Evlilik..Kimi kızların üzerine saatlerce konuşabileceği “son derece mühim” bir konu,kimisinin ise resmen yaşama amacı..Kimi erkek içinse bunun bir kızdan lafını duymak bile soğuma sebebi..Devamlı yargılanıyor,devamlı eleştiriliyor ancak gene de nikah salonları hep dolu,insanlar nikah için aylar sonrasına gün alabiliyorlar ancak..Herhalde aynı anda bu kadar eleştirilirken gene de kendisinden kesinlikle vazgeçilemeyen en belli başlı müessesedir evlilik kurumu..Peki ya nedir evlilik kurumu? Tüm toplumsal tanımlamaları bir yana bırakıp düşünmeyi hiç denediniz mi? Serbestçe,gerçekten nedir diye?Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünde “evlilik birliği”, “karı ve kocadan oluşan topluluk” olarak tanımlanmış.İşte! Asıl olan ancak budur..İki insan ve onların hayatı..Geri kalan tanımlamalar insanların kendi şahsi fikirleridir ve aslında evliliklerinin,ilişkilerinin nasıl olacağına sadece ve sadece o iki insan karar verir.Şimdiye kadar başkaları karar verdikleri için bu derece korkulan birşey olmuş zaten evlilik..”Evli insan şöyle yapmaz”..”Evli insan böyle olmaz” Bir sürü kural,bir sürü standart,bir sürü kalıp..İnsanların bir nikah altına girdiklerinde kendilerine ait özgünlüklerini kaybetmeleri beklenmiş..Hobilerinden,en temel zevklerinden hatta giyim tarzlarından bile vazgeçmeleri beklenmiş..Toplum tarafından bir “evli insan” şablonu oluşturulmuş ve buna uymayanlar garipsenmiş,”şuna bak,evli bir kadın/adam ama gene de böyle yapıyor,şöyle yapıyor” şeklinde cümleler kurulmuş..Hep başkaları bizim adımıza konuşmuş..Son zamanlarda bir reality show’un takipçisiyim.Foxlife kanalında “Wife Swap”..Program şöyle birşey:İki aile var.Bu iki aileyi birbirine zıt hayat tarzlarından seçmeye özen göstermişler.Bu iki ailenin kadınları yer değiştirip iki hafta boyunca karşısındakinin hayatını yaşıyor.İlk hafta o ailenin kurallarıyla yaşıyor,ikinci hafta ise kendi kurallarını koyup o aileye de uygulatıyor.En sonunda da bir masada hepsi birlikte oturup durum değerlendirmesi yapıyorlar.(Bu arada birşeyi belirteyim,merak edenler için:tamamiyle yer değiştirmiyorlar,yani karı-koca gibi birlikte uyumuyorlar:))Her neyse,benim bu programda birşey dikkatimi çekti..Aileler gerçekten özgündü,çok farklıydı.Mesela bir aile tümüyle görünüm olarak çok farklıydı,evin erkeği biçimsel kalıpları kırmak adına etek giyiyordu zaman zaman,evdeki tek kural “kuralsızlık”tı,evin 9 yaşındaki çocuğu saçlarını mohikan tarzı kazıtıyordu ve kapitalist sistemin tüketici üyeleri olmaktansa çöplerden eşya toplayıp geçinmeyi ve bu sayede global kirlenmeyi bir nebze de olsa önlemeyi tercih ediyorlardı bu sayede.Başka bir ailede bayan olan eş,pişmiş yemek yemeyi ve yapmayı reddediyor,sadece çiğ sebze yiyor,devamlı meditasyon yapıyor ve birgün sadece “güneşten aldığı enerjiyle” yaşayabilecek düzeye geleceğine inandığı için hergün belli bir süreyle güneşe bakıyordu.Bir başka ailede ise hayatın anlamı “spor ve fit” görünmekti ve asker emeklisi olan zenci baba ve “gayet kaslı” hafif Brigitte Nielsen’i andırır tarzdaki anne kendi spor salonlarındaki müşterilerine ve evde de çocuklarına askeri talim şeklinde spor yaptırıyorlar ve evde herşey askeri bir kamptaymışçasına şaşmaz bir dakiklik ve disiplinle işliyorİşte benim burada dikkatimi çeken,bu ailelerin standart bir karı-koca hayatının çok dışında,”kendi seçtikleri” bir hayatı yaşamalarıydı.Yaptıkları tercihler ne derece doğrudur,değildir,orası tartışılır ama burada önemli olan bu ailelerin kimi zaman mesafeli yaklaşılmayı,garipsenmeyi hatta dışlanmayı göze alarak “kendi hayat tarzlarına” sahip çıkmalarıydı.Ve bu şekilde de mutluydular,çocukları vardı,istedikleri şekilde yaşıyorlardı.Kısacası evlilik kurumu” tanımlamasının içini kendileri doldurmuşlardı.İşte Türk insanının da buna ihtiyacı var.Evliliği kural ve kalıplardan oluşan bir hayat tarzı olmaktan çıkarıp,kendi özgür seçimleri çerçevesinde renkli kişiliklerini ortaya koyabilecekleri bir kurum haline getirmek..İnsanları hayatlarına müdahele ettirmemek..Ev-iş döngüsünde sıkışıp kalmamak,rutinleri kırmak,birbirlerini baskı altında tutmayıp evlenilmiş olsa da ayrı zevkleri olan bireyler olunduğunun farkında olmak…Bu sayede evlilikler hem yıllarca sağlıklı bir şekilde sürecektir,hem de evlilik kaçılan ya da soğuk bakılan bir kurum olmaktan çıkacak,çiftler ancak o zaman yaşamın tadına gerçekten varacaklardır..