bildirgec.org

roman polanski hakkında tüm yazılar

The Ghost Writer

inanck | 02 August 2010 10:12

The Ghost Writer, Robert Harris’in The Ghost adlı romanından uyarlanmış, 2010 yapımı bir politik gerilim. Roman Polanski‘nin yönetmenliğini yaptığı filmde Ewan McGregor ve Pierce Brosnan başrolde.

İngiliz bir yazar olan kahramanımız, (E.McGregor) eski bir İngiliz başbakanın (P.Brosnan) biyografisini tamamlamak üzere bir yayıncılık şirketi tarafından işe alınır. Yüksek gelir vaad eden bu yeni iş aynı zamanda kendisini soru işaretleriyle dolu, tehlikeli, çok bilinmeyenli bir denklemin tam ortasında bulmasına yol açar.

Biyografinin kahramanı bir başbakan olunca kaçınılmaz olarak güncele dair birtakım olaylara da göndermeler olması beklenebilir, nitekim filmde de bu tür gelişmelere dolaylı yoldan sıkça yer verilmiş. Son yıllarda teröre karşı mücadele gerekçesiyle işgal edilen ülkeler, bununla beraber meydana gelen insan hakları ihlalleri, senaryoda kendisine yer bulan başlıca gelişmeler.

The Ninth Gate (9.Kapı) 1999

gorcun | 05 February 2010 17:40

Ünlü ve deneyimli isim Roman Polanski’nin yönetmenliğini yaptığı ”9. Kapı” (The Ninth Gate) gizemli, gerilimli ve karanlık atmosferiyle şeytani bir hikaye sunuyor. Filmin baş karakteri Dean Corso, çok değerli ve özel kitapları, müşterileri olan zengin koleksiyoncular için bulan ve onlara ulaştıran bir araştırmacı ve tüccardır. İşinde son derece başarılı olan Corso’nun son müşterisi varlıklı ve entellektüel bir adam olan Boris Balkan, ondan ”Gölgeler Krallığının Dokuz Kapısı” adlı kitabın 17.yüzyıl kopyasını bulmasını ister. Kitapta yer alan 9 işaretin şifrelerinin çözülmesi ve doğru telafuz edilmesi halinde şeytanı uyandıracağı söylenmektedir. 3 kopyası olan kitabın biri, Balkan’da olmasına rağmen diğer iki kopyaya da sahip olmayı istemektedir.

güzel oyuncuların hayatlarının berbat senaryoları BÖLÜM 2

nazokiraze | 13 November 2009 09:47

Marilyn Monroe gibi güzel ve genç yaşta efsane olmuş bir sanatçının rakibi olarak görülmek elbetteki Jayne Mansfield‘ın çok hoşuna gidiyordu.Ancak bazı çevrelerce Monroe’nin ucuz bir kopyası olarak görülüyordu.(Aynı zamanda Mariska Hargitay‘ın annesidir)

Şeytan Kilisesi kurucusu Anton LaVey ile ilişkisi oldugu söylenen Mansfield kilisenin çırak üyelerinden biriydi.Ancak sonradan bu ilişki düşmanlığa dönüştü.

CHARLES MANSON: “HEM TANRIYIM HEM DE ŞEYTAN”

neceff | 09 October 2008 12:59

Kurbanlarının lanetlenmiş ruhlar olduğuna ve lanetli ruhları öbür tarafa geçirebilecek tek kişinin; kurtarıcı ruhun kendisi olduğuna inanan ruhlar vardır. Hayatta kendilerine biçtikleri rol hiç de azımsanmayacak kadar büyüktür. Kimi karizma öyle güçlüdür ki, bu etkileme sanatı karşısında çaresiz kalırsınız, gördüklerinize bir türlü inanamazsınız. Bu lider özelliği anlaşılmaz, sürükleyici bir güçtür. Hitler’in Almanyasını kendi doktrinine inandırması ve kitleleri etkilemesinin bir benzeri; mikro ölçekli soykırımından başka bir şey değildir. Manson’da da olan güç. Ama öyle bir güçtür ki, işlenilen cinayetler bir kenera, mahkemede dahi davalarını yönetebilmesini sağlayıp, müritlerini mahkemeye emekleterek getirtecek bir güç.

BİR VADİ OL; KADERE KARŞI DÖVÜŞMEYİ BIRAK VE BEKLE. O SANA AKACAKTIR…

Yattığı hücresine dünyanın her yanındaki gençlerden hala binlerce mektup yağan bir seri katille karşı karşıyayız. Anlaşılması gereken konu ise, masum insanları öldürmenin niye bu kadar popiler hale gelebildiği ve bu kadar yüceltilebildiğidir. Böyle bir durumda tartışılması gereken, ne Charles Manson‘ın geçmiş analizi ne de bunları neden yaptığıdır. Onu anlamaya çalışmak değildir önemli olan… Anlayınca değişecek bir sonuç olmadığı gibi, ne onun ne de müritlerinin yaptıklarının doğrulanabilecek bir durumu yoktur. Önemli olan konu, bu insanların nasıl bu kadar hipnotize olabildiği ve böyle bir duruma hayranlık duyabildiğidir. Bir seri katilin felsefesi ile yüceltilmesi bana göre oldukça tuhaf. Bu durum ne gidenleri geri getirir ne de Manson‘ın fan kitlesinin varlığını değiştirir.