bildirgec.org

hollywood hakkında tüm yazılar

Amerika’da bağımsız sinemanın kalesi: Sundance

ekimdusu | 21 January 2009 12:11

Sundance'ın akıllara kazınmış portresi
Sundance’ın akıllara kazınmış portresi

Herkes bilir sinema yedinci sanattır. Yani bir yerde sanatların sanatıdır. Onun bu karşıkonulmazlığı ve gücü, farklı açılardan, değişik biçimlerde dile getirilmiştir. Ancak günümüzde sinemada Amerika hakimiyetine kalmış koca bir dünya ve Hollywood hakimiyetine kalmış Amerika söz konusu. Tabii bağımsız sinemacılar hariç.

Bağımsız sinemada, yüksek bütçeli gişe filmleri, yıldızlaştırılmış isimler, stüdyolar yok. Sinemanın bağımsız yüzü daha çok farklılıkları ortaya koyan, kimi zaman yüksek sesle söylenmesi insanı rahatsız edecek cümleleri bağırandır. İşte bu yüzden bağımsız sinemayı en çok Amerika gibi bir ülkede yapmak zordur. Tabii Sundance Film festivali hariç.

Yalanlar Üstünde bir film…

| 30 December 2008 09:51

Yalanlar Üstünde(Body of Lies)
Tür ve ülke : Aksiyon/ABD
Yönetmen: Ridley Scott
Senaryo: William Monahan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Russell Crowe, Mark Strong, Golshifteh Farahani.

Film meşhur (Hollywood) aksiyon sahneleri ile başlar. ABD İstihbaratının en iyi adamı Roger Ferris rolünde Leonardo DiCaprio’u görüyoruz. Son gizli görevinde olan Ferris, hayatını telefonun diğer ucunda onu yöneten duygusuz sese, Ed Hoffman’a emanet etmiştir. CIA’in kıdemlisi Ed Hoffman bilgisayardan, Ferris’in hareketlerini izleyerek savaş yönetir. Ortaya yeni çıkmış bir terörist liderini kontrol edebilmek için, Ferris’in içlerine sızması gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi sıradan ABD filmi, içeriğinin önüne geçen bol bol aksiyon sahneleri ile dolu bir film işte…
Ayrıca, bu yeni türettikleri lider ile birlikte, İslam aleminin ABD’den intikamı söz konusudur.
İşte tipik bir yapım ve Yalanlar Üstünde adına uygun yalanlar üzerine bir film diyebilirim. Irak savaşı ve ABD’nin kendi halkına empoze ettiği, İslam tehlikesi (İslam aleminin kendilerine olan güya düşmanlığı gibi) ve buna bağlı yalanlar silsilesi…
Böylece filmler ile de halka aslında kendi yaptıklarını (başlattıkları savaşı)temize çıkarmak ve sanki karşı taraf yapıyormuş gibi göstermek ana fikirleri ve adından da anlaşılacağı gibi yalanlar üstünde….

Tabiki izlemek elinizde ve farklı eleştiriler de eklenebilir…

Nicholas RAY : “Geçmiş Zaman Ve Yönetmen Sandalyesindeki Aykırı Uç”

| 23 December 2008 16:54

Amerikalı Nicholas Ray(1911-1976), Hollywood’un marjinal yönetmenlerinden biridir. Özellikle, “Rebel Without A cause” (Asi Gençlik-1955) adlı kült filmin başoyuncusu James Dean’in idolleşmesinde de Ray’in payı büyüktür. Ray, mimarlık eğitimi görmesine karşılık, Elia Kazan, Martin Ritt ve John Houseman ile birlikte yönetmen ve oyuncu olarak değişik projelere imza attı.
İlk filmi “They Live By The Night” (Dönülmeyen Yol-1947) adlı kriminal bir melodram olup, polisten kaçan iki sevgiliyi anlatıyordu.

1949 yılında “Knock on Any Door” (Cinayet Mahkemesi) adlı dram ile Ray, çaresizlik içindeki bir bireyin kişisel tatminini ve gerçeği arayışını anlatır. Humphery Bogart hem bu filmde, hem de “In Lonely Place” (Tehlikeli İşaret) adlı filminde başrol oyuncusuydu. Tehlikeli İşaret filminde bir senaristin cinayetle suçlanma öyküsü anlatılıyordu.
1952’de “Flying Leathernecks” (Guadal Kanal Kahramanları) filmi ile Japonlara karşı savaşan ABD’li pilotları konu alıyordu.

Asi Gençlik (1955), Ray’in en ünlü filmi oldu. Jimmy karakteri ile James Dean’de bu filmle o dönem gençliğinin sevgilisi oldu. Bu film içeriksel tadının yanında renkli oluşuyla da ayrıcalık kazandı. Bu filmden sonra Jesse James adlı kahramanın hayatını filmleştiren fakat yapımcılarla anlaşamayan Ray, bu film yüzünden Hollywood’u terk etti.
1960’dan sonra Avrupa’da sanatsal yönden özgür olabileceğini düşünen Ray, burada da aradığını bulamadı.

Amerikalı yönetmen Larry Clark, şu sıralar Nicholas Ray üzerine bir film yapıyor.

the party

schizophrenia13 | 26 November 2008 10:05

the party
the party

birçok insan için peter sellers denildiğinde akla gelen ilk filmi özelliğini taşıyan the party, tahmin edebileceğiniz gibi bir sellers & blake yapımı.
1968 yılında beyaz perdede boy gösteren filmde hintli bir aktör olan hrundi v. bakshi’nin, 1960’lı yılların hollywood’unda sosyeteninde katıldığı lüks bir partiyi nasıl alt-üst ettiğini ve sakarlıklarını izleriz. bakshi’nin aşık olduğu kadın michele monet’yi ise claudine longet canlandırmış.
senaryosu 56-60 sayfadan ibaret olan filmin bu hale gelmesinin baş sorumlusu olarak ise sellers gösterilmekte, filmin müziklerini henry mancini üstlenmiş.
izlerken gülmekten kırıp-geçiren bu filmin aslına bakarsanız anlatılacak çok bir yanı yok, tüm maharet sellers’ın vücut dilinde, izlemeden kanaat getirilemeyecek bir film, filmin unutulmayan repliği ise birdy num num olarak akıllara kazınmış.

Orson Welles: Sinema Tarihini Yazan Dahi…

| 23 November 2008 15:13

Orson Welles (1915–1985)

Amerikalı yönetmen Orson Welles, savaş sonrası yıllarda uluslararası sinemaya etkili bir güç kattı. Özellikle; ses, film kurgusu ve kamera arkasında yaptığı geleneksel olmayan farklı deneyimleri ile birçok yönetmeni etkiledi.

Çok zeki bir çocuk olan Welles, küçük yaşta yazarlıktaki yeteneğini ortaya koydu. Çocukluk yıllarında Shakespeare okudu ve okuluna devam ederken kendi piyeslerini sahneledi, başrolleri üstlendi.

Walt Disney: Sanatla Ticaretin Muhteşem Karışımı

| 19 November 2008 16:44

Walter Elias (Walt) Disney, (1901-1966) Chicago’da dünyaya gelen, Amerikalı çizgi film ustası. Resim ve karikatür eğitimini tamamladıktan sonra bir reklam stüdyosunda çalışan Disney, burada resim sanatçısı Ub Iwerks ile tanışır ve birlikte Hollywood’da bir şirket kurarlar.

Disney‘in sinemaya girişi, 1924’de “Alice Çizgi Film Diyarında” adlı bir dizi çizgi filmle olur. 1928’de otel odasında bir delikten çıkan fındık faresinin verdiği ilham ile Iwerks tarafından çizilmeye başlayan Mickey Mouse (Miki Fare) tiplemesi ile de çok büyük başarılara imza atar.

Salma Hayek

queennothing | 21 October 2008 11:40

Gözünü Meksika’dan Hollywood’a diken, ailesi başta olmak üzere yoluna çıkan herkesi yanıltmayı başaran “femme fatale”; Salma Hayek Jimenez.
Lübnan asıllı zengin bir iş adamı olan Sami Hayek Dominguez ile Meksikalı opera sanatçısı Dani Hayek evliliğinin ilk çocuğu. 2 Eylül 1966 tarihinde Meksika’yı oluşturan 31 eylaletten birinde; merkezin doğusunda yer alan Veracruz‘da dünyaya geldi. (Coatzacoalcos)

Daha sonra, aileye ‘Sami‘ adında bir erkek çocuğu daha katıldı.
Meksika’da normal bir hayat sürdüren Hayek ailesi, Salma’nın henüz 5 yaşındayken sahnede izlediği “Willy Wonka and the Chocolate Factory” adlı fantastik / müzikal oyundan etkilenip de kurduğu oyunculuk hayallerine aldırış etmedi.
Salma 12 – 13 yaşlarına geldiğinde aktris olma isteğini bastıramıyordu, fakat her seferinde ailesinin onun için yaptığı planlar daha baskın geliyordu. Salma için karar verilmişti; iyi gelir getiren düzenli bir işte çalışacak ve geleceğini garanti edecekti. Uzun süre onların istediği gibi davransa da, ‘kendi kimliği’ni daha fazla bastıramadı ve ailesine karşı çıktı.
Meksika Ulusal Üniversitesi‘nde profesyonel oyunculuk eğitimi almaya başlayan Hayek, bir çok tiyatro ve reklam filmlerinde rol aldı.

İlk olarak 1988 yapımı “Un Nuevo amanecer” adlı TV dizisinde rol alan Hayek, bu romantizm temalı pembe dizide ‘Fabiola‘ karakterini canlandırdı.
1989 – 1991 yılları arasında ise, daha sonra adından sıkça söz edilecek ve “Salma Hayek’i Meksikalılar’a tanıtan dizi” şeklinde anılacak olan “Teresa” adlı pembe dizide de rol aldı. Dizide, Kaliforniyalı müzisyen Roberto Enrique ve “Babel“den tanıdığımız aktör Gael García Bernal da rol almıştı.

Meksika sokaklarında parmakla gösterilecek kadar ün sahibi olan Hayek, Hollywood’da kararlıydı. Çünkü, Meksika’da ne kadar başarılı ve ünlü olursa olsun, asla tatmin olmayacağını ve çok fazla kazanamayacağını biliyordu.
Meksika başarısının ardından arkadaşları ve ailesi de Hayek’e destek oluyordu. Nişanlısı Richard Anthony Crenna JR.’dan da (Richard Crenna‘nın oğlu) ayrılarak Hollywood’a gitti.

Hollywood; kurtlar sofrası. Meksika aksanıyla Hollywood’da şansı düşüktü. “Bir Meksikalı’nın Hollywood’da işi yok” denildiyse de, 1941 yapımı “Shadow of the Thin Man” adlı filmle tanınan aktris Stella Adler, Hayek’e oyunculuk ve diksiyon dersi vermeye başladı. Adler, 1992 yılının Aralık ayında yaşamını yitirdi.

Hollywood yıldızlarından Liv Tyler’da da bulunan “Dyslexia” hastalığı, Hayek’de doğuştan vardı. (Harfleri veya rakamları karıştırma. Kişi, düşündüğü şeyi değil ağzından çıkan şeyi söyler. Mesela, kişiye yaşı sorulduğunda, 35 ise 10 diyebilir. Bu hastalık, beynin sol tarafındaki işlev bozukluğundan kaynaklanıyor. Tedavi edilmesi için, kişiye özgü öğrenme teknikleri geliştirmek gerekiyor.)