bildirgec.org

kavram hakkında tüm yazılar

Karanlık Odadan Mektuplar 2

kadirgunay | 16 August 2007 09:35

Kalıplaşmış hayatın ortasında geçmiş yaşamların kıyısında bulunuyorum. Geçmişimin batısında geleceğin doğusundayım istemeden. Yaşam ile ölüm çizgisi üzerinde gelecek ile geçmiş kavramlarının henüz olmadığı bir zaman dilimi burası. Ne yakın geçmiş ne de yakın gelecek var anlatımlarda. Hiç denilen basit bir nesne tanımı ile şey dediğimiz anlatım bozukluğu gibiyim. İstemeden gelişmiş olaylar dizisi var bende ve de hiçbir zaman yaşamak istemeyeceğim hikayelerim var elimde üçüncü bir kişi olarak…
Varsayılan bir kavram aslında herkesin bildiği gördüğü ama bir türlü çözmeye yanaşmadığı bir kavram. Hatalarım sorgularım var. Yanlışlarım üzerinde oynanmış küçük kalem darbeleri. Her üç yanlışım bir doğrumu götürmüş bu tekdüze hayatta. Bir insan var yakınlarımda konuştuğum ama anlatamadığım derdimi. Bir insan topluluğu var karşımda beni anlarken benim onları bıraktığım. Bir aile var uzakta soyut ve somut her şeyim ile beni bekleyen ve bir ben varım asla ne kendimi ne karşıdaki insanları anlayamayan…
Kendimi anlamadan insanları anlamaya çalıştım her defasında ve başarısız oldum. Anlamadan sevmeye kalktım yine yarı yolda kaldım. Her bir başarısızlık ilerisi için bir başarıdır deseler de benim her başarısızlığım ilerisi için hep sorun oldu. Ve bir gün tamam dedim anlamak için kendimi verdim. Bu sefer de anlayacak insan kalmadı çevremde. Artık günlük yaşıyorum hayatı. Bakıyorum gün sonunda eğer hala gözlerim açık ve başımı koyabildiysem yastığıma ve benim için yanan varsa bir sigara gerisi yalan olmalı…
Ve yine sabah kalktığımda değilsem başka bir mekanda bugünün zorlu sınavı başladı diyorum kendime gülerek… Aynaya gidip bakmıyorum. Elimi yüzümü yıkarken söylenmiyorum. Hayata artık gülemiyorum… Zorlanıyorum çünkü gülebileceğim bir durum kalmadı diyorum.
Yaşananlar yaşanacakların teminatı olmamalı gelecek geçmişin gölgesinde kurulmamalı… Sen de kendin için hep iyi olanı yapmalısın;
“Yalnız olduğunu unutmadan yaşamalısın…”

Moda

buddhala | 15 June 2007 09:52

İçten gelen birşeyleri, hayal ederek yapmak. Gözünüzü kapayınca hemen bütünleşebilmek.
Sabahlamak yılın şu zamanlarında güzel oluyor. Toprağın uykudan uyanırken etrafa verdiği taze koku ve gündüz ile gece arasındaki geçiş esintileri. Huzur veren ezan sesi…

Başımdan geçen iki olay var. Bazı şeylerin ne kadar sahtekarca yapıldığının, mukaddes kitapların ezbere okunduğunun ve başların göstermelik örtündüğünün örneği. Yazı sonunda yine saflara bürüneceğiz ama amacım o değil. Birşeyleri içten yapmanız, varlığına inandığınız şeyleri gözünüzü kapatıp bir kere de hayal ederek ibadet etmeniz sadece.

doğu-batı ekseninde karşılaştırmalı evlilik kavramı

imgegezgini | 28 May 2007 16:20

evlilik, aşk, sevgi gibi çok önemli duygusal konularda üzerinde de doğu ve batı uygarlıları arasında bazı kökten gelen ayrımların olduğu yadsınamaz. batı kültüründe çokça yerini bulan tutku, coşku dolu aşkların karşısında doğu kültüründe çok derinlere işlemiş bir bütünsel, özverili sevgilerin bulunduğunu düşünüyorum. hatta çoğu batı özellikle de Avrupa dillerinde aşk sözcüğü ile sevgi sözcüğün birbirine bitişik anlamsal bağlamlarda karşımıza çıkması aslında aştan ayrı özgün bir sevgi anlayışının yerleşmediğine işarettir bence. hatta çoğu batı dilinde akrabalık sözcüklerinin çok düşük derecede betimleyici olması aile kavramının da ciddi biçimde doğu-batı geçişinde değişim gösterdiğini öne sürmeyi sağlar. doğu dillerinde çoğu kez sevgi sözcüksel biçimlenmelerle gelişirken aşk kavramı ayrı bir mecrada kendine yer buluyor.

her kavrama yeniden bakalım

neoturk | 20 September 2006 13:17

acaba günlük hayatta kullandığımız kavramların kaçına revizyon gerekir (yeniden düzenleme)…bir kavrama yapılan yeniden düzenleme hoşuma gitti ve kavramın asıl anlamını bulduğu ve yanlış anlaşılmalardan kurtardığı kanaatindeyim. Malumunuz ”dinlerarası diyalog” diye bir kavram vardı. Hoşumada gitmiyordu am bu kavramın ” din müntesipleri veya mensubları arası diyalog ” olarak değiştiğini gördüm. Bu da daha akla yatan bir kavram tanımı oldu. Çünkü yapılması gereken dinleri birbirine yaklaştırmak değil onların müntesipleri arasındaki diyaloğu artıtırarak çatışma konularını azaltmaktır. Çünkü her dinin kendine ait bir duruşu vardır ve bu hiç bir zaman değişmez.