bildirgec.org

mezar hakkında tüm yazılar

PETRA

dkare | 14 October 2009 17:37

O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi.) (Hud Suresi, 67-68)

4.yy da Perslerden kaçan nebatiler kendilerine yeni yerleşim yeri olarak Musa vadisini seçerler. Bu vadide Ad kavminin başına gelenlerin kendi başlarına gelmemesi için evlerini kayaları oyarak yaptılar. Bir müddet yaşadılar bu devasa mekanda, sonra bir anda ortadan kayboldular. Ad kavminin başına gelen onlarında başına gelmişti. Putperestlikleri ve Salih (AS) çağrısına kulak asmamaları onların da sonunu hazırlamıştı. Oysaki Ad kavmini çok iyi bilen bir kavimdi ve evlerinde geçmişte yaşanan bir olaydan ders alarak yapmışlardı ama evleri onları koruyamadı.
Peki ne oldu bu kayadan evlere. Onlar evlerini öyle bir yapmışlardı ki yüzyıllarca bozulmadan kalabilirdi ve de öyle oldu.

Mısır’a yolu düşen bir gezgin olan Johan Burckhardt bu şehrin peşine düştü ve buraları tekrar gün yüzüne çıkardı. Ürdün çöllerinde bulunan bu yerde anfi tiyatro, tapınaklar, saraylar ve mezarlar mevcuttur. Bu şehir günümüzde PETRAdiye dillendirilir. Petra şehri bizlere geçmişten haber getiren bir elçidir. Bu şehir, aslında muhteşem güzelliğinin arkasında nice çirkinlikleri barındırır.

HZ. Muhammet (SAV) efendimizin Tebük seferine giderken buradan geçtiği, geçerken de yanındakilere buralarda fazla oyalanmayın hatta buradan su içmemeleri konusunda uyardığı söylenmektedir.

Farklı Fikirlere İlginç Siteler

Dreammaster | 03 September 2009 14:51

Aynı şeylerden canınız sıkıldı ve interneti farklı şeyler için de kurcalamak istiyorsunuz. Farklı fikirler, bazıları faydalı bazıları tamamen gereksiz ama hepsi birkaç dakikalığına da olsa bizi oyalaya bilecek şeyler hakkında bir derleme. Eminim sizinde canınız sıkıldığında uğradığınız farklı örnekler vardır. Bu ve bunun gibi örnekler…

http://www.futureme.org/

  • Merhaba ben artık ölüyüm
    İngiltere’de kurulan bir web sitesi, ölüm ve yaşam arasında bir köprü olmayı hedefliyor. Last Message ( son mesaj) adlı internet sitesi, üyelerinin hayattayken geride kalanlar için özel mesajlar hazırlamasına izin veriyor. Belli bir ücret karşılığında, Ölüm anından sonra bu mesajları kalanlara iletiyor. Fakat öldüğünüzden nasıl haberleri oluyor ve yayınlarlar mı orası muamma yayınlamazlarsa rüyalarına girme gibi bir olasılıkta var tabi…

burada ölmek yasak

nazokiraze | 13 April 2009 12:37

Longyearbyen Norveç’e bağlı takımadalardan birinde yer alıyor. E ne var bunda diyecegiz belki ama, yaklaşık 1500 civarı insanın yaşadığı bu şehri diğerlerinden ayıran önemli bir özelliği var,burada cenaze kabul edilmiyor.

Longyearbyen ‘de ölümcül hastalığa yakalananlar veya ömrünü tamamlayacak kadar çok yaşlı olanlar uçakla başka yerlere gönderiliyor.

imparator Qin Shihuang ve yeraltı ordusu

nazokiraze | 19 March 2009 18:50

Dünyanın harikalarından biri olarak gösterilen ,dünyanın en ilginç hükümdar mezarlarından biri olan Qin Shihuang mezarlığı,ikibin yıl evvel henüz imparator çok gençken inşa ettirilmiştir. Yaşadığı dönemde (M.Ö 259-M.Ö 210 yılları) tahta çıkan ,imparatorların henüz yaşarken kendi mezarlarını gösterişli bir şekilde yaptırmaları gelenek olduğundan Qin Shihuang henüz 13 yaşlarındayken inşaata başlanmıştır.

İmparator seçildiginde çok genç olan Qin hükümdar olur olmaz fazla harcama yaparak önce A’anggong Sarayı nı sonra dünyanın en zengin mezarlarından biri olan kendi mezarını yaptırır. Bu mezarın yapımında 700 bin kişi yer alır ve 40 yılda bile tamamlanamaz, Qin öldügünde mezarı hala bitmemiştir.Mezar 56 kilometrekareyi kaplamakta ve piramit şeklindedir. Peki bu mezarın özelliği neydi, neden bu kadar ilgi çekmekte ve dünyanın en zengin mezarlarından biri olarak belirtilmektir?

Qin mezarlığının bu denli ilginç olmasının nedeni,binlerce çocukla birlikte gömülmek isteyen imparatorun bu istegini gerçekleştirmek istemeyen vezirin ona askerlerin benzeri olan heykeller yapılmasını önermesiyle ,heykel sanatının en güzel örneklerinden olan boyları 1 metre 80 santim kiloları ise 100 ila 300 arası olan şimdiye kadar 500 tanesi ortaya çıkarılan eşsiz asker heykelleridir. Her biri farklı görünümlü olan bu heykellerin yanında savaş arabaları ve at heykelleride çıkarılmıştır.

Bulunan en degerli arkeolojik yapı olan Qin Shihuang mezarlığı ve yeraltı ordusu( Terra cotta ordu veya toprak askerler ) bir çirfçi tarafından tesadüfen 1974 yılında bulunmuştur. Hala 8000 kadar daha heykel askerin oldugu tahmin edilen kazı bölgesi UNESCO tarafından korumaya alınmıştır.Askerlerin her birinin birbirlerine benzememesinin dışında rütbelerine göre de daha gösterişli yada uzun yapılması heykelleri daha da ilginç kılıyor. İmparatorun mezarı ise henüz açılmamış vaziyette.İmparatorlar öldüğü zaman hizmetçilerinden, hayvanlarına kadar onunla birlikte gömülmesigelenegi yine de gerçekleştirildi, hepsi imparatorla beraber canlı canlı gömüldü, heykeller sayesinde gömülmekten kurtulan 400 kadar asker oldu. Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nden yapılan açıklamaya göre askerlerden sonraki zamanda piramitten bir oda bulundugu,bu odanın geçiş yolu olarak kullanıldıgı ,odanın ölçümlerinin beş yıl sürdüğü,bu geçiş yolunun imparatorun ruhunun geçmesi için yapıldıgı belirtildi.
İmparatorun mezarı açılmasa da üstünün eritilmiş bakırla kaplı oldugu ve soygunlar için ok fırlatan mekanizmalarla korundugu biliniyor.

ölü çalmak

nazokiraze | 19 March 2009 10:43

Bu konunun işlenmiş oldugunu düşünüyordum, arayıp ta yazılmadığını öğrenince şaşırdım, ama yine de güvenemiyorum bu arama motoruna, her neyse bir daha okunsun bilgi pekişir:))

Ölü soyuculuk, mezardan ceset yada değerli eşya araklamaya nebbaşlık denilir. Yıllarca önce az daha gençken tanıştım bu meslekle, rahmetli Vehbi Koç mezarından çalınmıştı da , şoka uğramıştım, demek ki mezarda da rahat yoktu, demek insanlarda gerçek anlamda Allah korkusu kalmamıştı ve demek para için ceset çalmaya kadar işi vardırmışlardı.

Türk tarih kurumu’ndan belgesel niteliğinde görüntülü çalışmalar.

biSGen | 13 December 2008 14:00

türk tarih kuRumu
türk tarih kuRumu

Türk tarih kurumu‘ndan belgesel niteliğinde görüntülü çalışmalar. Tüm çaLışmalar deneme Mahiyetinde Hazırlanmıştır.

Türk El Sanatları (Ebru) Belgeseli
boyutu:18.825 KB
Osmanlı Kadın Giyimi Belgeseli
boyutu:15.099 KB
Karagöz Belgeseli
11.210 KB
Mezar Taşları Belgeseli
boyutu: 12.395 KB
Yazma Eserler Belgeseli
boyutu: 15.543 KB
Sabuncuoğlu Şerefeddin Belgeseli
boyutu: 27.3 MB
Kültür Mirasımız İnebolu
boyutu: 17.047 kb

Balkan Sineması: The Marathon Family

majorian[pilli_silinen_hesap] | 25 November 2008 16:14

II.Dünya savaşı yıllarında eski Yugoslavya’da geçen film (orjinal ismi, Maratonci trce pocasni krug ), Topalovic ailesiyle Piton ailesi arasındaki sürtüşmeyi konu alıyor.

piton çetesi
piton çetesi
tabut butik ve krematoryum
tabut butik ve krematoryum
mirko ve kristina
mirko ve kristina

Beş nesildir tabut mağazacılığı yapan Topalovic ailesi ile mezar hırsızı ve gangster Piton ailesi arasındaki ilişkiler, uzun süredir ödenmeyen borçlar yüzünden kötüye gitmektedir.
Bili piton, alacaklarının karşılığında Topaloviclerin yeni açacakları krematoryum binasının kazancına ortak olmayı istemektedir.
Diğer yandan en küçük Topalovic “Mirko” gönlünü Bili’nin müzisyen kızı Kristina’ya kaptırmış gözü başka bir şey görmez olmuştur.
Topaloviçlerin 5 numarası Laki, Pitonlara hiçbir şey kaptırmak niyetinde değildir; Oğlunu o kızdan ayırmak için eski aile dostları ve Mirko’nun yakın arkadaşı Djenka ile bir anlaşma yapar. Amatör bir sinemacı olan Djenka Kristina’nın aklını çeler ve olaylar trajikomik bir biçimde gelişir…
Marsilya suikastının siyah beyaz görüntüleriyle başlayan film Yugoslavya kralı I. Aleksandar’a bir çeşit saygı duruşu niteliğide taşımakta…
Montreal dünya film festivalinde Ko To Tamo Peva ile jüri özel ödülünü kazanan yönetmen Slobodan Sijan’ın eseri The Marathon Family izleyenleri güldürecek ve düşündürecek bir kara komedi.

Hayattayken (ölmeden önce ) gidin mutlaka-4:Mardin

kalamara | 24 August 2008 12:00

Evet Safranbolu’dan sonra Unesco tarafından Dünya miras listesine alınan şehirlerimizden biridir Mardin…

1999 – 2002 yılları arasında görev yaptığım bu şehir ( ilk memuriyet yıllarım ) kalıcı izler bıraktı hafızamda..
Merkeze kilometrelerce uzak olsamda mutlaka 2-3 ayda bir görüyordum Mardin şehir merkezini…
Atatürk içinde Mardin’in ayrı bir önemi vardı. Çünkü General olduğunu bu şehirdeyken öğrenmişti.
Mardinde yapılan kazılarda MÖ 4500’lü yıllardan başlayarak Subari, Sümer, Akad, Hitit, Asur,Roma, Bizans, Arap, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait birçok eseri içinde barındıran bir açıkhava müzesi olduğu ortaya çıkmıştır.
Gezilecekyerleri tabiki mevcuttur.Ancak yazları çok sıcak, kışları soğuk ve çok kar yağışlı olduğundan her zaman gezmek elverişli olmayabilir.

Mardin’e geldiğinizde Hasankeyf’i görmeden sakın gitmeyin derim. Diyeceksinizki Mardin nerede Hasankeyf nerede…Oraya kadar gelip Hasankeyfi es geçmek olmaz.Dünyanın ilk ve tek açılır ve kapanır taş köprüsü buradadır. Bizanslılara ait kayalara oyulmuş mezarları da görme imkanı vardır. Konaklamak için de çeşitli alternatifler mevcuttur. Oteller, çeşitli konaklar, öğretmenevi vb..
Geriye bu açıkhava müzesini gezmek kalıyor.
Ölmeden önce tabi.Haydi kolay gelsin.

vesiyet

koza 68 | 13 August 2008 15:10

mezarlığın sesi sessizliktir, ürkütür insanı. çıt yoktur ortalıkta.çürümüş ot, ağac kokar..anamın mezarı büyük çınara yirmi metre mesafededir. ulu çamlar , gürgenler mezar taşlarının arasından göğe doğru akmışlar adeta.şu çakırdikenleri de olmasa;taşların arasından öyle sık bitmişlerki, yolu bulmak ziyadesiyle çaba ister. Güneşe baktım almış başını gitmiş; bir saat mi kaldım? yoksa daha fazla mı? yönümü şaşırdım, hangi yöne gitmeliyim diye düşünürken annemin sesini duydum; ” ulan ” dedi “deli deyyus, ahacık şu taraftan gidcen”..o taraftan çıktım gittim.
Anama geç kalınmış bir müjdeyi vermek için ordaydım. olanı biteni anlattım.çabalarımın neticesini aldığımı falan söledim.”onu buldum, anam ” dedim..
iki sene önce annem ” lan oğlum geldik gidiyoz,şu falanca akrabamın, ardında kalan kimi kimsesi yok mudur? allah rızası için bi araştır helallik almadan göç etmiyim sen bilirsin oğlum” demişti. Çok küçük yaşlarda İstanbul’da bırakıp ayrıldığı dayısı ilgili araştırma yapmamı, kimi kimsesi varsa bulmamı istiyordu . rahmetli bilinen tanınan biriydi gerekli olan internette vardı zaten”……” yazınca küt geliyo ama adamın bi yakınına ulaşmak imkansız ne ettiysem tanıyan eden yok. zaten otuzaltı yaşında vefat eden birinin geride kalan nesi olacaktı?