bildirgec.org

şehir efsaneleri hakkında tüm yazılar

Ahhh şehrim ve ahh insanlarım

LuCiuS312 | 29 May 2002 09:22

Dün akşam bir şehir turu atayım dedim. Dedim de bizim şehir o kadar bir yer değil. Öyle çıktın mı 1 saatte biti veriyor. Çekirge, Altıparmak, Heykel istersen ordan bir Setbaşı ordanda Yeşil’ e sark bitiveriyor. Neyse turlarken bir an kasıntı yapma deparetmanında ki görevim geldi aklıma kasıverdim kendimi. Biraz dedim gözlem yapıyım. Şöyle bir kestim etrafı. Hep yeşil kan aktı. Uzaylı zannettim herkesi. Sokakta amaçsız yürüyen bir sürü insan. Sağa sola laf atan garip tipler. Ne idüğü belirsiz insan yumakları. Bir sürü daha benim iğrendiğim aksiyon. Maalesef çeşitli aksiyonlar sonucu bulaşıcı “merhaba” lar kazandığım garip tanıdıklar. Off dedim kendi kendime. Ben mi bu boyuta fazlayım. Yoksa o boyut mu bana. Kendimi bir anda aciz hissettim. Sonra bu acizliğin verdiği gazla herkesin arasında güç gösterisi yaptım içsel olarak. Eğer ki tanrı benim işaret parmağıma özel bir yetenek verip beni ödüllendirseydi(hani işaret parmağı ileri baş parmak yukarı bakarken diğerlerini kıvırıp silah yaparsınız ya) o silahımla dün akşam Bursa nüfüsunun yarısını kaldırırdım ortadan. Size de olur mu bilmem ama sıcaklar bastırıp agresyonumun had safhaya vurduğu bu dönemlerde kendimi kontrol etme yetimi daimi olarak kaybederim ben hep.

club kültürü

fugitive | 26 May 2002 16:44

Sokaklara çıkın son günlerde herkes tek tip….ayağına puma ayakkabı takan diyor ki ben clubber oldum alternatif müzikler dinliyorum…nasıl bir iştir bu…eskiden herkesin bi giyim zevki vardı ne oldu bize? puma nike giyenler korn limp bizkit falan dinlerlerdi…yuh olsun bize bunun da cılkını çıkarttık…bakınız www.clubeer.com..giyim tarzları falan anlatılıyor…yapmayın adamı çıldırtmayın…

En az bir şeyde iyi olmalısın

Ahlaksiz | 22 May 2002 17:29

Ortalarda bir laf var.

“Bir sürü şeyde ortalama olacağına en az bir şeyi iyi becermelisin.”

Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ortalarda bir laf var.

“Bir sürü şeyde ortalama olacağına en az bir şeyi iyi becermelisin.”

Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben her sporu yaparım veya yapmaya çalışırım.

Her türlü enstrumanı öğrenmeye çalışırım.

Öyle müthiş bir gitarist veya çok iyi bir futbolcu olacam diye bir iddiam yok.

Belli bir mesleğim var, iyi maaş alıyorum, daha iyi olmak istiyorum işimde ama en iyi ayakkabı tamircisi veya dişçi veya bilmemne ben olmam lazım diye bir iddiam yok.

kafka gene kafka

peximet | 20 May 2002 01:46

kafka gene kafka. ve aralardaki o cümleleri bulmanın verdiği bir anlık narsist his ve sonraki boşluk.

dava’dan “…And now the action begins. Oh, I am forgetting myself, the most important character…”

bi de aforizma: “Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük mutluluk.”

KESİK BACAKLAR NININI

bettemidler | 15 May 2002 07:48

Şu kesik bacaklar haberini bir çoğunuz okumuştur muhakkak, 7 veya daha çok kişinin katilini bulmanın, artık zamanı geldi. Bu şart, 1 neden bacaklarımın bir çöp kutusunda bulunmasını istemiyorum. 2.neden Türk Polisine yardımcı olmak istiyorum. 3.neden kahraman olmak istiyorum. Hadi biraz dedektifçilik oynayalım. 1, İpucu bence bu katil ayak fetişisti. Çünkü cesetler pardon bacaklar. genelde yaz aylarında bulundu, buda şunu gösteriyorki kadınlar açık ayakkabı giyiyorlar. Adam bakımlı bacakları ve ayakları seviyor, kurban olarak bakımlı ayakları seçiyor. Eğer sokaklarda ayaklarımıza bakan birini görürsek dikkatli olmalıyız. 2,İpucu katil bakın katiller demiyorum, kesinlikle evinde tek başına yaşıyor, yada işyerinde geceleri yalnız kalıyor. Çünkü vücutları parçalamak için yaklaşık 3-4 saat ugraşıyor. Bunları herkesin yanında yapamaz değilmi, katil anatomiden anlıyor, bacakları çok düzgün kesiyor. Şimdi kısa kesmek zorundayım. 1, soru şu diger vücut parçalarını ne yapıyor. 2,soru niye yapıyo. 3,soru mesleği nedir, 4.soru kaç yaşlarında cinsiyeti ne. 5,soru kurbanlarını nasıl kandırıyo(çünkü onları bir yere götürüp öldürüyo) Şimdilik bu kadar ahkam yeter daha sonra yine yazıcam.

Psikologlar Ne İşe Yarar?

nimda | 10 May 2002 17:35

“Parayla satın alınmış dost” deniyormuş halk arasında psikologlara. Felsefe öğretmenim – insanların psikologlara olan olumsuz bakış açısını anlatırken – yıllar önce bu sözü söylediğinde çok ilginç buldumsa da biraz da ağır bulduğumu itiraf etmeliyim. Ama hep de şu soru takılır kafama; Psikologlar ne işe yarar? Sadece dert dinleyip bilimsel çözüm bulmak mı? Ya da karşısındakine “yalnız değilsin” duygusunu aşılamak mı?

Kişi uyumsuzluk problemi çekiyor. Hayattan kendini soyutlamış ve kendi dünyasını yaratmış. Hiç arkadaşı yok. Nasıl yardımcı olabilir ki psikolog bu kişiye “somut” bir şekilde? “Neden böylesin anlat bakalım” gibi özgeçmişinden yola çıkarak mı sorunu çözer ya da taktik mi verir hayatın “akış formülüyle” ilgili? Sonuçta dert de dinlese taktik de verse yine kişinin kendisine bağlı değil mi uyumsuzluk problemini çözmek?

Kişi eşiyle, sevgilisiyle, ailesiyle çeşitli problemleri vardır. Psikolog tüm bu sorunları üniversite de ezberlediği kitaplardaki bilgileri aktararak mı yapıyor?

Ya Hayallerimiz?..

nimda | 05 May 2002 14:04

İnsanlar çok iyi biliyorlar neyi sevip neyi sevmiyeceklerini. Aynı şekilde neye güvenip neye güvenmeyeceklerine. Hayatım boyunca hep “güvenilir, sağlam adam” rolünü verdi insanlar bana. Kime sorsan “iyi çocuk” der benim için. Kimsenin benim alyhimde konuşacağını sanmam (şuanda göüşmediğimiz insanlar bile). Yani hep sevilen bir insan olmuşumdur. İyi ama bunun bana ne faydası oldu ki? Hayatta sevmekten öte sevilmek daha güzel ve yüce ise neden ben bunun bi yararını görmedim? Bende öyleyim işte. Yani güvenilir, sağlam adamımdır. Olmaz olsaydım! Keşke yalanı sevip devamlı çıkar ilişkisi içinde olsaydım. Keşke insanların arkasından konuşup sonra onları gördüğümde yüzlerine gülümseyip hiç birşey olmamış gibi davransaydım. Keşke karşıma çıkan kızlara sarkıntılık edip onlara laf atsaydım. Keşke sonra onlarla sadece iki üç dakika içersinde gerçekleşen zevklerimin tatmini için kullanıp onlara daha sonra anlaşılması en kolay yalanı uydurup onlardan ayrılsaydım. Keşke duygularımı, vicdanımın sesine değil günde üç kere bizi yoklayan şeytanın sesine kulak verseydim. Keşke her gece yattığımda dualarımı başka türlü etseydim. Keşke keşkelerim hiç olmasaydı…

telefon sapığım ve ben

yaren | 04 May 2002 14:29

benim uzun zamandır ev telefonumu arayıp sadece sesimi dinleyip, kapatan bir sapığım vardı.. sapığım diyorum çünkü anne ile baba açınca dinlemiyor hemen kapatıyordu, üstelik genelde benim evde olabileceğim zamanlarda arıyordu.. bu durumda talep edilen bendim. işin güzel yanı ev telefonum da arayan numarayı gösteriyor…

bir – iki – üç.. “hadi muhatap olmayayım..” “zavallı” gibi iyimser düşüncelerle başta pek ilgilenmedim.. daha sonra sevgili sapığım benimle konuşmaya karar verdi.. ama artık öyleki; telefon çalınca ailem numarayı görüp, “kızıımmm telefon sanaaaa, sen aç!” diye seslenmeye başlamıştı :)) hayır daha utanmasalar, kızımızın bir erkek arkadaşı var falan diceklerdi 🙂 neyse, sapık geçen gün; “seni istiyorum” vb şeyler söyleyip aceleyle kapattı telefonu.. bende numarayı arayıp; “iyide neden cevabımı dinlemeden kapatıyorsun ki, ne ayıp!!..” deyince sapığım “anlamadım!?” dedi.. belliki adamcaaz dumur durumu yaşıyordu! “neyse numaranı savcılığa verdim, onlar anlatırlar sanırım” dedim ve kapattım telefonu.. ailecek bu duruma gülmeden edemedik! savcılığa bildirmemiştim ama, sanırım bu rezillik ona yetti ve bi daha aramadı.. acaba bu sapıkları teknolojiden haberdar etmenin bir yolu yokmudur?

Telefon Muhabbeti

nimda | 03 May 2002 19:36

– Nasılsın?

– Sağol iyiyim, yani iyi olmaya çalışıyorum en azından, ne biliim ben, iyimişim gibi yapıyorum, herhalde onun gibi bişey…

– Yahu takma kafana bişey yaa

– Taktığım yok da işte biliyosun durumları, felsemizi de yani; yaşamak eşittir nefes alıp vermek…

– Hayat gerçekten öyle oldu. Neyse, bırakalım artık bu sıkıcı konuları. Neler yapıyorsun bugünlerde?

– Farklı birşeyler söylicemi mi sanıyorsun? Bir önceki telefon konuşmamızda sana ne söyledimse sana tekrar onları söyleyecem. İşte ders çalışmaya başlıyacam, işe gidip geliyorum filan falan.

– Aşk meşk durumları nasıl?

– Yahu ne olsun? Kemer misali bağlık duruyor!..

– O kız ne oldu hani yeni tanıştığın?

– O kızla bir gün buluştuk işi biraz ilerlettim şimdilik zulada duruyor. Ama kıza pek hevesli değilim.

– Neden?

– Yaa kızla çok zıddım

– Nasıl?

– Ne biliim.. çok faklıyız yani. Olaylara benim bakış açım ile onun bakış açısı farklı. Nasıl söyliim?..

– Ee kızla iyi anlaşıyorum demiştin bana

– Yaa o benim sayemde oluyor. Yani ben kendimi ona karşı değiştiriyorum.

– Anladım, peki artık görüşmeyecek misin?

– Bilmem, daha düşünmedim. Ama bir kez daha buluşmayı düşünüyorum.

– Peki neler konuşacaksın?

– Bilmiyorum, yahu boşver şimdi bunları sonra konuşuruz. Sen neler yapıyorsun? Senin işler nasıl?

– Vallahi bildiğin gibi, baba mesleği işte. Hergün pederle aynı işe gitmek nasıl birşeyse işte bizimkiside öyle birşey.

– Ebruyla aran nasıl?

– En son kavga ettik. Dünden beri konuşmuyoruz.

– Yahu sizinkiside iş mi sanki. Olm siz birbirinizi sevmiyor musunuz?

– Seviyoruz…

– Peki mutlu musunuz?

– Mutluyuz…

– Eee, o zaman daha ne istiyorsunuz?

– Sadece sevmek sadece mutlu olmak yetmiyor ki…

– Belki yetmez ama çok önemli bi etken yani beraber bi paylaşım için.

– …

– Ne diyeyim Allah sonunuzu birleştirsin…

– Amin.

– Yahu biz deminden beri konuşuyoruz ama, Allah aşkına sen kimsin?

– Tanıyamadın mı?

– Yoo tanıyamadım…

– Ben yoktan gelen ama herzaman var olan senin sıkılganlığın. Sen şuanda sıkıntınla konuşuyorsun ve bunları yazıyorsun. Geçerliliği nedir bilmem ama çok sıkıldığın yazından bile belli oluyor. Telefon çok yazdı fatura yine kabarık gelecek. Hadi sana eyvallah, tekrar görüşmek üzere…

– !!!…

02.06.1999 – 12,40

Nerelisin?..

nimda | 01 May 2002 16:34

Oldum olası uyuz olurum “memleket neresi?” sorusuna. Karşındaki bu soruyu sorarken cevap olarak tek bir il bekliyor; – Nerelisin? – Malatyalıyım, gibi. Diyemiyorsun ki; “Efendim, şimdi babam Mersinde doğmuş. Ama daha birkaç aylıkken Erzurum’ a gitmişler (zaten orada ikamet etmektelemiş). Dedem aslen Tunceliliymiş, babaannem Erzurumlu. Babamlar 15-16 yaşına kadar Erzurum’ da kalmış daha sonra İstanbul’ a yerleşmişler. Beni soracak olursan ben Almanya’ da doğup büyüdüm. İlkokul – ortaokulu orada okudum sonra İstanbul’ a geldik. Şimdi soruna gelirsek, nereli olduğuma artık sen karar ver.” Ciddi ciddi düşünüyorum çocuğum bu durumda nereli olacak? O da şöyle bir geyik muhabbetle karşılaşacak mı? – Nerelisin? – ….. – İçinden mi? (Bi de bu vardır, içinden mi???)