bildirgec.org

kacis hakkında tüm yazılar

Bir film afişi eleştirisi

kumludeniz | 01 June 2007 15:01

Arkadaşlar, yazım açılmayınca aynı şeyi yeniden göndermiştim o da sayfaya girince kötü oldu, ben de eskiden analiz ettiğim bir afiş ödevini koydum boşa gitmesin diye. İngilizcesi çok kötü ona takılmayın, içerik fena değil ama, eğlenin hatta lütfen yanlışlarımı düzeltin…

işte o film
işte o film

My photograph comes from a movie poster that named “Bride and Prejudice” (It is adaptation of English writer Jane Austen’s novel “Pride and Prejudice”.

Denotation: There are a young man and woman on this movie poster. In background, on the left, there are lots of people and huge buildings. People come from different races: black, Asian, white. On the right, there are people who come from Asian race wear native costumes and their native elements (make-up, buildings). There are many birds and they are flying. The sky is blue.

“Kadını” PAYLAŞMAK !…

koza 68 | 12 March 2007 14:29

Üç klişe vardır,
Derler ki, devletler arasında sevgiye dayalı dostluklar olmaz, konjonktürün gereği yapılır…
Ticari ilişkilerde de menfaate ve piyasa kurallarına dayalı ilişkiler geçerlidir…
Bireysel ilişkiler, her ne kadar akıl-mantık ögelerini öne çıkaran bir ilişki türü olsa da, başkalarını tanıma dost olma, dost kazanma arzusunu içinde barındırır…
Sevmek, anlayış beklemek, sevilmek, fedakarlık, bir ömrü paylaşmak…Bize başka insanların da var olduğunu anlatan yaşam değerleridir…

Hangimizin yaşamında ; Çekinmeden sığınılabilecek,sırdaş olabilecek,incitilmekten korkmayacağınız bir gönüldeşiniz var…

DELİMİYİM?

saraswathi | 26 February 2007 15:28

Bu aralar biraz kalabalığım.İçimde iki hatta üç kişi varmış gibi…Kafamın içinde öyle biri var ki yapmamam gereken her şeyi bana yaptırıyor.
Gitmemem gereken yerlere götürüyor.Söylememem gereken sözleri söyletiyor.Hatta bazen yolda yürürken uçmam gerektiğini söylüyor.Uçamıyorum ama öyle hissediyorum.
Bazen çok eğlenceli oluyor tabi ama çok da bela açıyor başıma.Abartıyorsun diyebilirsiniz ama doğruları söylüyorum.O yüzden fazla arkadaşlarımla görüşmemeye çalışıyorum;yoksa yakında sözlerim ve davranışlarım yüzünden benimle zaten görüşmeyecekler gibi geliyor.
Delimiyim?

HESAP VER!

hipangel | 13 December 2006 22:48

Her konuşmamız hayatımız üstüne.
Benim de her yazım hayatlar üstüne.
Peki nedir alıp veremediğimiz hayatla,
Hayatımızla?
Neden uğraşırız kendimizle bu kadar,
Hem de çözümler değil sonuçlara yoğunlaşarak?!
Anlamıyorum, anlamayacağım !
Cevaplar hiçbir zaman tatmin edici olmayacak !
Her zaman ne yaptığın önemli olacak,
Neyin üstesinden geldiğin,
Neye rağmen gülüp mutlu olmayı başarabildiğin !
Ayakta nasıl dimdik durduğun,
Neyi nelere rağmen başardığın önemsenecek !
Çünkü önemli olan sadece bunlar !
Herkes kurban, herkes kaybetmiş,
Herkesin başına acı olaylar gelmiş !
Senin farkın ne peki?
Ne yaptın?!
Pes mi ettin,
Nefret mi ettin,
Vaz mı geçtin,
Küstün mü hayata ve Tanrı’ya;
Yoksa her şeye rağmen,
Hatta kendine rağmen,
Üstesinden mi geldin?
İnat mı ettin, son damlana kadar direndin mi,
”Direnecek bir şey yok ki, hayat bu.”, deyip
Gülüp geçerek mi başardın?
Ne yaptın?!
Söyle bana!
Ne yaptığını hemen söyle bana!
Önce kendine söyle ama!
Önce kendinle yüzleş, kendine hesap ver ve
Karşıma ne yaptığını bilen biri olarak çık!
Şuursuzca yaşayan biri olarak değil!

YÜZLEŞME

sbaskentli | 02 October 2005 21:34

Günler ve geceler aslında ne kadar uzundur biliyormusunuz .. İnsan kendi ile kaldığında daha farkına varıyor zamanın aslında o kadar hızla akıp gitmediğinin… Yanımızda ki dostlar mıdır zamanın o kadar hızla akıp gitmesine neden olan yoksa yaşamın kendisimidir bilmem ama bildiğim bir şey varsa arada bir de olsa insanın kendisi ile yalnız kalıp zamanı ve anı durdurmasının gerekliliğidir. Kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki anlık telaşlara ve akıp giden o deli nehre …… Belkide korkuyoruz zamanı bir an olsun durdurmaktan ve karşılacağımız soruların cevabını kendimize verememekten… Ama nereye kadar bu korku ve kaçış…. Günün birinde olmayacak mı bu nasıl olsa biz şimdi dur deyip kendimizi biraz olsun dinlemek için vakit ayırmazsak ve hatta buna cesaret etmezsek günün birinde ya bedenimiz bu emri verecek ya da ruhumuz. Ama o saatten sonra ne kadar sorulara cevap vermeye vaktimiz kalmıştır , ya da gerçek cevapları verip kendimizi tedavi etmeye hayatla yüzleşmeye cesaretimiz kalacakmıdır bu da ayrı bir tartışma konusu değil mi sizce de ?????? Merak etmeyin bir ana dur deyip kendinizi dinlemey başladıktan sonra hayat normal akışında sizi bekliyor olacaktır. O her zamanki telaşesi ve hatta hızlı akışının içine sizi çekmek için büyük bir sabırsızlıkla bekliyor olacaktır. Bence herkes bir an önce o anı yakalamalı ve kendisi ile tanışmalı ve barışmalı hızla ve hoyratça harcadığı zaman içerisinde kazandıklarının ve kaybettiklerinin muhakemesini yapabilmeli……………………..

gittik.

alternative4 | 05 March 2005 15:48

afakanlarin bastikca bastirdigi, resmen kendimle ne yapacagimi sasirdigim bir zamanda, yasam destek unitesine kapagi atarcasina philadelphia’ya kaciyorum. yogun bir agac-cicek-bocek silsilesi icinde bol raki, bol nargile, bol muhabbet, bol jam session esliginde huzura kavusucam birkac gun. arada gorulecek dali sergisi de cabasi. hizir acil gibi yetistin yine gozunu sevdigimin spring break’i… – bu otobus biletlerinin parasi kicimizda patlamasin sonra cevat abi? – baslatma simdi biletinden, parasindan benjamin! bavulu al cikiyoruz. – peki abi.

Senin Olmadığın Yerde

city_of_devil | 21 March 2003 19:18

Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa

ben koca bir hayat sığdırdım…

Beni sevmemene isyan edip kaçmak,

sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak,

ruhumun en büyük yanılgısıydı…

Hayat bana en acımasız yüzünü

sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi…

Ve şimdi asıl olmam gereken yerde,

hayata başladığım yerde,

kalbindeyim…

Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte:

Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum…

Ama sen ………………!!!