bildirgec.org

paradigma hakkında tüm yazılar

Morfik, sana diyorum..

morfik | 31 July 2008 10:23

(ben sana ne dedim, sen ne ettin!)

Üç günlük dünyada egonu öpüp göğe mi ereceksin? Sen de kıyametini göreceksin! Çok önemseme milyardan birisin. Üç beş insanınla özelsin. Değer vereceksin.

(Egonu öpme ama okşa. Kıyametini göreceksin diye cennetten vazgeçme. Çok önemseme dedik yahu başkalarını kendinden önce getirme. En azında eşitle. Değer ver de hak etmeyene değil. Kendinden yeme. Kararı önemlidir.)

Biri gelir biri gider derler..Resmen aşağılama. Yokluğun fark edilmeyecekse nasıl yaşadım diyeceksin?

(Pes yani. Gidenin arkasından karalar bağla ve ağla mı anladın? Sana ne diim? )

ADA VAPURU YANDAN ÇARKLI

ewrim[pilli_silinen_hesap] | 18 July 2008 12:12

…En son lise yıllarında gitmişti Heybeliada ya.
Aradan geçen 10 yılda çok şey değişmişti hayatında.
Son günlerde geçmişiyle ilgili çok fazla görüntü geliyordu hatırına…
Bahar geldiğinden beri birkaç defa teklif etmişti Heybeli ye gitmeyi,
Oraya onu çeken neydi bilinmez ama 21 yaşında,daha üniversitede okurken evlendikleri,birbirlerini büyüttükleri ve 7.yıllarını devirdikleri kocasıyla gitmeyi istedi oraya.
….ve işte o gün gelmişti,çocukça bir sevinçle uyandı o Pazar sabahında,sevinçleri hep çocukçaydı…
Yanlarına neler almaları gerektiğini düşündü yatakta,
Mayoları,havluları,yedek tişörtleri ve güneş gözlükleri….o böyle durumlarda temkinliydi,kafasında her şeyi yedekler,listeyi gözden geçirirdi çoğu zaman,
Unutmak ve bir şeyleri ıskalamak ona göre değildi,
Karısının bu huyunu bilen kocası,sorumluluk almamanın dayanılmaz hafifliği içindeydi…
Uzun zamandır evde yapılmayan kahvaltılarla(buna genellikle akşam yemekleri de
dahildi) birlikte mutfakla aralarına mesafeler girmiş,diğerleri için özel bir yere sahip olan,anlam yüklenmiş bu mekan,onlar için oldukça sıradan,musluğu olan,evin herhangi bir odası haline gelmişti.
Yolda bir şeyler atıştırabileceklerini düşünüp-ki yemeseler de olurdu,kafaları o kadar doluydu ki midelerinin dolu ya da boş olması çok da önemli değildi-evden çıktılar.
Her zamanki rahatlığı ve dalgınlığıyla ağır ağır hareket eden kocasının hiçbir zaman acelesi olmazdı.

Nephilimsigiller…

khun | 09 April 2007 01:08

ciddiyetimizi güzelleştirsin !
ciddiyetimizi güzelleştirsin !

Soru :
1 – Kendisini insanlığı kurtarmaya adayan kutsal ırk kim?

2 – Eğer bunlar kutsal ise biz kutsal olmayan zavallı koyun sürüsünü neden böyle cansiperane bir şekilde korumaya çalışıyorlar?

3 – Kutsal olanlar, olmayanlar ve şeytansıların Tanrı’ları ayrı ayrı mı?

4 – Eğer herkesin Tanrı’sı ayrı ise neden bazıları kendinden olmayan ‘aşağı ırk’ için kendini feda ediyor?

paradigme değiştirmek zordur

loftac | 19 December 2005 17:07

“….Önemli bir toplantida cep telefonuyla bagira
bagira konusan bir kisi garibinize gidiyorsa, paradigmanizi degistirmeden onu degerlendirdiginiz için, siz yaniliyorsunuzdur.
>> >
Örnegin trende giderken, bir baba, 3 evladiyla oturup,sürekli aglayan
çocuklarina hiç, susun, demeden yolculuga devam ettiginde ; siz ona ne
gamsiz adam, diyebilirsiniz. Ama sorsaniz, onlar hastaneden geliyorlardir
ve bir saat önce çocuklarin anneleri ölmüstür ve eve dönüyorlardir.
>> >
Prof.Covey in konusmasini dinlemeye gelen annesi, arka sirada oturan 2
kisinin toplanti boyunca sürekli konustuklarini görerek, çok öfkelenmis
ve oglumu küçümsüyorlar diyerek de çok üzülmüs. Yemek molasinda ogluna,
sunlarin kafasina çantami indiresim geliyor, demis. Oglu, anne o adam
Finlandiyali, burada smultane tercüme yok, mecburen tercümani yanina
oturttuk, demis.
>> >
Havaalaninda aktarma yapmak isteyen yasli bir hanim, uçaginin 2 saat
gecikmeli oldugunu ögrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak
bekleme salonuna geçmis. Yanindaki sehpaya da dergileri ve kurabiye
kutusunu birakarak, okumaya dalmis. Bir ara bakmis ki, yanindaki
koltugu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açiyor ve de
yemeye basliyor.
Kurabiyelerin kendisine ait oldugunu hissettirmek isteyen kadin, adama
dik dik bakmis. Hatta cani o an istemedigi halde, kutudan bir
kurabiyeyi agzina atmis. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim oldugunu artik anlamistir diye düsünürken, adam bir tane daha agzina atmaz mi. Hemen
kadin da bir tane daha atmis ve bir yarisma baslamis,adam bir tane,
kadin bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmis,adam onu hizlica
kaparak ortadan bölmüs ve gülerek kadina ikram etmis. O sirada, kadinin
uçaginin alana indigi anonsu duyulmus ve islemler için kadin bankoya
gitmis. Pasaportunu çikartmak için çantasini açtiginda, ne
görsün ; KENDI KURABIYE PAKETI, HIÇ AÇILMAMIS OLARAK ÇANTASINDA DURMUYOR MU !
MEGER, ADAMIN KURABIYESINI YIYORMUS.
>> >
Baskalarinin düsünce ve davranislari hakkinda hüküm verirken,
elimizdeki veriler çogu zaman yeterli olmuyor. Davranislarin nedenini
bilmeden çok yanlis yargilara varabiliyoruz. Covey bu örnekleri ;
ayni enformasyona farkli bakis, bizim davranislarimizi belirler, diye
özetliyor. Buradan yola çikarak çözemedigimiz sorunlar için, paradigma
(zihin haritasi)
degistirmenin geregini vurguluyor. Einstein’in bir sözünü animsatiyor :
Karsilastiginiz sorunlari, o sorunlari yarattiginiz düsünce düzleminde
kalarak çözemezsiniz. Çogumuzun zaman zaman yaptigi gibi, “sorunlarin
içinde kaybolmak” yerine, paradigma degistirmeyi basarip, sorunlara
farkli biçimde yaklasabilenler, o sorunu asma sansini da yakaliyorlar.
Zaten sorunlarimizi dostlarimizla paylasmamizin nedenlerinden biri de, farkli bir bakisin, bize farkli davranabilme kapisi aralama ihtimali degilmidir. Çözümsüz gibi gördügünüz sorunlar konusunda paradigma
degistirmenin önemi vardir. Aslinda hayatimizi, basarimizi, mutlulugumuz belirleyen bizim kendi davvranislarimizdir. Basimiza gelen her seyle onlara verdigimiz
tepki ve yanit arasinda genis bir hareket alani vardir…….”
>> > Stephen Covey