Evet ben gitarcıyım, gitar çalıyorum. Ama müzisyen değilim kesinlikle. Oldukça masum bir şekilde rok yıldızı olmak, ne biliyim dergilerde gördüğümüz ecnebi manken kızlarla gezip tozmak amacıyla tenis raketleri vasıtasıyla başladığım bu uğraş bana tahmin ettiğimden pahalıya mal oldu. Artık ruhsal rahatsızlıkları olan, toplum içinde nedense “marjinal” diye anılan üretime katkısı sıfır şahıslardan biriyim ben.
Başlangıçta sadece beğendiğim şarkıları çalabilmekti amacım. Bir yerden yarı ödünç yarı gasp yoluyla edindiğim muhtemelen Bulgar malı olup odunluk kavak ağacından yapılmış İspanyol gitarımla melodiler çıkarmaya başlamam uzun sürmedi. “Mini mini bir kuş donmuştu pencereme konmuştu” olsun, “Bir gün bir gün bir çocuk eve de gelmiş kimse yok” olsun parmaklarımdan dökülmeye başlamıştı. Yaşım zannettiğiniz gibi 8 değil 16 civarlarındaydı o zamanlar. Daha önce ilkokuldaki flüt dersleri dışında müzikle hiç ilgim olmadığından kulağım ancak bu basitlikteki majör melodileri çıkartabilmeye yetiyordu. Günler ayları, aylar yılları kovaladı. Akor, gam gibi bir takım yapı taşlarını kavramaya, hatta teoride bırakmayıp pratikte kullanmaya başladım ufak ufak. Bazı parçaların akorlarını tespit edebilir, bunlara yakın akorları gitarımla peşi sıra çalıp o parçayı az çok icra edebilir duruma geldim. E tabi artık Bulgar gitarımın değişme zamanı gelmiş de çatmıştı. Belki de hayatın en acı gerçekleriyle o zaman tanıştım. Gitar satın almak para gerektiriyordu. Para ise bende olmayan bir şeydi. Önceleri Tünel’deki dükkanların camlarında piliç çevirme misali seyrettim bir takım aletleri, sonra İngiliz ve Amerikan gitar dergileri alıp kocaman bir endüstrinin içine girdim balıklama. Yurtdışı seyahatlerimde dergilerde gördüğüm o pahalı aletleri elleyip deneyebiliyordum. Saplandıkça saplandım, öğrendikçe daha çok battım. Çünkü bu aletlerin yeni yapılmış olanları pek de para etmiyordu. Asıl saplantıyı yaratan vintage gear denen eski aletlerdi. 1952 – 1965 arası yapılmış pre-CBS Fenderler, 1958-60 arası orcinal sunburst Les Paul’lar rüyalarıma girer olmuştu. İnternetin mertliği bozmasıyla birlikte günün önemli bir bölümünü harmony-central gibi referans sitelerinde ve ebay gibi pazarlarda geçirir oldum. Artık geri dönülemez bir yerdeyim, param oldukça ufak tefek aletler alıyorum. Korkmuyor da değilim, hani kazara elime 1 milyon dolar geçerse takriben 2 gün içerisinde bu aletlere yatırarak bitirebilirim gibime geliyor.
Neyse aramızda müzisyen olan bazı arkadaşlar olduğunu da bildiğimden bu girizgahtan sonra hemencecik linklere geçmek suretiyle kötülük yapıyorum. Bir kişiye bile böyle bi hastalığı bulaştırabilirsem ne mutlu bana. Yani sohbet edebileceğim birileri olsa ne güzel olur di mi?
Bu arkadaş Ed Roman diye biri. Gitar tamircisi ve satıcısı oluyor kendisi. Gitarınıza çok çirkin modifikasyonlar yaptırmak isterseniz kaçırmayın derim. Bir de iyi bir Amerikan vatandaşı olarak zaman zaman politik görüşlerini de açıklamaktan kaçınmıyor. Kendisiyle bir kere temasa geçtim, özel bir Heritage gitar yaptırmak istedim, tabi mümkün ama tanesinde 50 dolar kazanıyorum, bu kadar uğraşmaya değmez diyerek reddetti beni.
Bu arkadaş Ned Cullen diye birisi. Arada bir icq vasıtasıyla sohbet ederiz. Kendisinin ve bu sitenin amacı hakkında çok şey bilinmeyen Tokai gitarları üzerindeki sırları çözmek. Benim de gitarım Tokai olduğundan çok yardımcı olmuştur bana sağolsun. Bu arada sitemle dalga geçmeyin lütfen, html bilmiyorum, Front Page’im de yoktu o aralar, sonra da çok üşendim yenilemeye.
Bu arkadaş sapık. Siteyi biraz gezerseniz göreceksiniz ki 2. dünya savaşı öncesi Gibson’ların kulak açıları gibi makaleler var içeride, fazla bulaşmamak lazım.
Bu arkadaş Jacques adında bir Fransız pedal imalatçısı. El yapımı pahalı pedalları var. Ayrıca dünyanın en tutulan vintage overdrive pedalı Ibanez Tubescreamer’ın numarası olan TS-808 u url olarak almak suretiyle sükse yapmış. Amme hizmeti adına bir takım bilgiler sunuyor sitesinde.
Eski Ibanez pedallar hakkında genel bilgiyi buradan bulabilirsiniz.
Burası analogman diye bir yer. Kendi ürettikleri pedalların yanı sıra eğer TS-9 ya da TS-10 gibi vintage olmayan bir Ibanez Tube Screamer’ınız varsa onu TS-808 spesifikasyonlarına göre modifiye etmek için gerekli Germanium transistörlerini buradan alabilirsiniz.
Bu arada Ibanez pedallarını 70 ve 80 li yıllarda Maxon diye bir firmanın ürettiğini ve şu anda Avrupa pazarına açılmış olduklarını da belirtelim.
Burası da bir vintage gitar koleksiyoncuları dergisinin sitesi. Her sayıdan birkaç makale yayınlanıyor burada.
Bu arkadaşlar amplifikatör lambaları üzerine yoğunlaşmışlar. Her lambanın tek tek elle test edildiğini gururla belirtiyolar.
Burası bi parçacı dükkanı.
Burada ekseriyetle el yapımı güzel pedallar bulabilirsiniz. Radiohead buradan alışveriş ediyor diye şüphelenmiyor değilim.
İşte Lovetone. İngilizler aşmış olayı diyorum.
Bu da bir başka deli, Zachary Vex. Jimmy Page’in Whole Lotta Love’ın ortasındaki orgazm bölümünde kullandığı theremin isimli elektromanyetik mantıkla çalışan aleti bir takım fuzz ve wah-wah pedallarının içine monte etmek suretiyle aciip şeyler yapmış. Pedallarının hepsi elde boyanıyor, üstüne kalemle seri numarası yazılıyor.
Electro-Harmonix 70’lerden bu yana analog pedallar üretiyor. Sovtek’i satın aldıklarından beri üretimlerinin bir kısmı Rusya’da gerçekleşiyor.
İşte suçluların başında gelen İngiliz dergisi Guitarist. Bakın eski aletlerin resimlerinin olduğu sayfayı nasıl adlandırmışlar.
Callaham, John Suhr, Sid Poole sipariş üzerine gitarlar yapan meşhur ustalardan birkaç tanesi, tabi tüm zamanların en meşhur ustalarından Tony Zemaitis’i atlamamak lazım.
İş tabi bunlarla bitmiyor. Voodoo Lab, Fulltone gibi pedalcıları, Seymour Duncan, Lindy Fralin, Rio Grande gibi manyetik imalatçılarını, Vox, Mesa Boogie, Rivera gibi amplifikatör imalatçılarını da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Buraya kadar değindiğimiz tamamen analog ve vintage ağırlıklı aletler tabi. Hayır bu işin dicital tarafı da var. Onlara hiç bulaşmayalım şimdilik, belki bir dahaki sefere bilgisayar ve müzik konusunu inceleriz.
Tamam ruh hastası olduğumu biliyorum, bu kadar enerjiyi vatana millete hayırlı bir işe adamış olmam gerektiğini de biliyorum. Hatta bir önceki “makalemde” kibutz ve komünal yaşama değindikten sonra böyle bir kapitalist saplantıya tutulmuş olduğumu itiraf ederek kendimle çeliştiğimi de biliyorum. Ama elimden gelmiyor işte.
yorumlar
işte budur yani, bende böyleydim, seneler boyu önce simitle sonra sade ekmekle beslenip bir gibson les paul studio almıştım kendime. kesinlikle yanlış, slash’e mi özendim cimi peyc’e mi? somra elimde piç ettim onu, daha fazla piç olmasın diye sattım. bir de amfi varıdı tabi, pahalı bi marşal, onu da sattım. şimdi iş görecek en ucuz aletleri kullanıyorum çünkü bunun sonu yok. radyoda duyduğunuz harhangi bir gitar sounduna yaklaşmak isterseniz masrafınız binlerce dolar olur, ama iyi bir gitaristin elinde en dandik gitar bile konuşur. bunu anlamam da hound-dog taylor’la olmuştu, çin malı bi gitardı elindeki ve satsan satılmaz atsan atılmaz bişeydi. ufak ufak farketmeye başladım, iyi bir gitar belki motivasyonumu arttırır diyordum ama o parayı başka şeylere harcamak kesinlikle daha iyi bi motivasyondur. gitar dergilerine bakmak, yaşamak yerine seyirci olmak gibi geliyor bana…
önemli olan bu değil diyorum işte, sadece yaratıcılıktır sayılan.
ayni hastaligin biraz degisik bir turune yakalandim. Ben de 18 yasindayken gitar calmaya basladim. O yasa kadar hep calmayi hayal ederdim ama etrafimda calmayi deneyenlerin basarisizliklarini gorup bende yetenek yorktur deyip fazla uzerine gitmemistim. Sonra benim yasimdaki bir gitarciyla tanistim. O zaman bir heves geldi. Eger bir kac tane Led Zeppelin sarkisi calabilsem yeterdi bana. Babami bana bir gitar almasi icin kandirmak bir kac ayimi aldi. Sonunda bir akustik gitarim oldu. Once bu tanistigim kisiden ders parasiz bir kac ders aldim. Sonra anladim ki akustik gitar bazi seyler icin yetersiz kaliyor bir elektrik gitar alma hayaline kapildim. Tabii hic param olmadigi icin once para kazanmanin yolunu bulmaliydim. Baskalarindan aldigim odunc gitarlar ve amfilerle barlarda caldim, televizyonda cocuk programlarinda caldim ve bir kac yuz dolar biriktirebildim. Ne yazikki bu iyi bir gitar almaya yetticek kadar bir para degildi. Ben de “Eddie Van Halen kendi gitarini yapmis ben de ayni parcalari alirsam ucuza gelir kendime bir gitar yaparim” dedim. Amerikaya giden bir arkadasim cok sagolsun istediklerimi aldi ve ben de abim ve arkadasimin sayesinde bir elektrik gitar sahibi oldum. Sonraki 7 yil boyunca o gitari caldim. Bu arada bir kac kere manyetikleri degistirdim. Bu arada amfi alabilcek param hic olmadi. O yuzden evde 5w lik el yapimi bir seyle calistim. Grupla calarken de hep odunc amfi kullandim. Ben de ingiliz anahtari gibi dergilerdeki gitar resimlerine bakip hayaller kurardim.
Bir sure sonra boyle yokluk icinde bir seyler yapmaya calismak beni baydi ve ABD ye gidip yerlesmeye karar verdim. Tabii oyle isteyince oluyomu diyeceksiniz. Cevabim “Azimle sican betonu deler.” Olacaktir. Aslinda buraya geldikten sonra cok beton kirmak zorunda kaldim ama cok sukur adamlar kazi aletleri kullaniyorlar =). Neyse geldikten bir kac ay sonra evde kullanabilecegim kucuk bir amfim oldu. 2 yil sonra dogru durust diyebilecegim bir amfim oldu. Onu aldiktan 1-2 yil sonra da 2 hafta boyunca cukur kazip, beton kirdigim insaat isinden kazandim parayla ilk elektrik gitarimi alabildim. Bir iki yil sonra bir gitar daha aldim. Tabii aldigim gitarlar vintage filan degil. Ben vintage gitarlari hayal bile etmiyorum. Sonunda bir Marshall da alabildim. Son 5 yildir el yapimi ilk gitarimi hic kullanmadim. Bir ay once burda iyi bir tamirciye verdim bu hafta uzerinde yeni bir sap takilmis olarak ve yaptigimiz tum yanlislar duzeltilmis olarak geri alicam.
Yazi biraz uzun oldu ama (aslinda ozet olarak yazmaya calistim) asil soylemek istedigim su. Bunca yil icinde gordugum kadariyla insanlar eger alim gucleri varsa yeni ya da pahali aletlerin kendi muzik yapma problemlerini duzelticegi fikrine kapilip surekli alet alip stiyorlar ama sonucta asil problemi goremiyorlar. Ben de bir ara az daha kaptiriyordum. Ama hic bir zaman elimde savurabilecegim cok param olmadigi icin her aldigim aleti aylar once planlayip para biriktirerek aldim. Bu yuzden de almdan once dusunecek cok zamanim oldu. Simdi baska bir gitar almak daha istiyorum ama bu gitar hakkinda son 6 aydir dusunuyorum. Bakalim ne zaman alabilirim bilmiyorum henuz ama kesinlikle eylulden once alamam onu biliyorum.
Pazartesi gunu ise bir Ibanez TS7 almistim. Bir kac aydir alip denemeyi dusunuyordum. Neyse sonunda istedigim gibi bir pedal olarak cikti galiba. Galiba diyorum cunku daha bir kac hafta deneyip karar vermem lazim.
🙂
ha hahaa, internet ne süper bir şey ya.
:))
gitarla başladı benim de maceram, ama öncesinde klavye var tabii, 3 oktavlık çok eski bi klavye, sonra üniversiteyi kazanıp da Ankara’ya gelince bana bi klasik gitar alındı, kursa başladım ama ancak bi ay dayanabildim, çok zordu çünkü, dersler bi yandan, kurs bi yandan, hoca da abimin bi arkadaşıydı, beni iyice kastırıyodu. zaten aslında istediğimin bu olmadığını farkettiğim için bıraktım, sadece sevdiğim şarkıları kendi başıma çalabilmek istiyodum, sonrasında kitaplardan öğrenilen akorlar, teknikler… ama hiç nota öğrenemedim, çok sıkılıyodum çünkü. kulakla idare ettim işte.şimdi ritm gitar denilen şekilde çalıyorum ama ne gitaristim ne de müzisyen. sonra büyük bi klavye sahibi olmamla işler de baya değişti, ben de internette ekrana yapışmış bi şekilde yeni çıkan ürünlere bakıyorum, ilerde bi Les Paul (Epiphone) , wah ve distortion pedalı ve ufak tefek bi amfi istiyorum. bi de Korg Triton Pro , hepsini toplayınca bayaa bi US$ ediyo ama dedik ya işte ilerde… 🙂
sen hobini tatmin etmek için USA’ya mı gittin? beton kırıyosun şimdi ve eminim bu hobi potansiyeli varken arkadaş sıkıntısı da çekmiyosundur. gitar ve pedallar hakkında saatlerce konuşur insan işte böyle. bu hobi denen şey de insanlar hayatlarında “anlam” eksikliği çekmesin diye sanki… eh, ne diyim;
GOD BLESS AMERICA
yoksa Celik Bilek mi demeliyim? =)
Yazi cok uzun olmasin diye bazi olaylari atladim. Bir iki sey eklemem gerekli herhalde. Ben bir seyler ogrendikce daha cok ogrenip daha iyi calmak istedim. Sonucta bir iki yil sonra yaz tatillerinde evde oturup gunde 8-10 saat gitar calistigim oldu. Sonra tek istedigim muzisyen olarak yasamak oldu. Bu arada TRde ogrenebilecegim seylerin (gitar calmakla ilgili) kisitli oldugunu anladim. Universiteyi bitirip askerligi de hallettikten sonra yurt disina cikip yasamayi kafaya koydum.
Tabii gitar ABDye gitmem deki en buyuk nedenlerden biri ama tek neden degil. Ekonomik nedenler var, cikip dunyayi gormek istegi var. baska nedenler de var. Bir de benim icin gitar calmak bir hobi degil. Nedense TRde herkes bir enstruman calmayi hobi olarak gorur ve ciddi bir sey olarak tanimlamaz ozellikle rock grubunda gitar calmayi. Beni gicik eden seylerden biri de buydu.
Tabii ben ABDye geldikten sonra isler umdugum kadar iyi gitmedi. Ozellikle kacak olarak yasamak zorunda kaldigim yillarda (tas kirmak zorunda kaldigim yillar) cok zorluklar yasadim. Evet hic te hos degil ve amacimdan sapmis oldum. TRye geri donmeyi cok istedim. Az daha geri donuyordum ama simdiki esimle tanistim ve hersey degisti. Bu arada burda muzikten para kazanmanin da zor oldugunu ogrendim. Ama TRde muzik yapmakla burda muzisyen olmaka arasindaki farklardan biri burda insanlarin (ne kadar amator bile olsalar) kendilerini gururla sanatci olarak tanitmalari ve herkesin bunu saygiyla karsilamasi. TRde olsa herkes seni calgici takimindan deyip asagilar. Belki son yillarda bu degismistir ama benim hatirladigim bu.
Simdi burda web developer olarak calisiyorum. Tas kirma yillarim bitti. Hayatim 7 yillik bir gecikmeyle normale dondu. Evet sonuctan cok memnun degilim ama ABD deki baska bir olay da her zaman icin iyi bir seylerin olma ihtimali olmasi. Su anda umut verici bir sarkici ve sozyazariyla caliyorum. Yeni CDsinde caldim. CD yakinda cikacak. Ayrica LA da bir menejer firma icin ozel bir show’da calicaz. Bu hic bir seyin garantisi degil ama yine de bir umut var. Beni burada tutan en buyuk guc de bu oldu.
Sonuc olarak, gitar calmak ve muzik yapmak benim icin bir hobi degil yasam tarzi. Ben kendimi muzik yaptigim zaman tatmin hissediyorum. Simdi alet ve ses tartismasina girmek istemiyorum ama aletten iyi ses cikinca insanin yaraticiligi artiyor. Cunku cikan sesin (veya tone) muzik aletini calisinda (tekniginde) buyuk etkisi var. ne demeki istedigimi muzisyen arkadaslar anlarlar.
yapayim. Bu arada ODTUyu bitirim ailemin istegini yerine getirdim. Kisa donem olarak askerligi yapip (sanirim) vatana olan borcumu odedim. Artik ondan sonrasinda kendi istedigimi yapmak umarim benim hakkimdir artik.
Evet yaklasik 1 senedir amerikada hayatini surduren bendeniz de buralara bir solak olarak hayalimdeki gitari satin alma umuduyla geldim. Ilk yaptigim sey ebayden ucuza bir tane amerikan strat kapatmak oldu. ancak humbuckerli gitarlara o kadar cok alismisim ki beni tatmin etmedi ve iyi bir gibson strat hibriti olan PRS Custom 22 aldim. Daha sonra gitarlarin agaclari degisik agac kombinasyonlari ile ilgili bir suru makale okudum harmony-central sitesi bana inanilmaz yardimci oldu. Evet elektro gitarda favori kombinasyonum mahogany-maple (ed roman ne derse desin) akustikte ise indian rosewood benim icin en iyi agac kombinasyonlari. Tabi bir de amfi ve pedal olayi var oyle degilmi. Two-Rock, Bogner gibi ufak capli uretim yapan cok sahaane amfi firmalari mevcut. benim sahsi favorim bogner shiva mesela. (tabi tek kanalli olmasa hic dusunmeden almyi tercih edecegim yasadigim yerde gitar tamircisi dukkaninda denedigim blackface pro reverb haric) overdrive pedallarina da deneme yanilma methoduyla cozum getirdim SIB Varidrive. inanilmaz bir pedal ancek %100 bypass oldugu icin amfi ne kadar iyiyse o kadar guzel bir ses veriyor. Budur diyeceklerim.
Evet bu ülkede tek hastalıklı ben değilmişim demek ki .Aslında tek ben olmadığımı tahmin edebiliyordum ama insan nedense hep öyle tek hisseder ya…çevresinde bulamaz kendi gibi bir manyak =)Benim de Maxtone marka klasik gitardan başlayıp Squier elektro gitara oradan da Epiphone çeşitlerine ve Vintage Telecaster a kadar giden bir maceram var.Tabi arada alınan sürü ile Boss pedalı daha sonra Boss GT6-B gibi bas efektörleri POD leri saymıyorum.Takas yolu olmasa yanmıştık diyorum.Zoom 505 den Digitech RP-6 ya oradan analog EBS lere uzanan maceramı burdaki satırlara anlatsam sığmaz.Ama enstrüman almak için yapmadığım delilik çıkmadığım dağ kalmadı.paylaşmak isteyenlerin cevabını beklerim.