bildirgec.org

saklambaç hakkında tüm yazılar

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM

il mare | 14 July 2009 10:05

İçerilerden bu sayfanın yolunu bulabilmiş,sıyrılmış bir ışıkla yazıyorum kalbimden çıkanların gözümle ilişik olmadığı cümlelerimi.Işığa gerek duymadan da yazabiliyormuşum,içimdeki karanlığın sayfalarla uyumunu hayranlıkla izleyerek.Nasıl da kolaylıkla yolunu buluyor kalem,her zamanki gibi iki kelimenin arasına standart mesafeyi koyabiliyor,satır başları düzenli;fakat alt alta iki satır arasındaki boşluk biraz fazla gibi sanki,korkuyor olmalıyım birşeyleri birbirine karıştırmaktan,bu karışıklıkta üst üste binerek kendi kendilerini yok etmelerinden.Ama bu korkunun sayfamı daha düzenli yapmayacağını biliyorum,ki ben korktuğum şeyleri hiçbir zaman güzel yapamıyorum.Falan fistan işte…

Alternatif eğlence mekânı: Sanalika

Cyrano | 23 November 2008 21:32

Yalan dünyada sanal dünyalar yaratmak, “sanal” denen şeyin varlığından beri mütemadiyen zorlanan bir fikir. Lakin bir türlü yolu, yordamı oturtulamıyor. Yüzlerce girişim arasında üç beş tane anca sayarız – ki bunlardan biri Second Life olur. Tabii “herifler yapmış abi…” der sonra maç özetleri izlemeye devam ederiz.

Lakin Türkiye’de de güzel şeyler oluyor be Ali Sami… Misal Sanalika.

Sanalika
Sanalika

Çocuk oyunlarımız

adoxxoda | 05 October 2008 09:26

Nerde o eski çocuklar.Şöyle bir on beş sene kadar geriye gidinice bakıyorumda yeni nesil
çocuklarının çoğu bilgisayar , PS2 -PS3 başından kalkmıyor. Açıkçası bizde oynamıyor değiliz ama bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. Amiga 500 vardı 🙂 oda herkeste yoktu. Commodere varıd oda ona keza yoktu millette. Eee peki biz neler yapıyorduk abaküsü elimize alıp ileri gerimi ittiriyorduk.Biz çocukken daha doğrusu benim çocukluğumda şimdi aklımda kalanları yazacağım tabi oynadığımız oyunlar vardı bunlar;1.Seksek: Kaç kişiyle oynarsan oyna fark etmez.Ama genelde kızların oynadığı bir oyundu e tabi can sıkıntısı yapacak bir şey yok bizde oynuyorduk. 1 den 8 e kadar bir şekil çizilir yere elinde bir taş ha babam yuakrdan aşşağı gidip gelirdik.2.Saklambaç: Bunda da kişi sınırlaması yok hatta ne kadar kalabalık olursan o kadar iyi bir oyun.Mahallenin bilimum yerlerine saklanırdık. Bulunmayan olursa çık kurtsun falan bi kaç şey daha vardı şimdi tam olarak hatırlamıyorum.Birde kalanlar kendi aralarında parmak seçip ebeye götürülerdi yeni ebeyi bulmak için sonra oyun kendi halinde döner giderdi.Çamlak çömlek patlatmadan tabi.3.Misket : Hadi eller havaya hoppidi sağdan soldan twist twist.. Hehe tabi böyle değil namı diğer bilye bunlarla bir sürü oyunlar vardı. Kafa,kuyu,üçgen daha neler neler her şey güzeldi. Yahuu hele o kapış muhabbeti yokmu sanki havada dolarlar uçuşuyormuşcasına atlardı herkes birbiri üstüne e çocuğuz yapacak bir şey yok saldırıyorduk güzel günlerdi.4.Futbolcu kartı : Herkes kendi tutuğu takımınınkileri biriktirir üste bulunan son rakama göre bir nevi piştiye benziyor aynı rakamı tutturan alırdı gerisini. Bazen bir kağıt için 50 kart verdiğim olmuştur benim takımım ya bende olacak işte.5.Taso : Buda cipslerin içinde çıkardı üst üste gelen tasoları elimizdeki taso yardımıyla almaya çalışırdık ters dönen tasolar senini gerisi yerin.6.Yerden Yüksek: Bunu daha çok ilkokul yılalrı zamnında oynardık tenefüs zili çalar çalmaz herkes hurra dışarı çıkar en son kalan ebe olurdu amaçsız bir oyun.7.Simitttttttttt : Nefesmi dayanır. Çok güzel bol koşmalı dayklı mayaklı bir oyun nefesini yetiremediğin yerde yerdin sopayı.8.Birdir Bir : Tavşan misali zıpla dur ordan oraya ordan oraya.Tekerlemeleride olan güzel bir oyundu çoğu tekerlemeyi unuttum vallahi.9.Dokuz Taş : Tamda maddesine denk geldi buda en sevdiğim oyunlardan biridir desem yalan olmaz takım oyunu sonuçta ve güzeldi.10.İstop : Bizim zamanımızda bu kadar renk yoktu olan renkler malum mavi,yeşil,siyah kırmızı,çingene pembesi falan şimdi oynayacak olsak valla rengi bulmadan yeriz topu kafamıza.11.Çivi : Elimizdeki çiviyi toprağa saplar sonra çizgi çekerdik. Çivi düşerse rakibin alırdı ve sein çizgini kapmaya çalışırdı.Bu şekilde anımsıyorum böyleydi galiba.12.Uzun Eşek : Bunu en sona yazmamdaki amaç bence bu çocukluk oyunu değil her yaşa mübah valla. Orta okulda,lisede, üniversitede, askerde ben en son askerde oynamıştım. Ama beliniz ağrıyorsa kesinlikle tavsiye etmem.
Bu oyunu oynarken düşüp elini orasını burasını kıran bayağı bi arkadaşım var en dikkat edilmesi gereken oyun.

4’10”

donakisot | 05 December 2007 08:16

İçimden dozerler geçiyor, rutin dozunu aşmış
Ve bir hilti, bir tilki kurnazlığında, beynimin loblarında
Biliyorum – aslında, rahme daha yeni düşmüş bir ‘bilmek istiyorum’-
Bu sadece bir şarkı
4’10’’
9/8’lik ritmden uzak
Biraz telliler, veryansın distortion; yakıcı, yıkıcı, yırtıcı
Biraz manik tuşlular, tuş edici depresyon
Biraz hüzünkâr yaylılar, yaylımcı

**********

Kuşatma altında sıkıntılar köşe kapmaca oynuyor içimde
İçimde binlerce çocuk sesi, çocuk parkı, ivedi yağlanmalı bir tahterevalli
Pudra uçuculuğunda saklambaç kokusu
Ebe kim?
Gümeci

Önüm arkam sobe, kedim nerde?

eylulbulut | 05 November 2006 10:12

Evde her gün kedimi kaybedip, saklanabileceği her deliğe bakıyorum ve sıkılıp aramayı bıraktığım anda nedense arkamı döndüğümde

bir şey mi aradın?

gibi şaşkın bir bakışla ortaya çıkıveriyor.
Ne o saklanmaktan vazgeçecek, ne de ben onu aramaktan.

Yarışma Programları

pinkfloyd | 09 February 2004 23:48

Sıkı bir yarışma izleyicisi değilimdir. Bugüne kadar TV yarışmalarında sadece bir kez bulunmuşluğum olmuştur. O zamanlar daha çocuktum, Star‘da Mario adında bir yarışma vardı, belki bazılarınız hatırlıyordur o yarışmayı. Mario oyununu tarif etmeme gerek yok. Neredeyse hepimiz bir kere oynamışızdır o oyunu, bundan eminim. Hatırlarım, o zamanlar Mario programından beni aradıklarında oturup ağlamıştım sevinçten, sonra da depresyona girmiş kadınlar gibi oturup ağlaya ağlaya kek yemiştim. Çok heyecanlanmıştım çünkü. O zamanlar yarışmanın galibine Gameboy mu ne veriyorlardı. E tabi benim de hayalimdi o zamanlar. Çocukluğumu, gençliğimden daha iyi hatırlıyorum (yok yok 40 yaşımda falan değilim, bir ay sonra 21’e adım atacağım).

Makalemin konusu, yarışma programları olmaya çalışacak, ben çocukluk anılarımdan sıyrılabilirsem.

Hepimizin çocukluğunda bildiğimiz bir yarışma programı daha vardır tabi. Artık Tolga Garipoğlu ile özdeşleşen bu yarışma programı, Hugo hepimizin gözbebeğidir. ’96 yılında bir bilgisayar sahibi olduğum zaman, bilgisayarımda o oyunun dos versiyonunu gördüğümde, çok sevinmiştim, deli gibi oynardım. Haydi çufçuflayalım derdi sanırım Hugo, Almancaydı oyun, anlamıyordum ben. Çokta basitti aslında oyun, 4-6. Başka tuşa gereksinim yoktu.

Şimdilerde yine var Hugo. Hugo ve Tolga Abi olmuş yarışma programının adı. Süper 3D efektlerle dolu bazı bölümleri bile var, eskisine kıyasla muhteşem. Ama Tolga aynı Tolga, Hugo aynı Hugo mu? Hayır, değil. Kesinlikle değil. Bir agresif, bir küstah olmuş Hugo. Geçenlerde birkaç gün arka arkaya izledim bölümlerini. Hiç sarmadı, kesmedi. Tolga Bey’in o parmağıyla yapmaya çalıştığı resimlere bir anlam veremedim, nedenini anlayamadım.

Sonra ATV daha ilk çıktığı zamanlarda, böyle ASETAT gibi bir adı olan kanalla dönüşümlü yayın yapıyorlardı. SATEL miydi neydi kanalın adı, hiç hatırlamadım şimdi. O kanal işte her neyse, onda da vardı bir araba yarışı. Uzunca bir süre onu da izlediğimi hatırlıyorum. Sanırım yarışma programının adı LOTUS idi. Emin değilim.

Böyle böyle telefon tuşları ile oynanan yarışma programları vardı bol bol. Street Fighter bile olmuştu sanırım bir dönem.

Tabi aynı zamanda büyüklerin de izlediği yarışma programları vardı. Turnike mesela ilk aklıma gelen o oldu şimdi. Yıllarca sürdü o yarışma programı. Bir kürenin içerisinden çıkan dikdörtgendeki yıldızı tahmin edip durduk, başkası kazandı, biz sevindik, başkası kazandı, biz sevindik. Biz hiç kazanamadık, başkaları hiç sevinmedi sanırım. Bir ara o kadar çok prim yaptı ki bu yarışma, siyasi propagandalara bile sahne oldu, sonrasında kanal kapatıldı, program iptal oldu falan filan. Güner Ümit‘in bir Türk Filmi’nde oynadığını da nedense bu yarışmadan sonra öğrendik pek çoğumuz, haklı olarak. Tabi sonralarında yarışma tekrar pişirilip pişirilip önümüze sunulmaya çalışıldı, ama bir türlü ilk başarısını yakalayamadı.

Çarkıfelek vardı tabi. Tarık Tarcan sundu ilk başlarında. Daha öncesinde de biri sunmuştu sanki ama emin değilim. Tabi sonraları Mehmet Ali Erbil ile popüler oluverdi, suyu çıkıverdi. Şimdi de Muazzez Ersoy hanımefendi sunuyormuş sanırım. Nostalji mi yapıyor, merak ediyorum. İğrenç kadın.

Aileler Yarışıyor vardı. 100 kişiye sorduk, sizin adınız ne? “ben pinkkfloyd değilim.” Formatı buydu yarışmanın. Hiç kavga etmeyen gelin-kaynana-koca-çocuk cümlealem gelirlerdi karşılıklı yarışırlardı. Severdim ama o yarışmayı. İlginç soruları vardı, ilginç cevapları da vardı. Heyecanlı geçen finalleri olduğunu anımsıyorum.

Evet-Hayır! dedik durduk, çok öncelerinde. * Eğlenceliydi be o da. Merak ediyorum, bu yarışmanın formatı bize mi ait, yoksa pek çok yarışmanın olduğu gibi bu da yabancı bir yarışma mı? Ama bu yarışmanın Türk Malı olduğunu düşünüyorum. Hatta TSE belgeli bile olabilir. Yani bu kadar iyi dönüştürülemezdi. Neyse..

Değiştir! Mehmet Ali Erbil ile başladı değil mi bu geyik? Şimdilerin şu Serdar Ortaç‘ın sunduğu yarışmasının kökeni gibi durmuyor mu? Yok yok çaldılar demiyorum, benzettim şimdi, yarın olsa, benzetmem.

Kutu Kutu Pense: * Yarışmayı neredeyse hiç hatırlamıyorum, kurallarını, formatını, sadece cekirge’nin hatırlatmasıyla, “kutunu açiim mi?” esprisinin kaynağı olduğunu hatırladım. Ne yapılıyordu yahu bu yarışmada?

Saklambaç: Türk Sharon Stone’u Nurseli İdiz‘i tanıdığımızı düşündüğüm, çöpçatan yarışması. Şimdilerde bir benzeri de Ben Evleniyorum gibisinden bir adı olan bir yarışma var. Bu saklambaç yarışmasını da izledik. Limuzinle falan yemeğe gidiyorlardı. Ama gerçekten, çok komik kareler vardı. Çirkin kıza yakışıklı erkek çıkınca, ya da tam tersi, yüz ifadelerini engelleyemiyordu bazıları. Başka yoksa bunla idare ederiz bakışı, aahh ah!

Eskileri deşsek çıkar aslında daha yarışma belki de. Biraz da yenilere gelelim. Sabırsızlanmayın popstarcılar, az kaldı 😛

Yenilerden, ilk aklıma gelen Biri Bizi Gözetliyor oldu. Matrix‘i denedi dünya bu yarışmada. E biz de geri kalmadık, denedik. İlk yarışma çok tutuldu. Kime sorsan, izlemedim derdi, ama, aslında izlerdi bunların pek çoğu. Bu tip olayların yaşandığı ilk yarışma programı olduğu için tebrik etmek istedim kendilerini şimdi. İlk yarışmada flaş haberlerle her kanalda rastladığımız, birbirlerine giren, küfreden, kavga eden insanları izledik, evlerimize kapandık. 5 kez tekrarı yapıldı yarışmanın. Kimler geldi, kimler geçti. Üşengeç olmasaydım çok daha linkli bir makale olurdu ama, şu an zor geliyor, eski blogları karıştırmak.. Bu BBG’lerin birinde, şişman bir kızın aşağılanması, hatta onun bir kediyi öldürdüğü söylentileri ve bunun bize izlettirilmesi, sonra o kızın kendinden geçmesi, sonra sonra haber spikeri olmak isteyen Alternatif-Arabeskçi kızımız Gaye Topbaş (o kadar çok soyadıyla çağırılmayı isterdi ki, kız, soyadını aklıma kazımayı başarmış, helal ona, bir de Haber Türk’te haber spikerliği yapıyormuş gerçekten sanırım, ya da yapmış bir zamanlar, biri söylemişti), ana avrat düz giderdi, üstüne yürürdü insanların. Onunla da uğraştık bir ara. Müzisyenler çıkardık bu yarışmadan, of çok iğrenç insanlar da çıkardık. Geçelim.

Şimdi adını hatırlamadığım bir yarışma vardı. Bir koltuğa oturtuluyordu yarışmacı, ondan sonra kalp atışını kontrol altına alması isteniyordu. Bunu yapamayınca ödülü kazanamıyordun. Nazi kampı gibi bir şey olmuş, şimdi fark ettim.

Popstar Ben, söyleyenlerin yalancısıyım, ama bu yarışmaya toplam 10,000,000 kez oy verilmiş. Bir oylama, 3 kontör. Bir kontörü 72000 TL’den hesaplarsam, 2 Trilyon 160 Milyar TL değerinde kontör parası ödenmiş bu yarışma yüzünden. Çok büyük para. Zenginin parası züğürdün çenesini yorar misali, bu yarışma da, benim çenemi yoruyor. Ama demokrat bir insanım, 10 milyon insanın vardır bir bildiği diyorum, ve en azından Zerrin Özer’i hiç dinlemesem de duyduğum saygıdan ötürü, ve ayrıca Ahmet San’ın organizasyondaki başarılarından ötürü, bir şey söylemek istemiyorum.

Zaten bu makale yeteri kadar uzadı, ahkâmlarla benim atladığım yarışmalar, büyük ihtimalle tamamlanacaktır. Şöyle bir zihinlerimizi tazeleyelim istedim. Başka hiçbir niyetim yoktu. Sağolun, varolun, açıyorum, aaaaaaaaaaaaaaaaçtım!