bildirgec.org

nasrettin hoca hakkında tüm yazılar

MİZAH & KARİKATÜR

akoni | 03 September 2012 11:00

İlk karikatür İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Fakat kelimenin İtalyanca caricatura sözcüğünden türeme olduğunu ve mecazi anlamda abartmak, alay etmek anlamına geldiği bilinmektedir.
Yani karikatürcü ancak yeterince tanınmış kişilerle veya olaylarla alay edebilir. Bunun için, bir yüz karikatürü, tıpkı vücudu büyülten ya da daraltan panayır aynaları gibi, insanı biçimsizleştirir. Tıpkı karnaval maskeleri gibi bazı ayrıntıları da iyice abartır. Hayvanlarla bazı benzeyişler de insanları güldürebilir; zaten bu gözde politikacılarla alay etmek için sık sık kullanılan bir yöntemdir. Karikatür sadece davranışları değil, anlatılan sahneyi canlandırarak bizi güldüren ve biri ötekinin değişik biçiminden ibaret iki desen arasında neler olup bittiğini anlamamızı sağlayan, hayal gücümüzdür. Buna şaka, alay, latife veya nükte denilebilir.

Google’da Hasreddin Hoca Gafı

RackleSS | 10 July 2008 10:01

Google her zamanki olduğu gibi ülkelerin geleneksel olarak düzenlediği törenlere uyumlu logolarla karşımıza çıkıyordu.Ama bu seferki gerçektende Nasrettin Hoca fıkralarına yaraşır olmuş 🙂

Nasretti Hoca logosuna tıkladığımızda “Hasreddin Hoca” diye arama penceresi çıkması,http://www.google.com.tr/search?q=Hasreddin+Hoca&hl=tr linkine yönlendirilmes ,belki bir gönderme belkide Google’ın bir gafı bilinmez ama,bu yanlış yazılma,bazen forum kullanıcıların değil,koskoca şirketlerin bile yanlış yazabileceğinin bir göstergesi.Hızla akıp giden zamana ayak uydurmak için artık herşeyi atlar eksik yapar olmadık mı zaten?

Nasrettin Hocay’ya saygılarımızla…

uzlaşma

kopanisti | 05 March 2008 16:10

Uzlaşma nedir, ne değildir, kimler neden uzlaşır, kimler neden uzlaşmaz, kişi asi mi olmalıdır, uzlaşmacı mı, her şeye evet demek mi gerekir yoksa akıl zekâ ve sezgi kullanarak sorgulamak mı, nasıl bi yolun üzerindeyiz, neye göre yaşıyoruz, bizi kimler nasıl ne ne hale getirmek istiyor, ne tür bi filmin figüranlarıyız, neden yaparlar bunu, neden buna karşı koyamaz insanlar, neden asi olamazlar.

Naasrettin Hoca’yı sevmeyenimiz var mı, e severiz de neden onun gibi uzlaşmacı olmayan asi biri olmayız, kimden neden korkarız. Neden tepki göstermeyiz, neden negatif olmayız,
bana bakmayın kendi kendime bunları düşünür dururum,
Nasrettin Hoca ya babası ne zaman sağa doğru git dese o sola giderdi, kısa süre sonra babası bunun farkına vardı ve bi yöntem buldu. Onun sağa gitmesini istediği zaman sola git derdi ve Hoca sağa giderdi.
Al sana yöntem hem babası istediğini yaptırır hem de O itaat etmemiş olur, uzlaşmacı olmaz fakat o, tamamıyla emir verildiğinin, kontrol edildiğinin, hükmedildiğinin, aslında babasının ondan yapmasını istediği şeyi yaptığının da farkına varamaz
bu ilk denemelerde, babası ondan daha akıllı olduğunu zanneder.
ancak kısa sürede olayı farketmeye başlar, durup düşünür, sorun nedir diye önceden babam bana sağa gitmemi isteyip de sola gittiğimde çok kızardı. ben her zamanki kadar itaat etmemeye devam ediyorum ama o artık hiç şikâyet etmiyor neden acaba diye kafa yorar ve babasının uyguladığı stratejiyi fark eder.
günlerden birgün yaşlı babası ve Nasreddin eşekleriyle nehri geçmek durumunda kalırlar ve eşeğin üzerinde büyük bir çuval şeker vardır, çuval sağ tarafa doğru kaymak üzeredir ve kayıp nehrin içine düşme tehlikesi oluşacaktır. babası arkadasındadır ve bilir ki eğer çuvalı sola doğru ittir derse, öyle acayip bir oğlum var ki onu hemen sağa doğru ittirecektir ve çuval nehre düşecektir yine ve tüm şeker yok olacaktır diye düşünür. Bu yüzden de, Nasreddin evlâdım çuvalı sağa doğru ittir diye bağırır, eski deneyimlerine dayanarak onun çuvalı sola ittireceğini ve şekeri kurtaracağını umut eder. halbuki çok yanılır bu sefer Nasreddin de durumu anlamıştır artık tamam baba der ve çuvalı sağa ittirir ve çuval aynen nehre düşer. babası, noldu artık itaatsizlik yapmıyor musun evlât lâfımı dinliyorsun artık bakıyorum der. Nasrettin de artık her seferinde itaatkâr olup olmayacağıma ben karar vereceğim baba sabit bir felsefem yoktur bundan böyle, duruma göre hareket edeceğim çünkü sen beni kandırıyordun sen beni kullanıyordun. Ben senin oğlunum ve buna rağmen sen beni kandırıyordun. Benim itaat etmemem gereken şekilde bana emir veriyordun. Bugünden itibaren dikkatli ol, itaat edebilirim yada itaat etmeyebilirim. Bugünden itibaren artık senin ellerinde tahmin edilebilir, kontrol edilebilir olmayacağım ona göre babaysan babalığını bil benimle oynama der…

Masal Cennetine Hoşgeldiniz

NLPMaster | 19 October 2007 19:19

Çocukluğumuzun harika dünyaları Masal diyarlarınıhatırladınız mı?
Ne dediniz?
ne zaman unutabildik mi?
Haklısınız…
Masal diyarlarınız, keloğlanlarını, masal perilerini, masal cadılarını, dev ejderhaları, iyi kalpli yaşlıları, maharetli hayvanları, sihirli tüyleri, hep iyilerin kazandığı sonları ile masalların tadı hangimizin damağından gitti ki …

Kah yıllarca gittik, bir arpa boyu yol gidemedik,
Kah iyilik ettik de bir yarenlik göremedik
ama sonunda kazanan iyi kalpli kahramanlarımızlasevindik.

İşte bu masalları unutmayalım isteyen bir site yayınına sesli masallarla güzellik katmış. Haberiniz olsun istedim.
Masal dinleyebileceğiniz, bilgisayarınıza masal müzik dosyalarını indirebileceğiniz, en popüler masalların listesini görebileceğiniz bu sitenin adı MASAL DİYARI

Napolyon ve Nasrettin Hoca balgamlı tükrüğü hangimize gönderiyor?

NLPMaster | 15 June 2007 12:23

Şirketleri geçtik de
kişilerin değerlerinin bile
sadece bilançolardan oluşmaya başladığı dünyamızda
hâlâ umudum var insanlıktan…

  • * *
    Napolyon’u inim inim inleten,
    fukarayı el pençe divan durdurup dinleten,
    makam önünde demirci çekici gibi arşı inleten para…
    “Varlığın bir dert, yokluğun bir yara!”
  • * *
    Ama biliyor musun ki aslında
    beş para etmezsin 🙂

Ama “dostumuzun yüz karası,
düşmanımızın maskarası” olmamak için kazanacağız seni.

  • * *
    Ama heveslenme;
    TAPMAYACAĞIZ sana!
  • * *

Cahiliye adetleri gibi
sabah tapıp öğle de yemeyeceğiz seni…
Ömer’in helvadan tanrıları kadar da olamayacak saltanatın
kalplerimizde…

Derdimiz ne bizim ?

sbaskentli | 26 August 2006 12:04

Yanan ormanlar ,
Sivil toplum örgütleri ,
Kaybolan toplum değerleri ,
Yoksulluk , eğitim vs vs vs
Ve hatta ülke yönetimi

Aslında toplumca çok profesyonel olduğumuz bir durumun tekrar açığa çıkmasından başka bir şey değil bu ; hissettiklerimizin çaresizlikle bütünleşmesi.

Tepki göstermeyi bilmiyoruz.

Ya kendi kendimizi yiyip bitiriyoruz. Hiç bir şey yapmadan seyirci kalmanın verdiği acizlik içerisinde ya da yapmak istediğimiz eylemi ya da diğer tepki çeşitlerini elimize gözümüze bulaştırıyoruz.

Ve her gecen gün tepki göstermek için içimizin parçalandığı ancak buna rağmen hiç bir şey yapmadan oturup izlemeye devam ettiğimiz olaylara bir yenisi daha ekleniyor.