bildirgec.org

mary hakkında tüm yazılar

Marion Cotillard

| 12 August 2010 16:59

Marion Cotillard, 30 http://arsiv.pilli.com/blog/update/3147Eylül 1975 tarihinde Paris’te dünyaya geldi. Çoğu oyuncunun ailesi gibi Cotillard ailesi de sinemaya ve sanata düşkün bireylerden oluşuyordu. Babası ve erkek kardeşi amatör oyunculuk yapıyorlardı. Cotillard böyle bir ailede dünyaya geldi. Oyunculuğu seçmesinin ve bu işi gerçekten istemesinin nedeni babasıydı. Babası, onu sinemaya alıştırdı ve oyunculuğunun yolunu açtı.
Cotillard ayrıca şu sıralar Greenpeace kurumunda aktif halde rol alıyor. Tam bir ekolojist olduğunu da belirtelim. Greenpeace’teki rolünü, oyunculuğu kadar önemseyen bir karaktere sahip.
Özel hayatına değinelim. Aktris hem Hollywood’ta hem de Fransa’da film çekmeye devam ediyor. Şu sıralar aktör-senarist-yönetmen Guillaume Canet ile sevgili.

Kariyeri:

Çoğu oyuncu gibi ilk olarak tv dizilerinde rol alarak oyunculuğa giriş yaptı Cotillard. İlk rol aldığı dizi ise 6 sezon süren “Highlander” dizisi oldu. ’93 yılında bir bölüm rol aldı dizide. Hemen ardından, ’94’te bir sinema filminin başrolünde rol aldı: L’histoire du garçon qui voulait qu’on l’embrasse. Film, romantik-dram türündeydi ve Cotillard’ı bazı çevrelerce tanınmasını sağlayan yapım oldu.
Gene ’94’te “Extreme limite” adlı dizide Sophie‘yi tek bölüm canlandırdı.

Henry’nin kadınları–üç

nazokiraze | 11 March 2010 14:48

anne boleyn
anne boleyn

Sekizinci Henry ‘nin ikinci ve birinci eşi aynı yıl bir kaç ay arayla ölürler, Anne Boleyn’in boynu uçurulurken gelinliğini seçen Jane Seymour ,Boleyn’in aksine daha sessiz, ılımlı ve sevilen biridir, her ne kadar kralın yeni çıkardığı dini genelgeleri kabul etmiş olsa da içten içe katolikliği benimsediği de gerçektir.(The Tudors dizisinde piskopos ona kralın ilk eşi Catherine’nin tespihini gizlice hediye eder) Boleyn’nin idamından on gün sonra evlenen ve taç giyme töreninden sonra yeni kraliçe krala kızı Mary’i tekrar saraya kabul etmesini rica eder, kızı ile barışmasının tek dileği olduğunu belirtir. Bunun sebebi hem yeni kraliçenin hala katolik dinini sevmesi ve ,ilk kraliçeye yapılan haksızlığa tahammül edemeyip Anne Boleyn’den nefret etmesidir. (Seks ve ölüm birbirleriyle ilintilidir. Özellikle VIII. Henry’nin sarayında”)

Kralın kendisine aşık olduğu zaman Anne Boleyn tarafından hakarete uğrayan ve saraydan uzaklaştırılmaya çalışılan Jane Seymour artık İngiltere Kraliçesidir, tarihin tekerrürden ibaret olduğu bir kez daha ortaya çıkmış, Anne Boleyn geldiği gibi giderek yerine bir başka nedime kraliçe olarak geçmiştir, Jane Seymour’un hamilelik haberi ise krala yeni bir umut ışığı olur.

Henry’nin kadınları–iki

nazokiraze | 11 March 2010 13:23

Yirmidört yılını birlikte geçirdiği, abisinin eşi olması yüzünden evliliklerinin geçersiz olduğunu dünyaya duyuran ve Papalığa karşı kafa tutan VIII.Henry sonunda karnında bebeğini taşıyan Anne Boleyn‘le evlenip onu sarayının kraliçesi yapar,kızı Mary ‘i ise gayrimeşru ilan eder. Anne Boleyn ve ailesi hızla yükselen yaşamlarının tadını çıkarırken Catherine hala kendisinin kraliçe olduğunu düşünerek güçlükle ayakta durmaktadır.

İlk doğumda bir kız dünyaya getiren Kraliçe Anne kralın hayal kırıklığını görür ama umudunu yitirmez, yaşları genç olduğu için daha çok çocuk yapma fırsatları vardır. Ama huylu huyundan vazgeçmez misali kral çeşitli kadınlarla gününü gün etmeye, yatağını hareketlendirmeye devam etmektedir ve bunun farkına varan kraliçe eski kraliçe gibi sukunet yerine hiddet gösterir ve bu durum kralı sinirlendirse de davranışlarından vazgeçmez. Sürekli babasından ve abisinden akıl alan kraliçe kendi yaptığı gibi başkasının da elinden kralı almasından korkarak kralın koynuna kendi seçtiği hırsı ve aklı olmayan zararsız kadınları göndermeye başlar, ikinci bebeklerine hamile olduğunun müjdesi ise kısa sürede gelir.

Henry’nin kadınları–bir

nazokiraze | 11 March 2010 10:38

Elhamra Sarayı’nı zaptederek İspanya’daki yüzlerce yıllık Müslüman egemenliğine son veren Ferdinand ve zulümleriyle tarihe geçen Kastilyalı İsabel‘in kızları olan Aragonlu Katherine küçük yaştan beri İngiltere Kralı Yedinci Henry’nin oğlu tahtın varisi Arthur Tudor ile nişanlı olmasına rağmen bir türlü İngiltere’ye yollanmaz, uzun süren bekleyişten sonra ülkeye gelin gelen Katherine Arthur Tudor ile evlenmiş olsa da 140 gün sonra dul kalır, terleme hastalığından dolayı ölen Arthur Tudor’un ardından kendini Arthur’un ölümüyle taht varisi olan Sekizinci Henry ile nişanlı bulan dul prenses uzun yıllar nişanlı olarak bekledikten sonra kendisinden altı yaş küçük Henry ile evlenir.

Papa’dan alınan özel bir izinle nişanlanan prenses bu evliliğin olması için ilk eşi Arthur ‘la hiçbir şekilde cinsi münasebetinin bulunmadığına yemin eder, ancak kaynaklar aslında bu evliliğin normal şartlarda gerçekleştiğini ve prensesin sırf ölen kocasının kardeşi ile evlenebilmek için bu yalana başvurduğunu doğrular, Kral Henry’nin babasının son nefesinde oğlunun Katherine ile evlenmesini istediği, belki Henry’nin bu kızı sevdiği de yer alır.. Evliliklerinde aralarında erkek te olmak üzere bir kaç çocuk sahibi olan ancak bunlardan sadece bir tanesi (Mary Tudor) yaşayabilen İngiltere Kraliçesi Aragonlu Catherine ve Sekizinci Henry’nin evlenmesi VIII. Henry’nin tahta çıkışıyla aynıdır.

Yirmi küsür sene içinde pek çok metres edinen , bu metreslerinden birinden gayrimeşru bir de oğul sahibi olan ancak onu da hastalıktan kaybeden Kral eşi Aragonlu Catherine‘nin yaşının ilerlemesi ile kendisine taht varisi verebilecek biri arayışına girer. Yıllarca Henry’nin pek çok sevgilisine ses çıkarmayan kraliçe yine kralın metreslerinden biri olan Mary Boleyn’nin ablası olan nedimesi Anne Boleyn ile diğer kadınlardan daha farklı romantik bir ilişki içinde oldugunu düşünmez. Oysa VIII. Henry Anne Boleyn’e aşıktır ve onunla evlenirse tahtına varis olacak erkek bebeklerin olacagına emindir.

Mary (2005)

queennothing | 17 December 2009 16:14

Abel Ferrara‘nın yönetmenliğini yaptığı 2005 çıkışlı sinema filmi “Mary“de Juliette Binoche, Forest Whitaker, Matthew Modine, Heather Graham ve Marion Cotillard rol alıyor.

Tony Childress, başarılı ve ünlü bir yönetmendir. Bir çok sinema filmi çekerek adını dünya çapında yükseltmeyi başaran Childress, özünde narsist, ukala ve umarsız bir yapıya sahiptir. Yeni filminde Yüce İsa ve Yüce Meryem’in hikayesini anlatan yönetmen, hiç kimsenin ‘İsa’ rolüne bürünemeyecek kadar iyi olmadığını düşündüğü için, rolü bizzat kendisi oynar. Kudüs’te yapılan çekimler bittiğinde ‘Meryem’i canlandıran aktris Marie Palesi, ülkenin atmosferine kapılır ve Kudüs’te kalmaya karar verir.
Marie, bugüne kadar yaşadığı her günün, ettiği her duanın içtenliğini sorgulamaya başladığında, içinin bomboş olduğunu görür. Marie’nin artık hayatındaki yegane amacı ‘kaynak olan’a ulaşmaktır.

Hey Mary, Bu Var Ya…

Kuduz maymun | 10 August 2009 13:43

En sevdiğim ev hayvanı: Mayt
En sevdiğim ev hayvanı: Mayt

Televizyonda… Doğrudan satış reklamları vardı. Hani gür sesli, aslında yaşamının her anında acayip enerjik ve neşeli olduğu görüntüsünü veren adamlar sunar, malı pazarlar ya, onlardan. Adam acayip neşesiyle ve gür sesiyle çıkıp “Merhaba Mary, bugün size çok yarayışlı bir alet tanıtacağız, gözlerinize inanamayacaksınız” kabilinden bir iki söz söyledi. Alet, ucundan buhar çıkan, bir hortumla omza asılabilecek minik bir tanka bağlanan bir aletti. Verdiği buhar da tazyikli değildi. Biraz çıkıyor işte ucundan. Ütü yapmaya yarıyordu. Mesela duvarda asılı perdeyi bile, hiç indirmeden, buhar tutarak ütüleyebiliyordunuz.Sadece bu kadar mı? Gel Mary, bak şimdi: Yatağımızda değil öyle bir-iki tane, milyonlarca “mayt” vardı ve bu maytlar örümcek familyasındandı. Bu sırada kadın adamın kaldırdığı yastığın altından bir mayt resmi çıkınca çok şaşırmış gibi iki elini yüzüne dayayıp çığlık attı.

Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)
Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)

Resim, gözle görülmeyen maytların milyon kez büyütülmüş haliydi. Stüdyoda ne kadar kadın varsa hayret ve korku nidaları koyverdiler. İşte bu alet verdiği buhar sayesinde maytların kökünü kazıyordu.

kanlı mary

nazokiraze | 20 April 2009 15:34

İngiltere Kraliyet tarihinde pek çok başarılı hükümdar vardır( Elizabeth 1, Queen Victoria) ancak İngiltere tarihine kapkara 5 yıl geçirttiği için , çok başarılı olan diğer kral ve kraliçeler kadar şöhrete sahip olan ve adı sayfalara Bloody Mary(kanlı Mary) olarak yazılan acımasız Mary Tudor yazımızın kahramanı.Kendisi İngiltere’nin ilk kadın hükümdarıdır. ( Bloody Mary adlı kokteyl ve şehir efsanesiyle karıştırılmamalıdır.)

tarihe adını kazıyanlar

nazokiraze | 10 March 2009 17:15

Tarih her zaman söylediğim gibi yazmakla, okumakla,şaşırmakla, araştırmakla, sevmekle yada nefret etmekle bitmez, ögrendikçe insanı daha da içine çeken bir kara delik gibidir, öğrendikçe araştırır, hayretler içinde kalarak daha da dibe yuvarlanırsınız. Kazanılan savaşlar, kurulan büyük imparatorluklar, yapılan antlaşmalar bazı devletleri tarih sayfalarına altın harflerle yazmıştır. Hatta devletlerin ötesinde bazı liderler nesiller boyu unutulmayacak başarılara yada başarısızlıklara imzalar atmışlardır. Ancak bazı tarihi kişilikler var ki savaş kazanmanın, kaybetmenin, devlet kurmanın veya aşk yaşamanın dışında daha ilginç şeylerle tarihe malolmuşlardır. Yaptıkları ufacık şeyle bile, yüzyıllardır karşımıza çıkan bu kahramanlara göz atmak istedim.

kutsal kitap savaşı: uçarı bir oyun

xerre | 25 March 2008 11:46

şimdiye kadar gördüğüm en uçarı oyunu sizlere takdim etmek istiyorum.

karakterleri, seçilebilir mekanları, karakterlere özgü farklı hareketleri ve müziği ile sıradışı bir oyun olmuş. seçilebilen karakterler ise şunlar:
hz. İsa
hz. Musa
Nuh peygamber
şeytan
meryem ana
ve havva.
bir de gizemli bir karakter var ki o da eğer bütün rakipleri elerseniz karşınıza çıkıyor.

sanırım son rakip ise “tanrı” oluyor. This is Pop tarafından sipariş üzerine yapılmış olan kutsal kitap savaşları adlı bu oyun şöyle bir notla başlıyor: