bildirgec.org

rock hakkında tüm yazılar

17 yıllık Rock Market’i sebepsiz kapatma

11 | 10 September 2005 18:35

TRT’de yayınlanan Rock Market’in sunucusu Şener Yıldız’ın görevine son verildi.

17 yıldır ara vermeden bu programı sunan ve yeni atanan TRT Müzik Programları Müdürü’nün keyfi davranışları sonucunda görevinden alındığını iddia eden Yıldız, ‘Evladımı kaybetmiş gibiyim’ dedi. Ayrıca Rock Market’in hiç ara vermeden en uzun yayın yapan müzik programı olduğunu kaydederek, Guinness’e aday olma hazırlıkları yaptığı sırada programın bittiğini belirtti. (Kaynak olan Hürriyet Gazetesi sayfası)

insan, düşünen hayvan

dzt | 30 March 2005 20:06

details ve GQ adlı “erkek” dergilerinin online mekanı olan men.style.com‘un en son ana sayfa makalelerinden biri “how to be a male groupie.” imaları ardımızda bırakıp biraz da kibarlaştırarak türkçeye çevirmemiz gerekirse: “hanım rock starlarımızı tavlama klavuzu.”

the kills‘den vv, letigre‘den kathleen hanna, yeah yeah yeahs‘den karen o gibi son zamanların revaçta hanımlarının nelerden hoşlandıklarından tutun, onları ilk buluşmada nereye götürmeniz gerektiğine kadar kilit püf noktalarını bir araya getiren bir yazı.

Obsesif Nesneler 1: Gitarlar,efektler vesaire

ingilizanahtari | 29 May 2002 17:06

Evet ben gitarcıyım, gitar çalıyorum. Ama müzisyen değilim kesinlikle. Oldukça masum bir şekilde rok yıldızı olmak, ne biliyim dergilerde gördüğümüz ecnebi manken kızlarla gezip tozmak amacıyla tenis raketleri vasıtasıyla başladığım bu uğraş bana tahmin ettiğimden pahalıya mal oldu. Artık ruhsal rahatsızlıkları olan, toplum içinde nedense “marjinal” diye anılan üretime katkısı sıfır şahıslardan biriyim ben.

Başlangıçta sadece beğendiğim şarkıları çalabilmekti amacım. Bir yerden yarı ödünç yarı gasp yoluyla edindiğim muhtemelen Bulgar malı olup odunluk kavak ağacından yapılmış İspanyol gitarımla melodiler çıkarmaya başlamam uzun sürmedi. “Mini mini bir kuş donmuştu pencereme konmuştu” olsun, “Bir gün bir gün bir çocuk eve de gelmiş kimse yok” olsun parmaklarımdan dökülmeye başlamıştı. Yaşım zannettiğiniz gibi 8 değil 16 civarlarındaydı o zamanlar. Daha önce ilkokuldaki flüt dersleri dışında müzikle hiç ilgim olmadığından kulağım ancak bu basitlikteki majör melodileri çıkartabilmeye yetiyordu. Günler ayları, aylar yılları kovaladı. Akor, gam gibi bir takım yapı taşlarını kavramaya, hatta teoride bırakmayıp pratikte kullanmaya başladım ufak ufak. Bazı parçaların akorlarını tespit edebilir, bunlara yakın akorları gitarımla peşi sıra çalıp o parçayı az çok icra edebilir duruma geldim. E tabi artık Bulgar gitarımın değişme zamanı gelmiş de çatmıştı. Belki de hayatın en acı gerçekleriyle o zaman tanıştım. Gitar satın almak para gerektiriyordu. Para ise bende olmayan bir şeydi. Önceleri Tünel’deki dükkanların camlarında piliç çevirme misali seyrettim bir takım aletleri, sonra İngiliz ve Amerikan gitar dergileri alıp kocaman bir endüstrinin içine girdim balıklama. Yurtdışı seyahatlerimde dergilerde gördüğüm o pahalı aletleri elleyip deneyebiliyordum. Saplandıkça saplandım, öğrendikçe daha çok battım. Çünkü bu aletlerin yeni yapılmış olanları pek de para etmiyordu. Asıl saplantıyı yaratan vintage gear denen eski aletlerdi. 1952 – 1965 arası yapılmış pre-CBS Fenderler, 1958-60 arası orcinal sunburst Les Paul’lar rüyalarıma girer olmuştu. İnternetin mertliği bozmasıyla birlikte günün önemli bir bölümünü harmony-central gibi referans sitelerinde ve ebay gibi pazarlarda geçirir oldum. Artık geri dönülemez bir yerdeyim, param oldukça ufak tefek aletler alıyorum. Korkmuyor da değilim, hani kazara elime 1 milyon dolar geçerse takriben 2 gün içerisinde bu aletlere yatırarak bitirebilirim gibime geliyor.