bildirgec.org

ion hakkında tüm yazılar

Kimya Profesörü Çamaşır Makinası

yenibirnickistiyorum | 30 July 2007 15:20

Merdaneli modellerden günümüz otomatik makinalarına kadar çamaşır makinalarında ki gelişmeler, ağırlıkta devir sayısı alanında gerçekleşmişti. 400 devir- 1000 devir- 2000 devir… Su jetleri, elektrik tasarruf modları, çocuk kilitleri, sessiz çalışma vs. eminim hiç biri bu gelişme kadar etkili değildi.

Haier firmasının geliştirdiği yeni WasH2O modeli tam bir kimya profesörü. Deterjan kullanmadan temizlik vaad eden ürün bildiğimiz H2O formüllü suyu, hidrojen (H+) ve Hidroksil (OH-) iyonlarına ayırıyor. Kimya ile aram hiç iyi olmamıştı ancak anlatılanı anladığım kadarı ile; OH- iyonları kumaş üzerindeki lekeleri çözüp alı koyarken, H+ iyonları kumaşları sterilize etmekle meşgul oluyor. Ürünün, 1000$ gibi bir fiyatla sunulması bekleniyor.

NanoTeknolojik Pil

yenibirnickistiyorum | 17 July 2007 15:47

Lityum-ion pil
Lityum-ion pil

Nanoteknolojik Piller daha önceleride gündeme gelmişti. Bunlardan en göze çarpanı Fransa’lı bilim adamlarının geliştirdiği nano teknolojik lityum-ion pillerdi. Çok küçük cihazlara (örn: damar içinde ilerleyebilen robot kanal açıcılar) elektrik imkanı sağlayan bu pillere bir yenisi de NASA tarafından eklendi. Ancak açıklamalarına bakılırsa, kullandıkları teknik gerçekten mükemmel. Android hikayelerine bir adım daha gerçeklik katan yeni teknikte, demir yüklenenebilen ferritin ¹ proteininden faydalanılıyor.

Ferritin Proteini
Ferritin Proteini

Bu proteinin doğal yapısında bulunan bir özellik olan, pozitif veya negatif elektrik yükü taşıyabilme yeteneğinden faydalanılan yöntemde, ters yükler taşıyan proteinlerden ibaret yığınlar oluşturuluyor. Bu sayede nanometrik boyutlarda pozitif ve negatif kutuplu piller elde edilebiliyor. Pilin kapasitesi, ferritin yığınlarının miktarına bağlı olarak ayarlanabiliyor. Bu teknik, henüz bir ürün veya kullanılan bir yöntem olarak lanse edilmiş değil aslında. Ancak Amerikan patent merkezi olan USPTO, ( United States Patent & Trademark Office) 14/07 tarihi ile bu teknolojinin patentini NASA adına tescilledi. Konu hakkında detaylı bilgiyi, patent tanımlamalarında bulabilirsiniz.

biz mi uzadık, yollar mı kısaldı?

| 26 April 2007 08:55

merhaba günlük,

uzun zaman oldu, bilmem hatırlar mısın beni? @impala ben, ufak duyguların yazarı hani. hani saçları kısa olan, hani tenhalarda saklanmayı seven… afacan bir çocuk gibi hissedip, büyüklerden biraz da korkan. evet, o @impala işte!

mutluluğun seçim olduğuna inanmayanlardanım uzun yıllardır. en nefret ettiğim mevsimde en mutlu anlarımı yaşamakla meşguldüm burdan uzaklarda. kışları sıcak ve güleç, yazları derbeder ve hüzünlü geçen bir memleketteyim. şehre uzak bir ev buldum kendime; ormanın içinde ve isminde “köy” geçiyor. şehirde bunalıyorum; özellikle insanlarından. hep aynı şeylere takıntılılar benim farkettiğim kadarıyla: para, şehvet, bencillik. olumsuz görmüyorum, sadece en yoğun duyguları yazıyorum insanlara baktığımda gözlerinden fışkıran.

oyun

| 09 August 2006 08:20

merhaba günnük,

yazı karakterin değişmiş senin; büyümüş, değişmiş, serpilip gitmişsin. selvi boylu olmuşsun, al yazayım o zaman.

oyunlar dönüp duruyor aklımda epeydir. belki hoş bir konu olur da yazmaya gönlüm olur dedim. iyi mi ettim, bilemedim şimdi. bakıp göreceğiz.

1-) satranç
satrancın mucidine ödül olarak ne istediği sorulunca “1. kareye 1, 2. kareye 2, 3. kareye 4 adet pirinç…” istemiş. icadın hediye edildiği kral önce dalga geçildiğini sansa da biraz hesap, biraz deneme/yanılmadan sonra adamın çok pirinci olacağını farkedip gülümsemiş derler. derin düşünme ve strateji gerektirdiğinden bana çalışma ortamımı hatırlatıyor. o yüzden fazla ısınamıyorum kendisine. cep telefonumla oynuyorum bazen yol uzunsa. eski şampiyonlardan (belki hâlâ onlardan biridir, bilmiyorum) kasparov ve karpov’un maçları anlatılırdı eskilerden. oyun yerine savaş gibi geçerdi. biri titizdi sanırım. diğeri 3 ay boyunca duş almamış, traş olmamış. ve kendisine verilen 15 dk hamle süresinin her seferinde son saniyelerinde oynuyor filan. bırakıp gitmiş oyunu nitekim diğeri dayanamayıp. sonraları ibm’in deep blue makinesiyle yapılan maçlarla tekrar gündeme geldi. deep blue üzerinde çalışan satranç yazılımının bir açığını farkeden insan rakibi, ikinci oyunda da aynı açığa oynayınca ibm yetkililerinden birinin açığı düzeltmek üzere bilgisayara müdahale ettiğini iddia ederek 3. oyunu yarıda bıraktı diye hatırlıyorum. şizofrenlerden bazılarının satranç şampiyonlarını yendiğini de okumuştum. ilginç, zeka gerektiren ve dahilikle delilik arasındaki o meşhur çizgiyi inceltebilecek bir spor olarak bilirim ben kendisini. şah-mat!

mukim’mişim

| 25 July 2006 10:38

merhaba günnük,

evde uzanıp duruyorum epeydir. sabah 8’de yatıp öğleden sonra 2’de kalkıyorum. aslında “kaldırılıyorum” demek daha mantıklı, çünkü bizim üst kattakiler sanırım beton içinde altın arıyorlar kaldırım delme makineleriyle.

evden çıkasım gelmiyor uzun zamandır. dün ismimin anlamına baktım türk dil kurumundan:
Bir yere yerleşip ikamet eden, mukim.
kesinlikle göçebe değilim ben, evet. insanların isimlerinin, hayatlarını etkilediğini iddia eden bir yazı okumuştum bir yerlerde. dünden sonra daha bir inanmaya başladım efem 🙂

tatil bitti, yaşasın yeni tatil

| 01 July 2006 11:52

merhaba günnük,

gittim geldim ben de her bumerang tipi tilkinin yapacağı gibi kürkçü dükkanıma. oldu aslında bir süre geleli, ama yazmaya yeni yeni gönlüm oldu.

haftasonu arkadaşımın nikahına davetliyim. epey nikaha düğüne gidiyorum şu sıralar. bu ay sonu da tek bekar abimin de düğünü var. bir iki ay içinde son bekarlar olarak @ionla biz kalacağız gibi 🙂 (not: kardeşim değil, kız arkadaşım olur kendisi) biz de bu sene evlenmeyi düşünüyoruz aslında. kader kısmet diyelim.

komşularım sözleşmişler gibi sırayla tadilata devam ediyorlar. aslında istanbul’da bunların tadilat yaptıkları zamanda insanlar ev yapıyor sıfırdan başlayıp. hiç bir apartman toplantısına gitmeyip, sonunda gittiğim birinde de “yeter bu kadar tadilat” demek de garip olacak gibi. o yüzden çar-naçar katlanıyorum duruma. o sesi duymamak için de winamp’e abanıyorum haliyle. bu kulaklar nasıl dayanacak bunlara bilemiyorum bilemiyorum…