bildirgec.org

itaat hakkında tüm yazılar

çatlak bir sabır taşım var

aydindil | 20 August 2009 19:03

Tahammül ediyorum, sabrediyorum, itaat ediyorum, vazgeçiyorum, kabul ediyorum, gel diyorlar geliyorum, git diyorlar gidiyorum. Bi süre sonra robotlaşıp, işaret edilmeden yapıyorum, ne yaptığımı bilmeden yapıyorum yaptıklarımı, sürekli tahammül… Sabır taşı çoktan çatladı. Tutkalla yapıştırdığım çatlak bir sabır taşım var, kimyasal takviyeli algının kaldrıabileceği bir kırık sabır taşım var.. Bir de cesurum bu kadar; ancak kendi gerçeğimi inkar etmeyecek kadar, işaret edilenin dışına çıkamayacak olan özünde cılız bir cesaret.. kimler gözlüklerindeki tozlu pembeyi silerek gerçeğiyle kavruldu? ve kimler büyülü narsizm denizinde yüzerek tatmine yaklaşmaya zorladı!?

uzlaşma

kopanisti | 05 March 2008 16:10

Uzlaşma nedir, ne değildir, kimler neden uzlaşır, kimler neden uzlaşmaz, kişi asi mi olmalıdır, uzlaşmacı mı, her şeye evet demek mi gerekir yoksa akıl zekâ ve sezgi kullanarak sorgulamak mı, nasıl bi yolun üzerindeyiz, neye göre yaşıyoruz, bizi kimler nasıl ne ne hale getirmek istiyor, ne tür bi filmin figüranlarıyız, neden yaparlar bunu, neden buna karşı koyamaz insanlar, neden asi olamazlar.

Naasrettin Hoca’yı sevmeyenimiz var mı, e severiz de neden onun gibi uzlaşmacı olmayan asi biri olmayız, kimden neden korkarız. Neden tepki göstermeyiz, neden negatif olmayız,
bana bakmayın kendi kendime bunları düşünür dururum,
Nasrettin Hoca ya babası ne zaman sağa doğru git dese o sola giderdi, kısa süre sonra babası bunun farkına vardı ve bi yöntem buldu. Onun sağa gitmesini istediği zaman sola git derdi ve Hoca sağa giderdi.
Al sana yöntem hem babası istediğini yaptırır hem de O itaat etmemiş olur, uzlaşmacı olmaz fakat o, tamamıyla emir verildiğinin, kontrol edildiğinin, hükmedildiğinin, aslında babasının ondan yapmasını istediği şeyi yaptığının da farkına varamaz
bu ilk denemelerde, babası ondan daha akıllı olduğunu zanneder.
ancak kısa sürede olayı farketmeye başlar, durup düşünür, sorun nedir diye önceden babam bana sağa gitmemi isteyip de sola gittiğimde çok kızardı. ben her zamanki kadar itaat etmemeye devam ediyorum ama o artık hiç şikâyet etmiyor neden acaba diye kafa yorar ve babasının uyguladığı stratejiyi fark eder.
günlerden birgün yaşlı babası ve Nasreddin eşekleriyle nehri geçmek durumunda kalırlar ve eşeğin üzerinde büyük bir çuval şeker vardır, çuval sağ tarafa doğru kaymak üzeredir ve kayıp nehrin içine düşme tehlikesi oluşacaktır. babası arkadasındadır ve bilir ki eğer çuvalı sola doğru ittir derse, öyle acayip bir oğlum var ki onu hemen sağa doğru ittirecektir ve çuval nehre düşecektir yine ve tüm şeker yok olacaktır diye düşünür. Bu yüzden de, Nasreddin evlâdım çuvalı sağa doğru ittir diye bağırır, eski deneyimlerine dayanarak onun çuvalı sola ittireceğini ve şekeri kurtaracağını umut eder. halbuki çok yanılır bu sefer Nasreddin de durumu anlamıştır artık tamam baba der ve çuvalı sağa ittirir ve çuval aynen nehre düşer. babası, noldu artık itaatsizlik yapmıyor musun evlât lâfımı dinliyorsun artık bakıyorum der. Nasrettin de artık her seferinde itaatkâr olup olmayacağıma ben karar vereceğim baba sabit bir felsefem yoktur bundan böyle, duruma göre hareket edeceğim çünkü sen beni kandırıyordun sen beni kullanıyordun. Ben senin oğlunum ve buna rağmen sen beni kandırıyordun. Benim itaat etmemem gereken şekilde bana emir veriyordun. Bugünden itibaren dikkatli ol, itaat edebilirim yada itaat etmeyebilirim. Bugünden itibaren artık senin ellerinde tahmin edilebilir, kontrol edilebilir olmayacağım ona göre babaysan babalığını bil benimle oynama der…

Teğmen Rowan

lorienn | 23 October 2007 16:45

İNANIŞ: Bu yazı yayımlanırsa eğer, sizinle paylaşacağım bir mektup hikayesi var. Bilmeyen yoktur belki aranızda… Yıllar yıllar yıllar önce bu hikayeyi bir yerlerde duymuşluğum vardı. Ama üzerine düşünmüşlüğüm maalesef olmamıştı. Çalışmaya başladığım ilk aylarda iş yaşamının acımasızlığını ve zaman zaman ufak tefek entrikaların dönebileceğini gördüğümde, kendi kendime -ileride ne kadar boş bir karar olduğunu anlayıp bundan vazgeçeceğimi tahmin edemeden- söz verdim. Zaten sevgili büyüklerim de hep dürüst, çalışkan güvenilir biri olmam yolunda bir yığın emek vermişti. Onların yüzünü kara çıkaramazdım. Mümkün değildi…