bildirgec.org

seks hakkında tüm yazılar

Ateşböceklerinin Mezarı ve Isao Takahata

Kyoshiro | 10 January 2004 17:37

“Eylül 21, 1945. Öldüğüm geceydi.” der Seita’nın, 14 yaşında bir japon oğlanın hayaleti kameraya… Sağa döner kamerayla birlikte. Bir tren istasyonunun kolonlarının birinin dibinde ölmeden önceki hali oturuyordur. İpten bir kemer ve pis, yırtık kokuşmuş giysiler içinde. Etrafında kendi idrarından ve pisliğinden bir leke vardır. Yavaşça solurken gözleri dalmış yalnız kendisinin gördüğü ölmüş 4 yaşındaki kızkardeşinin annesini çağıran silüetine. İnsanlar tiksinerek yanından geçerken iyiliksever bir kadın eğilip bir parça pirinç topu bırakır yanına(Japonlar pirinci kaynatıp bazı çeşnilerle yoğurup toplar haline getirip yiyorlar…). Yemeği görmek şöyle dursun… “Bugün günlerden ne?” der ve yıkılır. Bir sinek konar yanağına ve uçar gider. “Setsuko” der Seita…

Gece çöpçüler gelip Seita gibi ölmüş ya da ölmek üzere olan insanları görürler. Biri süpürgesinin ucuyla Seita’yı dürtüp seslenir: “Bir tane daha.” Biraz bakınınca cesedin cebinde eski, paslanmış bir şeker kutusu bulur. İçini açıp ne olduğuna bakar. “Bu nedir?” diye sorar meslektaşına. Öbürü de fırlatıp atmasını söyler. Çöpçü kutuyu alıp dışarda bir çalılığa doğru atar. Ateşböcekleri hemen toplaşır düştüğü yerde. Kapağı açılan kutudan birkaç beyaz kemik saçılır. Bunlar Setsuko’nun kemikleridir. Seita’nın kızkardeşinin…

Ateşböcekleri hala uçuşurken Setsuko’nun hayaleti ortaya çıkar. Etrafına bakar. Ağabeyinin cesedini görür. Oraya gitmek ister ama Seita’nın hayaleti omzundan tutar. Setsuko gülümser ve Seita başını sallar. Seita uzanıp şeker kutusunu alır yerden ama kutu artık eski ve paslanmış değil parlak renklerde ve içi şeker doludur. Kutuyu Setsuko’ya verir ve ikisi yürüyerek uzaklaşırken filmin ismi gözükür ekranda…

Ateşböceklerinin Mezarıikinci Dünya Savaşında Amerikan Bombardımanı altındaki Japonya’da geçer. Babaları donanmada olan Setsuko ve Seita bombardımanda annelerini yanarak ölünce teyzelerinin yanına taşınırlar. Teyzelerinin devamlı aşağılayan tavrı ve onlara az yemek vermesinden bıkan Seita Setsuko’yu alıp kent dışında bir bataklıkta bulduğu mağara’ya yerleşir. Yemekleri yoktur. Ot ve kurutulmuş kurbağa yerler. Herşey karneye bağlandığından annelerinden kalan parayla yiyecek bile alamazlar. Geceleri annesini özleyen 4 yaşındaki Setsuko ağlayıp uyanmaktadır.

İlk gün Setsuko karanlıktan korkmasın diye Seita birsürü ateş böceği toplayıp mağarayı geceleri aydınlatmaya başlar. Ancak sabahları Setsuko’yu ölen ateşböcekleri için bir mezar yaparken bulur. Şöyle der Setsuko “Teyzem annemin de ölüp bir mezara gömüldüğünü söyledi…” ateş böceklerine bakar sonra : “neden bu kadar çabuk ölmek zorundalar ki?”. Seita ilk defa ağlar filmde.

Ancak sivrisinekler devamlı kardeşleri ısırır. İkisi de hastalık kapar. Vücutlarında açlıktan ve hastalıktan yaralar çıkar. Savaş zamanında kimsenin umrunda değildirler. Bir çiftçiden yemek çaldığında çiftçi Seita’yı döve döve polis karakoluna kadar sürükler. Bacağından tutunan Setsuko ile.. Birgün Seita yemek bulmaya gider. Bombardımanda herkes sığınaklara kaçarken bombaların arasından sıyrılıp evlerden giysi çalar. Bunları satmış eve kucağında bol yemekle döner. Setsuko yerde uzanıyordur. Yanında çamurdan pirinç topları.

“Setsuko bir daha uyanmadı” der Seita’nın hayaleti. Seita kalan parayla kömür ve odun alıp dini gereklere göre Setsuko’nun cesedini yakar. Babasından hiç haber gelmemiştir…

….

Futbol mu, seks mi?

Safelight | 07 November 2003 12:41

Doğrusunu söylemek gerekirse, mühim organizasyonlar ve İngiltere’den maç görüntüleri dışında futbol kapsama alanıma fazla girmez. Yani girmezdi…

Lakin son derece itibar ettiğim İngiltere Prömiyer Ligi mücadelelerinin NTV kanalında yayınlanmaya başlamasının ardından işler değişti; konuya ilgimiz arttı. Diderot’nun çok yumuşak ve rahatlardır diye tabir ettiği “Bilgisizlik” ile “Meraksızlık” yastıklarını üst üste koyup uykuya dalmamak gayesiyle; sert, dinamik ve geleneklere bağlı yapısının ardında enteresan hikayeler barındıran bu renkli organizasyon üzerine yazılıp çizilenleri kurcalamaya başladım haliyle…