04 February 2009 12:07

berlin in berlin ve çiçek abbas filmlerini sevdiğim yönetmen: sinan çetin
berlin in berlin ve çiçek abbas filmlerini sevdiğim yönetmen: sinan çetin

bu yazı, elif şafak hakkındadır, uyaralım. elif şafak’ın yeni kitabı şubat ortası gibi kitapçılarda yerini alacak. üstelik kitaptan yola çıkarak sinan çetin bir film çekecek. şafak daha önceki romanları için de filme çekme konusunda muhtelif yönetmenlerden teklifler almasına rağmen hiçbirini kabul etmemişti. açıkçası, sinan çetin’in teklifini kabul ettiğini öğrendiğimde bozulmuştum. çetin’in çiçek abbas ve berlin in berlin filmlerini çok beğenirim, ama diğerlerini pek sevmem. bakalım nasıl bir iş çıkacak ortaya?
13. yüzyılda konya’da geçecek şafak’ın yeni romanı, üstelik hikayenin diğer iki ucu boston ve amsterdam’da; şafak’ın çoğu romanında olduğu gibi yine uluslar arası bir örgü okuyacağız anlaşılan. boston’da yaşayan, evliliğinden kırılmış sıkılmış bir kadın, bir kitap sayesinde mevlana’yı keşfeder,… devamını iki hafta sonra yeni romanından okuyacağız artık. tüm kitapları metis yayınlarından çıktıktan sonra hatırlarsınız siyah süt, doğan kitap’tan çıkmıştı. yeni kitabı da umarım metis yayınları’ndan basılır.
istanbul life’ın kasım 2008 sayısında bakın ne demiş şafak: “ben genellikle mutfakta yazmayı severim. keza fırınlarda ya da pastanelerde. oradaki ekmek, kek, tarçın kokusu bana o kadar iyi geliyor ki.”…