http://www.kurandakidin.net/bolumler/20kiyametalameti.htm#20.1
mucize hakkında tüm yazılar
Elma mucizesi
kopanisti | 21 February 2007 14:11
Tanrı, Adem’i yeryüzünde yaratır, bir süre sonra da yanlız kalmasın diye havva’yı yaratır, daha önce yarattıklarının arasında onlara hayat verir. her taraf meyve ağaçları ile bahçeler ile doludur, tertemiz dereler şırıl şırıl akmakdadır. gökyüzü masmavidir. Bunların hepsini sizin için yarattım der, kendiniz için kullanın faydalanın, yanlız bu ağaçtan uzak durun onun meyvesini yemeyin. Şeytanın işi gücü yok ya dayanamaz bu mutluluğa ve birşeyer yapmak bu saadetin arasına kara kedi gibi sızmak, mutluluğu dağıtmak ister. bir süre sonra Havva’nın kanına girer alın bu meyveyi yiyin diye tutturur da tutturur. Havva’ya da bir süre sonra gına gelir alır meyveyi Adem le beraber bir güzel yerler. Yerler ki bu şeytan onlara rahat versin artık diye düşünürler. ve yasağa uymadıkları için de Tanrı tarafından cezalandırılırlar. Buradaki meyve neden elma diye yutturuldu bize diye düşünür dururum. Neyse günahı yutturanın boynuna bizim konumuz bu değil, konumuz bir mucize meyve. Elma. Her bir elma çekirdeğinde adeta koskoca kimya fabrikaları vardır ama biz bu fabrikaları göremeyiz. Elmanın içindeki maddeleri eksiksiz yapabilmek için gerekli olan bu çekirdek toprağa düştükten sonra üstündeki toprağı yararak bir filiz halinde yükselmeye başlar. Büyür ağaç olur meyvelerini verir. Kutsal Kitabın “onda sizin bilmediğiniz kudretler var” diye tanımladığı kudretlerden biri olan demir elmanın içinde mevcuttur. Bu güzel meyve bizim kemik iliğimizin ve kanımızın temel maddesi olan 2 değerli demiri korumak için özel elma asidi üretir ve hatta bunlar yiyince hassas midelerimizi rahatsız etmesin diye de birde yanında karbonat iyonları sunar. biyolojik hayatımızın anahtarı olan vitaminlerin ilme yansımalarında elmanın başrol oynadığını görür ve şaşırırız. elmanın içerdiği bazı iksirler gerçekten de bizi hayrete düşürür, bu mucize karşısında elimiz kolumuz bağlanır. nasıl oluyorda bu meyvenin içinde bunlar bulunuyor deriz. dışı renkli bir kabuk içi beyaz, ortası çekirdekli, üstelik çok da acı olan çekirdeklerdir, yuvarlakça bir meyve nasıl bu özelliklere sahip olabilir diye düşüncelere dalarız. yine devam edersek elmanın özel meyve şekeri ile doğrudan doğruya karaciğerimizin hücrelerini de koruduğunu görürüz. meyve asitleri, bir yandan 2 değerli demiri ve C vitaminini bozulmaktan korurken, diğer yandan da karaciğerimizdeki kimyevi faaliyetlerde başrol oynar. 2 değerli demir iyonları doğrudan doğruya kanımızın temel maddeleridir. maalesef hastalara ilaç şeklinde verilen demir, 3 değerli olduğundan bunu yanında fevkalade zayıf kalır, bu zayıflığının yanında bağırsaklarını tahrip etmekten öteye de geçemez. her ilacın yan tesiri vardır ama elmanın yoktur, hergün bir tane yiyiniz. Elmanın, kökleri vasıtası ile topraktan aldığı demir iyonunu indirgeyerek 2 değerli demir haline getirmesi de başlı başına bir mucize ve kudrettir. tabiat ana ve Yaratıcı cömerttir, herşeyi bize verir. böyle bir faaliyetin elmanın kendisine uzaktan yakından bir faydası olamamasına rağmen yiyen için fevkalade faydalı olması onun mucizesidir. bir elmada bulunan 2 değerli demir, tamı tamına bizim gibi normal bir insanın günlük demir ihtiyacı kadardır, daha ne söylenebilir ki, hergün bir elma ye. elmada, suda eriyen vitaminlerin de tamamı mevcuttur. bu yüksek miktarda C vitamini ve meyva asiti, elmayı adeta sembolize eder. ve yine ne mucizedir ki bir elmanın taşıdığı C vitamini de bizim günlük C vitamini ihtiyacımıza denktir. Elma üstüne üstlük, özünde taşıdığı bikarbonat iyonları sayesinde sindirimi kolaylaştıran tek meyve özedlliğine de sahiptir. yemeklerden sonra elma yediğinizde neden midenizin rahatladığını şimdi anladınız mı? Ayrıca kokusu da insanı rahatlatır, mutluluk hormonlarını salgılatır, insana huzur verir. Elmadan yapılan sirkenin de faydaları saymakla bitmez, fazla uzun olmasın o sirke de başka bir yazının konusu olsun, Ne güzel meyvedir elma, işte bu nedenle Tanrı’nın yasakladığı meyve elma olamaz.
kuyuların en sihirlisi buralarda
kahkar | 13 January 2007 17:35
Yıllar önceydi. İnsanlar suyun kuyulardan ve pınarlardan çıkabileceğine bile şaşırıyor, bu duruma hayret ediyorlardı. Bir açıklama yapmak gerekince ise, bunun bir büyü veya mucize olduklarını söyleyenler oluyordu (yani uyduruyorlardı). Bu yüzden birçok kuyunun kutsal olduğu düşünülürdü. İşte bundan ötürü, Keltler kuyuların başında kurbanlar keserlermiş, Romalılarise kuyularını tanrıçalarına adarlarmış.
Ülkemizde Efes dolaylarında varmış, bir de.