Longyearbyen Norveç’e bağlı takımadalardan birinde yer alıyor. E ne var bunda diyecegiz belki ama, yaklaşık 1500 civarı insanın yaşadığı bu şehri diğerlerinden ayıran önemli bir özelliği var,burada cenaze kabul edilmiyor.Longyearbyen ‘de ölümcül hastalığa yakalananlar veya ömrünü tamamlayacak kadar çok yaşlı olanlar uçakla başka yerlere gönderiliyor.Aslında ölenlerin kabul edilmemesinin dışında Kıyamet Ambarı bu kasabanın dünya çapında tanınmasını sağladı, olası bir kıyamet, nükleer savaş gibi felaket sonrası, dünyada yaşamı yeniden başlatmak amaçlı kurulan Kıyamet Ambarı, yaklaşık bir yıl önce açıldı. Burada akla gelebilecek her türlü mevye, sebze ve bitki tohumu mevcut.Bu tohumlar tam 4.5 milyon tür olarak açıklandı.Plataaberget Dağı’nın yaklaşık 130 metre derinliginde kurulan ambar günümüz Nuh’un gemisi olarak belirtilmekte.Evet Kıyamet Ambarı kutup ayılarından özel olarak korunuyor ve depreme karşı da dayanıklı, insanlıga büyük fayda getirecegi kesin. Ancak insanoğlunun teknolojiyi ne kadar faydalı kullanırsa kullansın, ne kadar gelişirse gelişsin karşı koyamayacagı tek şey var o da ölüm. Norveç’e bağlı bu kasabada yetmiş yıldır cenaze yapılmıyor. Kutup bölgesi oldugu için senenin yarısı gündüz yarısı gece şeklinde, ve hava çok soğuk.Bundan yetmiş yıl önce aşırı soğuktan ölülerin mezarlarında bozulmadıgı farkedilince kasaba ölüm kabul etmeyi durdurmuş.

Burada huzurevi yok, okullarda ise öğretmenler silah taşıyor, çünkü kutup ayıları burada potansiyel tehlike oluşturuyor.Neyse biz yine konumuza dönelim, yapılan bir araştırmaya göre 1917 de çıkan ve çok sayıda insanın ölümüne yol açan grip salgınındaki virüsün hala yetmiş yıl evvelki ölülerde canlı yaşadıgı keşfedilmiş.Dolayısıyla ölülerin çürümemesi, hastalıklarınında aktif oldugu gerçeği, yetmiş yıldır ölü kabul etmemelerini haklı çıkarıyor. Yani burada ölmek yasak