bildirgec.org

koyun hakkında tüm yazılar

Gebe kurbanlığa dikkat

Ahmetcandemir | 12 December 2007 12:00

Küçükbaş hayvanların genellikle eylül-ekim döneminde gebe kaldığı, bu yüzden bayramda alınacak kurbanlık koyunların gebe olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyleyen yetkililer dikkatli olunmasını istediler. Haberle ilgili ayrıntılar burda.

Türklerin İlk Kopya Koyunu

beydili06 | 25 November 2007 21:09

23.11.2007 tarihinde yani benim yazdığım bu tarihe göre dün İstanbul Üniversitesi basın toplantısından sonra ilk kez basının ve kamuoyunun karşısına çıkarılan oyalı yani ilkTürk kopya koyuyunu tanıttı.Sezaryenle dünyaya gelen oyalı Türkiye’nin ilk kopya koyunu.

İlk Yerli Kopya Koyun

xvolvox | 23 November 2007 00:30

İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinin 3 yıldır üzerinde çalıştığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Tübitak destekli klon koyun projesinde klon koyun dünyaya geldi isim olarak kendisine ‘Oyalı’ adı verildi.Türkiye’nin ilk klon projesi olarak bilim tarihinde yerini aldı.Bilindiği üzere dünyada ilk olarak 1996 yılında Dolly isimli koyun klonlanmış 2003 yılında ise akciğer yetmezliğinden dolayı ölmüştü.Haberin Devamı

Maymun Kopyalandı

Pasteis de Nata | 15 November 2007 11:23

ABD’de yapılan bir kopyalama çalışması doğrulandı ve bu alanda kabul edilen ilk kopyalama oldu.
Kopyalanan cins al yanaklı maymun, genetiği insana çok benzeyen bir tür. Bu çalışma ile insan kopyalamasına çok yaklaşıldığı belirtiliyor.
İlk kopya hayvan Dolly 1996’da doğmuştu.
Haberin tamamı için tıklayınız.

Yazı Yazmayı Çok Küçükken Öğrendim

Ege | 23 October 2007 12:10

Merhaba;
Ben sıradan bir insanım. Sıradanlığı sıradışı yapmaya çalışanlarla mücadele edecek kadar sıradanım. Mücadele etme şeklim de sıradandır benim; onların tanımladığı “sıradışı sıradanlığa” sığan laf oyunları yerine, kafalarına taş atmayı yeğlerim. Kelimelerle saldırdığım olsa da bazen, lafı ne yapar eder kaba kuvvete getiririm. Romantik de değilim ben. Sıradan insan romantik olmaz. “Ben senin benim seni sevdiğimi bildiğini biliyorum” bakışından başka bir şey bilmem. Oyunuma gelenle evlenir; hayatının kalanında ona baktığım nadir anlarda da bir şey ifade etmem bakışlarımla. Boş bakmayı severim. Boş bir adamım ben aslında. Boşlukları doldurmaya çalışanlara silah doğrultacak kadar boşum. Boş yere öyle hırslanırım ki “o adam nereye ateş ediyordu” diye sayıklarsınız boş anlarınızda. İçimi boşaltmak için yazı yazdığım zamanlar olsa da, yazdıklarıma anlam yüklemem. Saçmalarım. Saçma bir hayatım var aslında. Pompalı tüfekten çıkan sayısız saçma gibi her bir tarafa saçılmış, sayısız hobim var. Hiçbirini tam yapamıyorum ve başarısız olduğum anda da saçmalığa sığınıyorum. Sığınmayı seviyorum. Lider olmak yerine sıradan bir grup üyesi olmak ve sadece verilen göreve (hani şu katma değeri düşük olanlardan) odaklanmak çok basit. Basit güzeldir. Ben güzel olan her şeyi severim. Çiçekleri severim, sıradan kar tanelerini severim, çimlere boş boş bakmayı ve hâttâ (!) güzel kadınları severim. Bir süre sevsem de çabuk bıkarım çünkü mânâlar yüklenir, boş ve sıradan sevgime. Her şeye bir anlam yüklemeyi sevmem. Şair zırvasıdır bunlar. Şairler sıradan veya boş değildir. Sevmem onları ve yarattıklarını. Şairler güzel de değildir. Güzel şairler vardır elbet ama ben istisnaları da sevmem. İstisnalar sıradan değildir; onları görmezden gelirim. Görmezden gelerek, her sorunun üstesinden gelirim. Genelde işe yarar. İşe yaramazsa, bu durumun bir istisna olduğunu söyler ve yine görmezden gelirim. Sanırım yine sonsuz döngüye girdim. Sonsuz döngülerden nefret ederim.

Sevgili Küfürbaz

buddhala | 26 September 2007 09:34

Hayalini kurduğu imkansız geleceğin görkemli girişimlerini, mütevazı başarılara tercih edecek kadar… ayağına konan sinekleri pusuya yatıp bekleyecek kadar… sevdiği sırları, söylemeye değer arkadaşı olmayacak kadar… boşalan sokaklara bakıp acı tatlı sigara içecek kadar…

Düzenli Küfürbaz

buddhala | 17 September 2007 16:43

düzenli küfürbaz
düzenli küfürbaz

Hayalini kurduğu imkansız geleceğin görkemli girişimlerini, mütevazı başarılara tercih edecek kadar… ayağına konan sinekleri pusuya yatıp bekleyecek kadar… sevdiği sırları, söylemeye değer arkadaşı olmayacak kadar… boşalan sokaklara bakıp acı tatlı sigara içecek kadar…

Gözünü bir ezan sesiyle araladı. Arabanın içine, sigara dumanının koltuk kokusuyla eşsiz karışımı sinmişti. Kendi nefesinin böyle kötü koktuğuna en son seviştikten sonra şahit olmuştu. Eliyle yüzünü ovuşturdu, gözlerinin çapaklarını temizledi ve arabadan inip kahvaltılık almaya karar verdi, çocukken veresiye yazdırdığı Bakkal Rıfat’ tan. Eğer hala mevcudiyetini korumuşsa?