Bekleme modunda cihazların elektrik harcanmasının önüne geçmek için fişlerinin prizden çekilmesi önerilmekte. Bu sıkıcı işi kolaylaştırabilecek birkaç tasarıma göz atalım. Tasarımlardaki anahtar mekanizmaları aynı zamanda, çocukların prizle oynaması sebebiyle zarar görmesine de engel olmakta. Bu tasarımlardan bazılarında anahtarlama işlevinin yanında zamanlayıcı işlevi de bulunmakta.
Öncelikle bu filmi 3D Titanic ile karıştırmamanızı belirteyim. Filmi, çakma filmlerde ustalaşmış yönetmen Shane Van Dyke yönetiyor. Zaten çok düşük bütçeyle çekilmiş filmi, biraz daha masraflardan kısmak için olsa gerek, hem yönetmiş hem de filmde baş rolde oynamış. Zaten film bittiğinde cast oyunculardan değil yönetmenlerden başladı..Yönetmenin diğer çakma filmleri Paranormal Entity ve Transmorphers da Titanic II gibi çok düşük IMDB puanına sahip. Paranormal Activity’nin 2.sinin çıkacağını duyduğumuz sıralarda Paranormal Entity’i yapmak zekice bir hamle. Filmi izlerken uyuyakaldığımı iyi ki forumlarda falan yazmamışım çünkü ben de bu hamleye atlayanlardanım, gerçeği daha Ekim 2010’da vizyona girecekmiş.
Titanic II Jack is Back şakasının fragmanını izledikten sonra, araştırdım acaba gerçekten var mı ikincisi diye. Varmış, buldum, izledim. Siz izlemeyin, ben anlatayım: Film, 1997 yapımı orijinal Titanic‘le aynı kurguya sahip. Daha fazla teknoloji (cep telefonu, otomatik fırlatılan botlar vs.), daha az romantizm, maksimum film hatası var bu 2. versiyonda.
Film, buz dağlarının erimesine dikkat çekerek başlıyor. Buz kütlelerini inceleyen bir üs var, sıcaklık değişimlerini inceliyorlar, üs dediğime bakmayın, topu topu 2 kişiler. Biri su mataralarına (?) buz doldururken elinden matarayı düşürünce oluşan titreşimle buz dağı çatlamaya başlıyor. Kendimi Ice Age izler gibi hissettim bu sahnede..
http://www.cemaat.com/otenazi-planlayarak-oldurmektir-jack-bilmiyorsun-you-don%E2%80%99t-know-jack
San Francisco Körfezi’ne doğru yol alan “Razzle Dazzle” (ABD argosunda “Şaşırtıcı hareket” anlamındadır) adlı teknenin genç kaptanı bir eliyle dümeni tutarken öteki eliyle dizleri üzerindeki kalın kitabın sayfalarını çeviriyordu. Teknedeki büyük tahta kutularda gün boyu istiridye yataklarından çıkardığı ve kendisine üç aylık işçi ücreti denli gelir sağlayacak olan istiridyeler bulunuyordu.
Her an bir devriye botuyla karşılaşabilir ve kaçak avlanmakla suçlanarak hapsi boylayabilirdi. Fakat genç kaptanın çevreyi kollaması gereken bakışları daha çok kitap sayfalarında geziniyordu. Sahil polisinin baskını umrunda değildi; çünkü onlar için en büyük istiridyelerden oluşturduğu bir ikram tabağı hazırlamıştı bile… On yedi yaşına yeni girmiş olan kaptanın adı Jack London‘dı.
Jack London (1876-1916), yoksul bir ailenin çocuğu olarak San Francisc‘da dünyaya geldi. Anne ve babasının koyduğu “John” adını ilkokul sıralarında kendi isteğiyle “Jack” olarak değiştirdi. Sekiz yaşındayken eline ne geçerse okumaya başladı. Yoksulluktan üne ulaşanların ve uzun deniz yolculuklarına çıkanların öyküleri daha çok ilgisini çekiyordu.
Henry Selick, Tim Burton ve Danny Elfman üçlüsünün biraraya gelmesiyle yaratılmış olan “The Nightmare Before Christmas“, tıpkı “Corpse Bride” gibi ‘stop motion’ tekniğinden yararlanılarak çekildi.
Yılbaşı gecesinde geçen film, yapım yılı olan 1993’ten beri her yılbaşı akşamı çeşitli TV kanallarında yayınlanır, özel yapım DVD kutuları ve ince ayrıntılı figürleri satışa sunulur.
Uzun zamandan beri lost herkes tarafından izlenen bir diziydi. Ben şahsen diziyle alakalı bir adam olmadığım için ilgi duymadım ta ki ortamda ki çocuklar anlatana kadar. Merak bu işte ister istemez oluyor bir şeyler. İlk sezonu serettikten sonra 1 ay içerisinde 4. sezonuda bitirdim. Bir sürü raslantısal olaylar zinciri almış başını yürümüş. Birde diziyi seyretmeyip seyredecek olanlar okumazsa sevinirim. Diziyle alakalı birşeyler yazacağım çünkü.Neyse ilk olay 300 küsür insan uçağa biniyior ve bir adaya düşüyor. Ama bu insanlar adaya düşmeden önce bir şekilde farknda olmadan birbirilerinin hayatlarında olmuşlar bir şekilde. Benim dikakt ettiklerim.
Hatırlaya bildiklerim bu kadar bu raslantısal kısmı birde adadakilerin aileleriyle olan sorunları var. Nerdeyse hiç birinin anne babasıyla iyi geçindiği söylenemez.
Macbook dizüstü bilgisayarlarda güç bağlantı noktalarındaki “MagSafe” denilen mıknatıslı yuvaları bilirsiniz. Bu yuvalar, normal bir dizüstü bilgisayardaki girişlerden farklı olarak, kabloya uygulanacak ani bir çekme kuvvetiyle hemen bağlantıyı bırakacak tarzda tasarlanmıştır. Bu sayede eğer yanlışlıkla adaptörün kablosuna eliniz-ayağınız takılırsa pahalı Macbook’unuz yerle yeksan oluvermez (Kendi laptop’unuza buna benzer bir giriş yapabilirsiniz). İyide aynı olay ya kulaklık takılıyken olursa. Üstelik kullandığınız pahalı bir kulaklıksa, bu seferde kulaklığın kordonu içinde endişelenebilirsiniz. Böyle bir sorun yaşamamanız için “Replug” adındaki adaptör üretilmiş. Bu adaptörü 3,5mm kulaklık fişi olan her türlü bilgisayara, dijital müzik çalara takabilirsiniz. Herhangi bir çekme kuvvetinde kulaklık cihazdan hemen ayrılacaktır. [video]
Lost dizisinin sevilen karakteri Jack’i canlandıran Matthew Fox‘un yeni filmi, 4 Nisan’da sinemalarda gösterime girdi: Vantage Point. Film bir suikast denemesinin değişik bakış açılarından nasıl göründüğünü anlatıyor. Yönetmenliğini Pete Travis üstlenmiş. Oyuncu kadrosu arasında Matthew Fox’dan başka Oscarlı oyuncu Forest Whitaker, William Hurt, Dennis Quaid, Sigourney Weaver, Zoe Saldana, Edgar Ramirez bulunuyor. Ancak Lost ile tandığımız o herkese yardım eden sıkı beyin cerrahımız Matthew Fox bu filmde karşımıza pek de iyi bir karakter olarak çıkmıyor. Filmin aksiyon sahneleri oldukça başarılı. Araba kovalamacası, şehir filmlerinin olmazsa olmazı olduğundan, bu filmde de bol bol yüksek tansiyonlu araba sahneleri izleyeceksiniz.
Bu ilginç tasarım ürünü speakerlar Dead bbudd adı ile piyasada bulunuyor. Ayaklarına yerleştirilen hoparlörlerle ister boynundan bir iple duvara asarak isterseniz de masanızız üstünde güzel bir aksesuar olarak durabilir. 38$ fiyata sahip bu ürünle ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
