bildirgec.org

insan hakkında tüm yazılar

bugün

arthur_dent | 26 June 2005 23:26

3 kişiyle tanıştım..biri uve danimarkalı(galiba) bascı, biri merve cemin kız arkadaşı, biride fatih sadonun arkadaşı…demekkii her gün 3 kişiyle tanışsaaam ayda 90 kişi eder yılda ıııı(başlat>programlar>donatılar>hesap makinesi>90*12) 1080 kişi eder!şimdi 22 yaşındayım…hadi bi 30 sene daha yaşasam..30*1080=32400! oha..epey oldu..arada toplantı vs olsa parti falan olsa onlardanda 30 sene için bi 30000 daha ekle düz hesap 65000 kişi tanıdım 30 senede…önceden de bi 1000 kişi tanıosam..66000 kastım etti 70bin..vay anasını..dünya çok kalabalık ——————————————- ben, kendim22

Neden felsefe?

bencil | 12 June 2005 12:58

Neden gurursuz yaşadığınızı, ateşsiz sevdiğinizi, direnmeden öldüğünüzü merak mı ediyorsunuz? Neden her baktığınız yerde cevapsız kalmaya mahkum sorularla karşılaştığınızı, hayatınızın neden imkansız çelişkilerle dolduğunu, neden “ya beden ya ruh” gibi, ” ya akıl ya kalp” gibi, “ya güven ya özgürlük” gibi yapay seçimlerden kaçınmak için tüm ömrünüzü mantıksız kararsızlıklarla geçirdiğinizi bilmek mi istiyorsunuz? Cevap yok diye çığlıklar mı atıyorsunuz? Algılama aletinizi, aklınızı reddetmişsiniz, ondan sonra da evrenin bir esrarengizlik yumağı olduğundan yakınıyorsunuz. Elinizdeki anahtarı fırlatıp atıyor, sonra tüm kapılar yüzüme kilitlendi diye ağlıyorsunuz. Mantıksızı izleyerek yola koyuluyor, sonra varoluş anlamlı değil diyorsunuz. Aklınızı takip etmedikçe hayatınızı bu sorulardan kaçarak geçirmeye mahkumsunuz. Tercih yapmaktan kaçındıkça başkalarının tercih ettiği bir hayata mahkum olacaksınız. Bu yüzden felsefe bir ihtiyaçtır. Felsefe; hayatı analiz etme, aklı ve mantığı kendi mutluluğunuz için kullanma aracıdır. Entellerin kafanızı karıştırmak için bir araya geldiklerinde yaptığı laf kalabalığı değildir.

doğallık ve medya ilişkisi

anafikir | 01 June 2005 17:52

etrafımızı sarmış “ünlü olma hastalığı”ndan kurtulmak ne mümkün… her delikten kamera çıkıyor. silah gibi. tehdit ediyorlar, “çekeriz, cümle aleme rezil ederiz kaçma gel, hesap ver bize” diyorlar.

böyle çemkirmelerine gerek de yok zaten çogu zaman. bi çokları kamera ile mikrofon birlikteliğini görür görmez atlıyorlar önlerine. hiç bir şey yapmasalar, el sallıyorlar.

yarışmalar falan var artık, insanlar kendini ünlü zannetsin diye hazırlanan. ünlü olunca mutlu olacağını umuyorlar. doğal olarak kendilerini bir anda 5-10 yaş büyümüş, 3-5 kat daha zeki olmuş bir şekilde, Türkiye’nin gündeminin tam ortasında buluveriyorlar. pek tabi kameraya yapay, kalıp gülümsemeyi öğreniveriyorlar cabucak. davranışları, göz ucuyla “kamera bizi çekiyor mu acaba” hissiyatı ile değişiyor, büyük bir tiyatro salonunun içindeymiş gibi oynuyorlar da oynularlar. bir de “bizim halkımız sanat sevmez, tiyatro, sinema bilmez” derler. oysa bakın ne güzel izliyorlar tv içinde baştan savma kurgulanan tiyatroyu.

bedava porno

kutalmish | 17 March 2005 18:27

Şahsn yoğun olarak tercih ettiğim ve aslında toplumun daha sakin bir sinir yapısına sahip olmasını sağlayacak yeganee yoldur. Tüm yardım vakıflarına tavsiye ederim daha mutlu huzurlu bir dünya da yaşamak için bir daha tek çözüm bedava pornodur diyorum!

blogla beni bebek..

| 17 March 2005 02:12

süper birşey değil mi? kaptırıyorum bazen, böyle saatlerce daldan dala. çok keyifli oluyor, süper keşifler yapılıyor, onlarca gereksiz bilgi ediniliyor..
sonunda da diyorsun ki, çok fazla insan var lan ve hepside birşeylerle uğraşıyor..
vay anasını, bu kadar karmaşık bir düzeni planlayan bir yüce varlık olmalı. demekki bizi yaratan bir tanrı var. haha..

akp gençlik kolları, bildirgeç şubesi sundu.

Ay ikinci insan

azurenus | 13 January 2005 09:55

Ay ikinci insan: Ay‘a ayak basan ikinci insan Edwin Aldrin‘dır.

Apollo-11 uzay aracı ile 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay’a ayak basan ilk insanise Neil Armstrong‘dur (ingilizce). Neil Armstrong’un Ay‘a ayak basmak ile ilgili olarak söylediği “Benim için ufak bir adım, fakat insanlık için büyük bir” sözü, 20. yüzyılın en önemli sözleri arasındadır.

Cip Araba

plumprune | 05 February 2004 17:28

Agri kesici, anti-depresan, kemo-terapi. Kan seviyesi dusuk, Arh(-) kan gerekli. Ben veremem, piercingi yaptirisimin uzerinden henuz bir yil gecmedi. Hem ya varsa hepatit mepatit, hani bu yaz, turizm murizm, havuz mavuz, zaten antibiyotik icmistim disim icin malumunuz. Ah, keske tek dert kan olsa, bulunuyor eninde sonunda.

Gitmeliyim bir sure buradan, cok bunaldim, boguldum kahrolasi dort duvardan. Kacmayi da denedim gerci, terkettim sehri. Ot bok takildim. I ih, kacilmiyor, bilakis fena yakalaniliyor ve hatta akli denge yitiriliyor. Paranoya basliyor birden: o ne dedi, bu ne dedi? Kufur mu etti? Anladim, beni burada istemedi. Yoksa olum kokusunun bedenime sindigini mi hissetti? Sniff sniff, az daha parfum sik.

Yakalayin! Evlilik Yasi Kaciyor!

plumprune | 13 December 2003 03:23

Izninizle cok hafif bir konuya deginecegim. Etliye sutluye karismadan, elimin hamuru ile evlilik yasi ile ilgili bir cift laf edecegim. Bir “Ben Evleniyorum” firtinasi yasanmis ulkemde, beni kasip kavurmasa da esintisi geldi uzerime. Gazete okurken karsilastigim bir arastirmadan yola cikarak, uzun suredir bos gordugum moderasyona bir yazi yollayayim dedim. Ne Irak’tan, ne AB’den, ne AKP’den, ne de KKTC’deki secimden bahsediliyor yazimda, haberiniz ola. Kac yasinda evleniyormusuz ve ben bu konuda ne dusunuyormusum, iste tum konu bundan ibaret. Adettendir, teknolojiye ve yeni yuzyila atifta bulunarak konuya gireyim simdi: