bildirgec.org

karadeniz hakkında tüm yazılar

Karadenizdeki Lazlar

ardic61 | 23 July 2008 10:00

Lazlar deyince aklımıza hemen uzun burunlu, güleryüzlü, mizahi Temelle birlikte O güzel fıkraları gelir. Bununla birlikte bir de çoğumuzun bilmediği bir husus var. Mesela Trabzonlular genelde laz olarak bilinir fakat Trabzonda laz yoktur. Lazların genel olarak Gürcü göçmen oldukları bilinmekle beraber, konuştukları Lazca dilinin de Gürcüce ye oldukça yakın olduğu anlaşılmıştır. Lazların ülkemizdeki yerleşim alanı ise sanıldığı gibi Trabzon Rize bölgesi değil, Rize ile Artvin’in bir bölümü ile sınırlıdır. Mesela Rizenin de Pazar ve Ardeşen ilçelerinde Laz sayısı oldukça fazla olsa da ülkemizdeki toplam laz sayısınında 250 000 civarında olduğu düşünülmektedir. Bazı kaynaklarda Lazların rum olduğu söylense de bu genelde kabul görmemekte ve Gürcü oldukları kanısı daha ağır basmaktadır. Lazca dilinde de bunun izleri görülmektedir. Kendilerine özgü dergileri ve etkinlikleri de vardır. Atmaca kuşu lazlar için oldukça fazla önem taşımaktadır.

Bu Ne vahşet!

Chat Noir 1 | 08 July 2008 23:23

Dün akşam yumurcak tv’de bir program izledim.Çocuklar için hayvanları tanıtan bir programdı.Yunusları balinaları anlatıyordu. Araştırmacı yazar olan bir kadın, açıldığı tekneyle balinaların yunusların resimlerini çekiyor,aynı zamanda turist gruplarını da yunusların bulunduğu bölgeye onlarla beraber yüzmek için götürüyordu. Bu sevimli hayvanlara olan sevginin artması ve korunmaları için çabalıyordu. Programda yunusların kendi iletişim dilleri olduğundan, bir anne yunusun yavrusuna nasıl avlanmayı öğrettiğinden bahsediliyordu. Bu arada teknelerle yarışan, kuyrukları vasıtasıyla suyun üstünde durup insanlara hoşça kal diyen yunuslar gösteriliyordu. Bir anne ve yavru yunusun birbirlerine olan sevgi gösterilerini görmeliydiniz. Bu sevimli ve akıllı memeli canlılar, biliyorsunuz engelli çocukların tedavisinede de yardımcı oluyorlar. Çok cana yakın olduklarını zaman zaman insanların hayatlarını kurtardıklarını bile duymuşsunuzdur. İzlediğim bu programı da oyuncak sevimli bir fare sunuyordu. Neyse her şey çok güzeldi, sevimli yunuslar,deniz manzarası,yunusların sıçrayışları ve sevgi gösterileri derken program bitti.Kanallar arasında gezinmeye başladım.Liberty tv fr‘yi izliyordum.Kanalda Fransızca konuşuluyordu.Anlamasam da manzaralar çok güzeldi.Zenci bir kabile kanolarla yüzüyorlardı.Zaman zaman yeşillikler gösteriliyordu. Su çok berrak ve cam göbeği mavisiydi. Yerli kabilenin denizde yarış yapar gibi bir halleri vardı. Her kano da ayrı renkte bir bayrak vardı.Ben de bakıp ne güzel doğayla baş başa huzur içinde yaşıyorlar dedim.Teknolojiden uzaklar,bizim sahip olduğumuz pek çok şeyden yoksunlar ama bak ne kadar eğleniyorlar mutlular dedim kendi kendime. Kanolarıyla karşı kıyıya yakın bir yere vardıklarında bir tanesinin kanonun ortasına oturarak suyun içinde ellerini birbirine vurduğunu gördüm. Sanırım iki elinde de tahtaya benzer bir şey vardı. Ve ses çıkarıyordu. Sonrasında dikkatli bakınca sadece onun değil hepsinin aynı hareketi yaptığını gördüm. Birden bir yunus sürüsü belirdi. Suya bir dalıp bir çıkıyorlardı. Sonra bu vahşi yerliler kanolarından inerek yunusları yakaladılar ve beşer onar kanolarına çıkardılar. Olamaz dedim, benim yarış sandığım şey aslında bir av partisine doğru yola çıkışmış. Karşı kıyıya vardıklarında kanolarına aldıkları yunusları bir bir kıyıya serdiler. Biraz dinlendiler ve sonrasında kocaman bıçaklarıyla gelerek zavallı yunusların kafalarını gövdelerinden ayırdılar.Her yer kan içindeydi.Sahil şeridi kandan kıpkırmızı olmuştu. Bazıları yunusları kocaman bıçaklarıyla parçalamaya devam ederken bazı çocuk ve büyükler kandan kıpkırmızı olmuş suyun içinde yüzüyorlardı. Gözlerime inanamadım. Sanki koskoca okyanusta yiyecek başka balık kalmadı, ki yunuslar memeli canlılar ve son derece zeki ve insancıllardır. Bu vahşet görüntülerine daha fazla dayanamadım ve kanalı değiştirdim.Benim için ilginç bir tesadüf oldu doğrusu.Öncesinde yunusların ne kadar sevimli, akıllı, cana yakın olduklarını anlatan bir program, arkasındansa koca bir yunus sürüsünün katledildiği böyle bir vahşet. İnsanların ne kadar acımasız olabileceklerine bir kez daha şahit oldum. Ülkemizde ise 1380 sayılı su ürünleri yasasına göre yunus avcılığı yasaklanmıştır. Ancak Akdeniz ve Karadenizde mersin, kalkan ve kılıç balığı avcılığında kullanılan ağlar fok balığı ve yunusların hayatlarını tehdit etmektedir.Buradan balıkçılara sesleniyorum:lütfen çoluğumuza çocuğumuza ekmek götüreceğiz diye bu masum,sevimli ve akıllı hayvanların canına kıymayın.Ne deniz ne toprak ne de gökyüzü sadece bize ait değil.Yaşarken diğer canlılarında yaşam hakkına saygı göstermeliyiz. Hayatta kalmaya çalışırken böyle nesli tükenmekte olan hayvanların hayatlarını ellerinden almayalım. Torunlarınızın yunus ve fok balıklarını sadece ansiklopedilerdeki resimlerden görerek tanımalarını istemiyorsanız vicdanınızın sesine kulak verin ve balık avlarken bu canlılara zarar vermemeye özen gösterin. Unutmayın ki doğanın dengesini bozmak bindiğin dalı kesmektir ve önce size zarar verecektir.

Cümle mi kursak?

SEVDALIMHAYAT[pilli_silinen_hesap] | 08 July 2008 13:51

İlgi duyduğum,özenle dinlediğim karadeniz insanının konuşma özellikleri dikkatimi çekti bugün.Nedenine gelince,sabah biraz Volkan KONAK dinleyesim tuttu.Parçanın sonunda al sana al sana andirin mastisi diyordu.Ne demek diye düşündüm öyle.Sonra karadeniz lehçesi ile ilgili şöyle bir araştırma yapayım dedim.
mesela;
Çok mudara adamsın vesselam
Devam edersek;
Bugün akşam yemeğinde manca yiyeceğim.
şimdi gotilana bir tokat atacağım göreceksin gününü.
Mesela Volkan KONAK bir türküsün de der ki
“ey benim zizilparmak memleket gözlüm”
Beni anlamayan o koca kulağını vamburasoksun ne diyeyim.
Hepimizin ilgisine,göz zevkine hitap eder petaliza.
Şu sekmeni değiştireyim otur otur nereye kadar yahu.
Bu akşam yemekte ferük yiyeceğum.
O yediğinden bi dimlabana versen ölür müsün?
Bazen ne çok ediş çıkarıyoruz değil mi?
ve daha birçok kelime.Bulup buluşturup yazacağımda o kadar zaman mı var.Beraber bakalım

Ahmet HACIİBRAHİMOĞLU

Bugra AYAN | 14 June 2008 10:32

Dünya son sürat dönerken size birisini anlatmak istiyorum ;
Bu yazıyı yazarken kolumda ve yüzümde Ahmet Hacıibrahimoğlunun kelimesi kelimesine istediği cevaplar yüzünden alamayacağım 5 puan ve bu yüzden geleceğim bütünlemeler için yapacağım 4000 kilometrenin stresi ile oluşmuş sivilceler var.Normalde böyle bir durumda öğrenci isyan eder,kızar vs.Ama konu Ahmet Hacıibrahimoğlu olunca insan böyle yapmıyor çünkü o herşeyden önce dersten daha önemli şeylerin olduğunu öğretti,onun gibi insanlar kolay yetişmiyor,her hoca enflasyonun tanımını yazabilir ama her hoca 18 mart günü karşınıza geçip Çanakkale savaşını anlatarak sizi tiril tiril titretemez.Her hoca yıllarca konuşulacak özlü laflar edemez,her hoca evet belki gayri safi milli hasıla şudur diyebilir ama her hoca sizin o gayri safi milli hasılaya katkıda bulunmanızı sağlayacak felsefeyi sizde oluşturamaz.Her ekonomi hocası Merkez Bankası müdürünün adını bilebilir ama her ekonomi hocası Mimar Sinanın felsefesi ile nasıl üretici,kalıcı bir insan olacağınızı anlatamaz.Bize son dersinde gözlerinin içi parlarcasına ‘Çocuklar ülkenizi sevin.Ülkenize hizmet edin.’ demişti.Dersten çıkınca ben geçerim dersi ama seneye de kesin gelip gireceğim demiştim.Böyle bir insanı dinlemek ucsuz bucaksız manzarayı izlemek gibi.İlahi komedya bu ya dersten DC ile kalıyorum,bütünleme de veremez isem seneye alttan alacağım ama benim için olan DC nin 1000 yıl sonra yaşayan biri için sadece yanyana koyulmuş iki harf olacağını,kişilerle değil fikirlerle ilerleyeceğimi bana benimsetti bu değerli insan.Bilirsiniz bazı şeyler paha biçilemez.

Dört Dakikada Üç Başlama Vuruşu

hakem78 | 09 June 2008 09:48

Ünyespor - Bulancakspor
Ünyespor – Bulancakspor

Tarih 27 Nisan 2008. Pazar günü Ünye ilçe stadyumunda oynanacak olan ÜnyesporBulancakspor TFF 3. Lig Futbol Müsabakasına hakem olarak görevlendirildim. Bütün hakem arkadaşlarımın yaptığı gibi ilk işim takımların ligdeki konumlarını incelemek, kendi aralarında oynadıkları müsabakalardaki sonuçları analiz etmek oldu. Her iki takımdan 3. ligden düşmemek için mücadele edeceklerdi. Çünkü ligin bitimine 2 haftalık gibi çok kısa bir süre vardı. Bu maçı oynadıktan sonra birer maçlarının kalması işlerini daha da zorlaştırıyordu. Telafisi ileride mümkün olamayacak bir maça çıkacaklardı. Hakem olarak ekibimle birlikte işin ciddiyeti içersindeydik. Olaya çok iyi motive olmalı, en ufak bir detayı dahi atlamamalıydık.