bildirgec.org

mustafa hakkında tüm yazılar

”KUBİLAY” CUMHURİYET’E YETİŞTİ!.. (29 EKİM 2010)

ehlikalem | 06 December 2010 12:06

I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu zorlu bir cenderenin tam ortasındadır. Toprakları ve halkı bir bir dağıtılıp işgal edilmektedir. Bu sıralarda Mustafa Kemal ve arkadaşları halkı bilinçlendirme çabasıyla memleket memleket dolaşıp kongreler düzenlemektedir. Ülkenin her yanından akan kan ve gözyaşı, büyük bir yıkımın gelip çattığının açık bir delilidir. Mustafa Kemal’in seslenişi halka ulaşarak sonuç vermeye başlamıştır. Ordu ve yoksul halk can havliyle son bir direnişe daha hazırlanacaklardır.Son çırpınışlarla küllerinden doğmaya güç arayan Osmanlı ordusu ,genç Öğretmen Kubilay’ı asteğmen rütbesiyle bünyesine alır. Kubilay, İzmir’in Menemen ilçesinde vazifeye başlar. Bu sırada kendini mehdi ilan eden Cumhuriyet düşmanı Derviş Mehmet ve adamları, Şeyh Esat ve Laz İbrahim’in kışkırtmalarıyla Manisa’da ayaklanma çıkarmak üzere yola çıkarlar. Yolda aralarından kaçan Çakır Ramazan’ın eylemi ihbar etmesinden korktukları için ayaklanmayı Menemen’de çıkarmaya karar verirler. Bundan haberdar olan Ragıp Bey, Menemenlilerin tanıyıp güvendiği Kubilay’dan yardım ister.

VEDA (2010)

agustos | 12 February 2010 16:34

“Ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikayesi” olan Veda, Atatürk’ün yaveri Salih Bozok’un anılarından yola çıkıyor.

26 Şubat 2010’da sinemalarda olacak olan film için “Bir Atatürk filmi daha” denebilir belki ama filmin senaristi ve yönetmeni Zülfü Livaneli “ilk Atatürk filmi” diyor. Zira, Veda filmi belgesel değil. Atatürk ile ilgili daha önceki yapımlarla karşılaştırıldığında (bazıları yalnızca televizyon için hazırlanmıştı) gerçekten bir “film” olduğu farkedilebiliyor.

Can Dündar’ın Mustafa filmi ile kıyaslanacaktır kuşkusuz. Lakin filmin sitesindeki fotoğraflara bakılırsa çok farklı göründüğü söylenebilir.

Senaryo çalışması 3 yıl süren, çekimleri 7 haftada tamamlan film, aynı zamanda Türkiyede yapılmış en kalabalık produksiyon.

Mustafa Nuri Paşa

dimoedes | 16 September 2009 10:16

Dün gece bir arkadaşımın tavsiyesiyle Dinle Neyden filmini izledim. Filmde Osmanlı, Mevlana, saray, aşk gibi konular işlenmişti. Film çok keyif verici ve alınacak derslerle doluydu. Ana karakter Dede Efendiydi yani Mustafa Nuri Paşa‘ydı. Tosyalı Nuri paşa olarak da bilinir. Asıl adı Seyyid Mustafa Nuri Paşa’dır. Mansuz zade ailesine mensuğ olup 1824 yılında İzmir’de doğumuştur. Osmanlı’da bir çok görevlerde yer almıştır ve 4 ciltlikNetayic ül-Vukuat adlı bir eser de yazmıştır.Film esnasında geçen konuşmalardan aklımda en çok yer eden ‘Hayatı öğrenmenin iki yolu vardır; Biri uzun olan kitaplardan, diğeri ise kısa olan sevmekten geçer’di. Mevlana’ya, Osmanlı’ya, sevgiye, saygıya, görev aşkına dair gibi kavramların çok iyi anlatıldığı bu filmi izlemenizi ve Tosyalı Paşa’yı daha iyi öğrenmenizi tavsiye ederim.

Fransa’da Türk Filmleri Gösterimi

queennothing | 29 November 2008 10:37

Fransa, Türk Sineması’nın 14 değerli yapmına destek veriyor. Fransa’nın kuzeydoğusunda yer alan Strasbourg kenti sınırları içerisinde bulunan L’Odyssee Sineması, “Quinzaine du Cinéma Turc – Türk Filmleri Gösterimi” adında bir etkinlik düzenliyor.
3 Aralık’tan 30 Aralık tarihine kadar 14 farklı yapımın gösterileceği etkinlik, aslında ilk defa düzenlenmiyor. Fransa, tam 20 yıldır Türk Sineması’nın seçkin filmlerini İngilizce altyazıyla göstererek yakından destek veriyor.

Bu sene gösterilecek filmler;

michael jackson müslüman olur…

spekulatif | 24 November 2008 11:40

ve nihayet olan olur… beklenen gerçekleşir… michael jackson islamiyeti seçmiştir… ha oldu ha olacak derken bir basın açıklaması ile tüm dünyaya ”ben müslüman oldum” şeklinde bir beyanat vermiştir… ismini mikail yada mustafa şeklinde değiştireceğini söleyen jackson bir aile toplantısında okunan kuran-ı kerimden etkilendiğini sölemiştir… dileriz cat stevens tabiri caiz olan ismiyle yusuf islam gibi kendini sevdirmeyi başarır (lakin ben hep sevmişimdir kedi sesli kardeşimizi) gerçi biraderi jermaine friday çoktan müslüman olmuştu fakat kardeşi; jaksonun 1980 lerden beri islamiyetle ilglendiği söylemiş ve evine getirilen bir imam yardımı ile (camide diyen kaynaklarda mevcuttur) kelime-i şahadet getirdiği ve islamiyete geçiş yaptığı ek bilgiler arasında… darısı george bush basına…

ayrıca barack obamanında ”dönek” v.s nicklerini bırakıp ”ben müslümanım uleeenn” şeklinde bir açıklama yapmasını beklemiyor değiliz…

bir taş daha at :))

ATATÜRK’TEN KEMALİST OLUR MU ?

antiemperyal | 18 November 2008 11:41

Son günlerde kamuoyunda en çok tartışılan şeylerden birisi “Mustafa” filmi.
“Filmi izledin mi ?” derseniz cevabım “Hayır”. Ama bazılarını “Ah Atatürk’ün insan tarafı da insan tarafı” diye tempo tuttuğu ortamda yüksek sesle şunu söylüyorum: ATATÜRKÜN İNSAN TARAFI BENİ HİÇ Mİ HİÇ İL-Gİ-LEN-DİR-Mİ-YOR!
Ya arkadaş banane Atatürk’ün insan tarafından…
O’da her insan gibi, doğmuş, yaşamış ve bu dünyadan göçüp gitmiştir.
Diğer insanlardan farkı siyasi ve askeri dehasıdır ve diğer insanlarla ortak noktası da “insani zaaflarıdır”
Ama benim içn önemli olan; farklılıklarının bize kazandırdıkları ve bize bıraktığı mirastır.
İnsani tarafı Atatürk’ün özelidir ve beni bağlamaz…
Olayın bu boyutunu bu şekilde bırakmak istiyorum…
Ama O’nun hakkında konuşulacak çok daha önemli tartışma konuları var diye düşünüyorum…
Atatürk nasıl bir siyasi liderdi ?
Atatürk pragmatist,realist ve rasyonalist bir devlet adamıydı.
Kurtuluş Savaşı’nda Rusya’dan aldığı silahlar karşısında kurdurduğu Komünist Parti’de de, Meclisi açarken yanında bulundurduğu sarıklı hocalarda da, her an için isyan etmeye hazır Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’in milletvekili olmasında da atatürk’ün muhteşem pragmatizminin izlerini görmek için mümkündür.
Dinsizliğin en büyük ideolojisi sosyalizmi devlet rejimi ilan eden Rusya’dan aldığı silahlarla cephee savaşırken, hala “Allah, peygamber ve halife” kelimelerini dillerinden düşürmeyen hocalarla Meclis açabilmek, tam bağımsızlığı şiar edinmişken isyankar tavırları başgösteren Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’i Meclis’te vekil yapabilmek muhteşem bir siyasetin, muhteşem bir denge startejistliğinin örneği değil de nedir ?
Peki Atatürk, Makyavelist’ti demek mümkün mü ?
Kurtuluş Savaşı’nda pragmatizmin yanında belli bir ölçüde Makyavelist bir Atatürk görmekte mümkün…(Sadece Kurtuluş Savaşı döneminde)
Şimdi bazı arkadaşlarımızın “Atatürk Makyavelist olsa manda ve himayeyi kabul edebilirdi” diyebilirler.
Tabii bu Kurtuluş Savaşı’na nasıl baktığınıza bağlı.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın başarı ölçüsünü sadece “yabancı düşman askerlerinin Anadolu’dan çekilmesi” olarak değil, kültürel,sosyal,ekonomik ve siyasal olarak tam bir bağımsızlık olarak gördüğündendir ki “manda ve himayeye” başından beri karşı çıkmıştır.
Ancak bunların dışında bağımsızlık için evet;Atatürk için her yol mübah olmuştur…
Peki askeri olarak böylesi dehaya sahip, pragmatizmi siyaset sahnesinde böylesinde ustalıkla kullanılabilen bir büyük devlet adamının adı ile anılan “Kemalizm” bir ideoloji olabilir mi, olursa bu ideolojiyi bizzat Atatürk’ün oluşturduğu iddia edilebilir mi ?
Öncelikle şunu söylemek gerekir…
Hayatının her döneminde milletinin varlığı, bekası ve tam bağımsızlığı için pragmatizmi çok başarılı bir silah olarak kullanmış bir lider hali ile dönemsel olarak taktiksel siyasal esneklikler göstermiştir.
Peki liberalizm veya komünizm, sosyalizm, nazizm gibi “Kuramsal teoriye” dayalı ideolojiler en ufak bir esnekliğe müsaade edebilir mi?
(S.S.CB’de Kruşçev ile başlayan “özel mülkiyete” ılımlı yaklaşım hareketinin, Gorbaçov döneminde “Glasnost “ve “Presteroyka” uygulamaları ile zirveye varmasının sonucu ortadadır)
Keza Amerika gibi bir ülkede özel mülkiyet hakkının bırakın yasaklanmasını kısıtlanmasının dahi düşünülmesi mümkünmüdür ?
Bu soruların yanıtı tabii ki “Hayır” dır.
Peki o zaman Atatürk gibi konjonktürel esnekliğe sahip bir liderin bir doktriner ideolojiyi-“Kemalizm- kendi iradesi ile, planlayarak oluşturması mümkünmüdür ?
Bence hayır…
İşte bu nedenle bence bu nedenle Kemalizm bir ideoloji, bir doktrin olamaz, olsa olsa bir düşünce biçimidir…
Peki yıllardır “O Kemalizm’e aykırı, o ugun” diyerek hareketlerimize şekil verilmesinin nedeni nedir…
Çünkü Kemalizm, Atatürk’ün ölümünün ardından devlet içerisinde özellikle askeri bürokrasinin ağırlığını oluşturduğu, sayısı birkaç yüz kişiyi geçmeyen “elit yönetici kadronun” ,omurgası o dönemin CHP Programından oluşan, bolca Atatürk vecizesi ile soslanmış toplumu yönetebilme aygıtı olarak geliştirilen Türkiye’nin ilk “Derin Anayasasası”dır.
Bu “Derin Anayasa” dönemsel olarak yenilenmiş, makyajlanmış, konjonktürel şartlara göre uyarlanmıştır ancak önündeki Atatürk posteri hiç bir zaman kaldırılmamıştır.
Yani atılan “Kemalist gençlik”, “Kemalist toplum” ve bilimum Kemalist vesaire naraları bir slogan olmaktan bir adım öteye gidemez.
Pragmatist Atatürk “tam”bağımsız bir ülke bırakmıştır geriye. Ama ardılları sadece sanal bir “doktrin” ortaya çıkarabilmiştir.
Evet yazımın başında belirttiğim gibi Atatürk’ün insani yönünü fikri yönünü tartışmak daha önemli…
Bırakın “Mustafa” rahat rahat uyusun, biz “Atatürk’ü” tartışalım…

bir garip ülke

| 17 November 2008 14:49

http://www.sabah.com.tr/2008/11/17/gny/haber,956496E16B6F4201A5E3AAFC707C567C.html