bildirgec.org

interrail hakkında tüm yazılar

İşkence, kan, vahşet filmi : Hostel (Otel)

gorcun | 04 May 2009 09:15

Hostel
Hostel

Son zamanların en kanlı ve gerilimli filmlerinden biri olarak anılan Hostel(Otel) filmi 2005yılında Eli Rothadlı genç yönetmen tarafından Takeshi Miike ve Quentin Tarantino gibi ünlü ve aykırı yönetmenlerin desteğiyle çekilmiş. Filmde interrail imkanlarından faydalanarak seyahat eden 2 Amerikalı öğrencinin Jay Hernandez (Paxton), Derek Richardson (Josh) yanlarına yolda tanıştıkları İzlandalı öğrenciyide alarak Eythor Gudjonsson (Oli) çılgınca ve heyecan dolu bir tatil yaşamak amacıyla yola çıkarlar.

Güzel ve seksi kadınların olduğu yerlerde istedikleri herşeyi yapabilmeyi uman genç öğrenciler hayallerindeki ortama ulaşma amacıyla önce trende tanıştıkları Hollandalı iş adamını (Jan Vlasák) ciddiye almasalarda daha sonra otel odasındaki yabancının tavsiyeleriyle Slovakya’ya giderler. Slokvakya’da vardıkları otelde en başta her şey istedikleri gitsede zamanla olaylar tersine dönecek ve beklediklerinin aksine kendilerini hiç memnun etmeyecek olaylar başlarına gelecektir.

Hostel
Hostel

Hostel (Otel) kan, şiddet, işkence vs. gibi sahnelere tahammül edemeyen kişilerin kesinlikle izlememesi gereken bir filmdir. Ayrıca filmin ilk bölümünde aşırı çıplaklığa varan müstehcen sahnelerde vardır. Slovakya’da geçen film aslında Çek Cumhuriyet’inde çekilmiştir. Filmde kullanılan aşırı kanın miktarı 150 litreye varmıştır.

bisiklet bir ulaşım aracıdır!

aygen | 18 March 2009 17:14

Ege Üniversitesi Kampüs Kültür Merkezinde düzenlenen kitap günlerinin ilk üçünü kaçırmışım. 4.sünün düzenlendiğini duyunca bu sefer kaçırmaya niyetin yok, dedim ve etkinliklere katılmaya karar verdim. Ilk etkinlik Gizem Altın Nance ile söyleşiydi. Bilenler bilir Gizem işten çıkarıldığında bunu gezmek, yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak için bir fırsat olarak görür ve “Bir Bilet Alır”. Gezmekle görmekle kalmaz yaşadıklarını anlatan Türkiye’nin ilk interrail gezi kitabını yazar. Ama hikayesi burada bitmez. Green card piyangosu çıkınca Amerika’ya gider. Ilk günler zorluk çekse de imdadına Pasifik yetişir. Sabahın erken saatlerinde Pasifik’in hiç de pasif olmayan dalgalarında sörf yaparken kendisine eşlik eden yunus ailesi ona evrenin bir parçası olduğunu, o anda Pasifikle, yunuslarla, denizdeki her bir damlayla bir olduğunu anlatır. Amerika deneyimlerinden oluşan “Dostum Pasifik” adlı ikinci kitabını yazar.

gizem altın nance kitapları
gizem altın nance kitapları

“interrail”ciler için planlama

diskotek | 15 November 2008 09:41

interrail için ana hatlar
interrail için ana hatlar

hepimiz biliyoruz ki interrail planları kışın başlar ya da interrail’den dönen arkadaşlarınızın sohbetleri üzerine. yapacak durumu olan herkesin mutlaka yapması gereken bir etkinlik olan interrail için size altın gibi bir tüyo: belçika tren teşkilatının (SNCB/NMBS) sitesinde “uluslararası yolculuk plancısı” gibi benim çeviri kudretime uğrayan bir site mevcut.

sitede aktarmalı planlarınızı yapabilir, alternatif rotalarınızı planlayabieceğiniz gibi, tren saatlerini tek tek ülkelerin demiryolu sitelerine girmeden de elde edebilirsiniz.

İsimsiz bir şehirde bir gün

hales | 17 May 2007 14:58

20 yaşındasın,tek başınasın.Delicesine ozgur bir o kadar da özgürlüğünü
kullanmaya korkaksın.
Bilmedigin bir şehirde onların yarım yamalak konuştugun dilleriyle sokak
sokak salınıyorsun.O ülkenin en büyük şehri değil belki ama yine de hatırı
sayılır şehirlerinden biri bu. Bu büyülü yerde geçirdiğin ilk gün olmasından
gerek çekirgenlik sınırlıyor biraz seni.Kendine bir durak belirlemişsin
ordan başlıyorsun yola,yürüyorsun yürüyorsun sonra kaybolma endişesiyle
gerisin geri dönüp başlangıç noktanı buluyorsun,arkasında derin bir “oh”!
Gezinirken küçük bir restoran keşfedip yola yerleştirilmiş masalarından
birine kuruluyorsun. yemeklerini fazla bilmesen de biliyorsun ki peynirleri
çok güzel,e o zaman verin bana bir peynirli krep diyorsun. Arada o dili az
buz da olsa konuşabilmenin gururu hissediliyor sanki sesinde. Ukalasın o
anda ama ne önemi var,kendine ukalasın o anda.Yanına oturan başka bir
turistten rica edip bir de fotoğraf çektiriyorsun anı niyetine,değme
keyfine!
Yemekten sonra bakınırken etrafa eskiciler buluyorsun .o ülkenin geçmişini
sanki ne ararsan bulacağını sandıgın o eskicilerde arıyor tanımaya
calışıyorsun. Plaklar,kitaplar video kasetler,ıvır zıvırlar içinde
kayboluyorsun
Yolda bir dilenci görüyorsun kara çarşaflar içinde bir bakıyorsun ki durum
burda da aynı,kadın bir kathedral önünü mesken edinmiş. içeri girip tahta
sıralarda oturuyor,kafile halinde girip ortalıgı anlık karmaşalara boğan
turistlere bakıyorsun. sen kendine yeterliyken o anda birdenbire patlşan
flaşlar rahatsız ediyor seni. eksik kalmayayım diyip kenarlara konan tahta
kutucuklara bir bozukluk da sen atıp mum yakıyorsun dileğini dileyip.
Sonrasında İstiklal’de her gün onlarcasına rastladığın bitirim tiplerden bir
ikisini görmek rahatsız ediyor seni. refleks olarak elin çantana
gidiyor,üstünden esyalarını yokluyorsun oysa onlar yanında yürüyp geciyor
zaman ilerliyor,o günün alacakaranlıgında çıkmıssın yola,gün içinde
araba,uçak,otobüs,funiculaire derken bir sürü ulaşım aracı kullanmıssın. bu
yogunluk şaşırtıyor seni.Hepsi bugun mü oldu? hava kararmadan pansiyona
dönüp biraz da o çevreyi gezinmeye başlıyorsun.Yoldaki tabelalar yardımcı
oluyor sana bir de taaa Istanbullardan tasıdıgın haritan. Derken belki de
hayatında görüp görebileceğin en büyük kathedrale rastlıyorsun. İçini dışını
gezip detayları beynine kazırken içinde bir ayine denk geliyorsun. Kenardan
sessizce izliyorsun onları,ilahiler söylenip kalabalık dağılırken iyi ki
üşenmeyip buralara kadar yürümüşüm bugün diyorsun kendini kutlar bir edayla.
Bir bakkaldan akşam için birşeyler alıp doooğru pansiyona,muhteşem manzaralı
terasta gözüne kestirdiğin iki kişilik bir masaya oturuyorsun.Önünde
haritan,gezi günlüğün ve de oldukça kalın bir kitap var doğumgünü hediyesi
gelen. Ailen ,arkadaşların kmlerce uzakta. Sense farklı farklı milletlerden
gelen insanla bir geceliğine o terası,ılık meltemi,o atmosferi
paylaşıyorsun.Kİmi biraz önce yıkadığı malzemelerle salata yapıyor
masasında,kimi senin gibi kitabını okuyor,kimi sessizce manzarayı
izliyor,bazıları 2-3 kişi gelmiş koyu bir sohbetteler…Senin ertesi gün
asıl olarak kalacağın yere gitmek için bineceğin trenin biletleri
cebinde,önünde daha saatler var.
Yaşadığın huzurdan şaşkın ama bir o kadar da mutlusun.Gerçekliğini
sorguluyorsun bu güzelliğin. Elin ara ara haritaya gidiyor bugün gördüğün
yerleri işaretlemek için,sonra da hiçbir şeyi unutmamak için defterine
notlar alıyorsun kısa kısa. Fonda Celine Dion var,ses öyle bir ayarlı ki ne
çok kısık ne de çok açık. Geceye girilirken içeri kısımda ufak çaplı bir
parti başlıyor,müzik de değişiyor tabii,daha da hareketleniyor. Sen
katılmıyorsun partiye,bugünlük yorgunlugun sana yetmiş durumda. Kitabına
gömülüyorsun. Saat 23.00 civarı oldugunda gözkapakların artık iyice
ağırlaşıyor,odana çekilme vakti artık. odanda 3 tane Kanadalı kadın
var,hepsi de orta yaşın üstünde.hele biri -anne- 70lerinde. trenle
geziyorlarmıs avrupayı,kısaca sohbet ediyorsun. o kadar tatlılar ki yanında
götürdüğün nazar boncuklu bileziklerden hediye ediyorsun herbirine.çok
beğenip hemen takıyorlar,o sırada senin de küçük bir kanada bayragın olmus
oluyor.
Ertesi gün kahvaltıya indiğinde mutlu bakan gözlerinin sırrını belki kimse
çözemiyor,beraber kahvaltı ettiğin o tatlı kanadalı arkadaşların bile…

hospitalityclub

whyhionewhy | 08 November 2006 23:53

Efendim, sizlere beğeneceğinizi umduğum bir bağlantı sunmak istiyorum. Hospitalityclub.org (ing) Şu an itibarı ile 208 ülke ve özerk bölgeden 214637 üyeye sahip bir site. (ben üye olduğumda 80.000 civarında idi) Amacları ise “insanları bir araya getirmek” Ayrıca site bu kadar çok üyeye sahip olunca 35 farklı dilde hizmet sunuyor. Peki ne yapılır bu sitede ?

Efendim, Hospitality Club üyeleri seyahat ederken birbirlerine yardımcı oluyorlar. Nasıl mı ? Ya evlerinde misafir ediyorlar ya da şehri gezdiriyorlar. Üyeler siteden birbirlerinin profillerine bakıp, mesaj gönderip randevulaşıyorlar. Bundan sonrası site, e-posta, msn vs… üzerinden anlaşmalarına bağlı. Veee şuraya dikkat : “dünyanın neresine giderseniz gidin para ödemeden kalacak yer bulacaksınız.”

Gitti Paraciklar

Yarma | 14 July 2002 02:40

Ailemize mensup hanim hanimcik kizimiz bu yaz Interrail ilen hristiyan alemini arsinlama isine girisiverdi(yanina 5 adet ulkudas alaraktan).

Kendisine ait 1000 Yuro yu ve Peder’ e ait CityBank kredi kartini da benden yalvara yakara aldigi bel cantasina koyarak raylara dustu.

Evvelkisi aksam baba ocagina telefon ederek Roma da oldugunu bildirdi. Ancak biraz once actigi telefonda (1.30) soyguna ugradigini (uyku esnasinda kimin kime ugradigi pek belli olmuyor tabii) 100 yuroylan beraber kredi kartini da caldirdigini bildirdi bizlere. Kredi kartini kapattiralim diye bankayi aradigimizda ise Italyan hirsizlarinin mangalda kul brakmadiklari anlasildi: 500 Yuro luk alis yapmislar verisi de bize brakmislar!