bildirgec.org

koruyucu meleğim hakkında tüm yazılar

jod he vau he

astral | 07 January 2010 17:30

Ölçümün telafisi: jod he vau he, aşkın sahtesi, ızdırabın kalıcı bedeni; kimsin? Aynaya sen son ne zaman baktın, yaralı ruhunu sarana tokat patlatmaktan başka işe yarar mı o ruhun? Neandertaldan ileri olduğumuz düşüncesini yıktıran adam!

Yazık ne mazi, seni severdim, hüznüm koynumda; hem uyanık hem uykumda. Sana rağmen yine severdim. Sen hisli korkak savaşçı. Ben her savaş meydanında seni severdim. Akmayan gözyaşımda seni severdim.

Negatif hataya doğru kayma eğiliminde olan hangi acının kara yankısıdır; son buluşun mu şehvetle açıkladığın sahtelik pazarında son büyülü oyun mu, şaheserlerin arasında?

img99.imageshack.us/i/yalan2ml1.jpg/
img99.imageshack.us/i/yalan2ml1.jpg/

YALAN

astral | 05 January 2010 09:38

Hiç yalan söylememişmiş.

– Sim kartımı değiştireceğim.
– Seni bırakmayacağım.
– Seni seviyorum ve aşığım.

Sim kartını zaten değiştirmedin, durum ortada. Mevzu yapmadım. Ama değiştireceğim dedin mi, dedin. Değiştirdin mi, hayır!

Beni zaten bir kez terk ettin. Bu da ikinci. Hani bırakmayacaktın? Yalan değil miymiş bu laf? ‘Seni bırakmayacağım.’

Seni seviyorum ve aşığım. Bu mudur sevginin ve aşkının kredisi? Aşk kavramın ve ‘seni seviyorum’un anlamı bu mu sende?

(Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.)

bir hayal kur

astral | 28 December 2009 09:55

27 Aralık’ 09, Hiç aşık olmadığımı ona baktığımda anladığımda…


Oyunların bedenlerimizde ruhumuzda, yeni adreslerini devamlı devamlı keşfettiği bir okyanusta, sana her akşam aşık olmak istiyorum. Bir ömre birlikte yazdığımız bir akşam, aynı öykünün içinde birbirimize bir öykü yazarken, o öyküde birbirine tutkuyla bağlı olan bir kadının bir erkeğin sırılsıklam öyküsünü oluşturuyoruz, çok çok sevdiğimiz bir şarkının eşliğinde… Başlangıcı yanına alıp gökkuşağını cebine koyup, hiç konuşmadan, sezerek, öperek içten ve derinden; teninden çok öte; yol alır yol.

rıhtım

astral | 24 December 2009 10:14

karanlık bir rıhtımdı önce bakışları.
sebepsiz, aşksız ve katı bir adada yatılı kalmış…
ebruli ve verimsiz bir kıtanın ortasında sessiz ve derinliksiz
bir matem gibi kimsesiz, renksiz, hissiz…
oysa bir buğu vardı ardında.

gülümsemeyi çoktan özlemiş, buruk keyfim duruyordu, gözlerini kaçırırken –üzerine bastığı- anlamlarından…
şimdiye değin, korunaksız ve ıslak duvarlarını kendine saklarken,
tutku ve gökkuşağı eksik bir hayale tutunamayan koruyucu meleğim duruyordu karşımda…

uzun kirpiklerini bir kaldırıp bir indirirken ve
‘her şey tüm normalliğiyle devam ediyor,
ben de o normaller içinde normallerden bir esintiyim.’ derken dudakları;
söylediklerinden başka tılsımlar iletiyordu yeryüzüne oysa…