bildirgec.org

feomidyum hakkında tüm yazılar

feomidyum gerçeği

guv38 | 16 June 2006 11:14

sizlerle paylaşmak isterim. çok güzel ve bir o kadar ilginç bir sieniz var ama lütfen biraz daha duyarlı olalım türkiye de çok cahil insanlar var inanıyorlar. başımızdaki belalar yeterince var. aşağıdaki yazı sayın can dündar’ın milliyet gazetesindeki köşe yazısı.bende araştırdım böyle bir malzeme uzayda bile yok…

Bir element nasıl icat edildi?

Geçen hafta Ege bölgesinde organ kaçakçılarının çocukları kaçırıp böbreklerini çaldıktan sonra cesetlerini çöplere attığına dair internet yalanını yazmıştım.
Baktım, internet âleminde bu kez iddiaya iliştirilmiş şekilde benim yazı dönüyor.
Birisi altına şu notu düşmüş:
“Peki bu yazının Can Dündar’a ait olduğu ne malum?”***
Gerçekten internet öyle güvenilmez bir ortam haline geldi ki, becerikli bir ufaklığın bütün ülkeyi işletmesi mümkün artık…
Kuzey Irak’taki bir PKK şehitliği fotoğrafı aylardır Diyarbakır’da diye dolaşıp duruyor; mesajı alan da bize yollayıp “Niye bir şey yapmıyorsunuz?” diye fırçalıyor.
Ama şimdi vereceğim örnek, bence internet tarihine geçecek nitelikte…
Kahramanımız 30 yaşlarında, bilgisayar meraklısı bir adam…
Ofisinde bilgisayar başındayken, bu ne idüğü belirsiz mesaj bombardımanından bunalmış; arkadaşlarını işletmek, internetin inandırıcılığını test etmek ve ne kadar ciddiye alınacağını görmek için bir web sitesi kurup orada ciddi bir komplo teorisi de kendisi yazmış.
Sitenin adı: “Türkiye Bilimsel Araştırmalar Platformu…”
Adresi : http://tubiap.googlepages.com
“Türkiye’nin aydınlık geleceğine hoş geldiniz” diye başlayan site “Feomidyum gerçeği ve Türkiye” olayını ifşa ediyor.
Feomidyum, bizim gencin uydurduğu bir element adı…
Sözde bu, Amerikan Askeri Bilim Araştırmaları Grubu tarafından tanımlanan ve varlığı bilim çevrelerine deklare edilmeyen yeni bir element… Bu element kullanılarak süper mıknatıs üretilebiliyor. Ve süper mıknatıs, yeni nesil elektrik motorları üreterek petrolü çöpe atıyor.
Ayrıca uzay araştırmalarından tıbba, elektronikten ulaşıma kadar her alanda bir devrim yaratabiliyor.
Başta ABD olmak üzere petrol üreticisi ülkeler ve karteller iflas etmesin diye elementin varlığı açıklanmıyor.
Veee geldik asıl kritik ifşaata:
“NASA’nın askeri topografik araştırma uydularıyla tespit ettiği verilere göre feomidyum rezervlerinin yüzde 74’ü Türkiye’de… Yani dünyanın geleceğini belirleyecek element Türkiye’nin elinde… Tahmini değeri trilyonlarca dolar…”
Şimdi sıkı durun:
Dubaililer (ve perde arkasındaki Amerikalılar) birden İstanbul’a yatırıma heveslendiler, çünkü asıl niyetleri yeraltında jeolojik araştırma yapmak ve feomidyum çıkarmak…
Site şu çağrıyla bitiyor:
“Kamuoyu bu gerçekleri bilmeli… Geleceğimizi kurtaracak fırsatların elimizden alınmasına seyirci kalma!!!”***
Müthiş değil mi?
Bizimki bu iddialarını önce bürodaki arkadaşlarına yollamış, sonra internet okyanusuna salıvermiş. Tabii, mesajı alan etrafına yollamaya başlamış ve konu bir anda internet âleminin gündemine girmiş.
Kimisi hemen inanıp “Gereğini yapalım” demiş, inanmayanlar bile bunu “Komplocuların halkı uyutmak için uydurduğunu” öne sürmüş.
Bizimki, sıkıntıdan yazdığı teorinin ciddi ciddi tartışıldığını görüp eğlenirken bir de ne görsün:
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları, nisan sonunda, partisinin gençlik kolları şölenindeki konuşmasında “yüzde 74’ü Türkiye’de olan feomidyumdan ve Türkiye üzerine oynanan oyunlardan” söz etmesin mi?
Yumakoğulları’nın “müthiş iddia”sı Milli Gazete’de 1 Mayıs 2006’da “Saadet Partisi iktidara yürüyor” başlığıyla yayımlandı. http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=news&id=22597
“İktidara yürüyen parti”nin bilgi kaynaklarına bakar mısınız?
Tabii bizimkinin bürosunda büyük eğlence düzenlenmiş o gün… Tam “Bir deli kuyuya taş atmış durumu” değil mi?
Sonunda Hürriyet’te Ayşe Özek Karasu, 20 Mayıs’ta “son dönemde feomidyumun milliyetçi ve maneviyatçı forumların gözde tartışma konusu haline geldiğini” yazarak (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ haber.aspx?id=4442549& yazarid=13) iddialara el attı ve element tablosunda “feomidyum” diye bir element görünmediğini açıkladı.
Kim inanır?
Google’da “Feomidyum” yazın da neler çıkıyor bir görün…
Bence elementler listesini de Amerikalılar eksik yazmıştır.

[email protected]

Yeni bir elementimiz oldu: feomidyum …

mrkus | 20 May 2006 10:23

Yeni bir elementimiz oldu….
burada yazan habere göre peryodik cetvele yeni bir element ilave oldu. Feomidyum.

Her nedense sadece Amerikalıların bulduğu gizli ama bir o kadar da güçlü olan bu elementin sadece biz Türkler farkına vardık ve bununla ilgili yeni bir mail zinciri oluşturmayı bile başardık.

Olayın aslına bakarsanız böyle bir element yok ve insanları toplu olarak güdülemek isteyen komplocular, (ucuz siyasetçiler) yeni teoriler üretip, yeni elementler icat ederek halkımızı uyutup, aslında siz çok zenginsiniz, servetin üzerinde oturuyorsunuz da haberiniz yok, gibi yaklaşımlarla insanlara bilinmeyen bir gerçeği gösteren kahraman rolüne soyunmaktadırlar.
Daha önce de Bor, Toryum, Neptünyum gibi elementler de epey bir süre gündeme oturmuştu. Ama nedense bu elemetlere sahip olmayan ülkeler bilimde ilerlemiş, bizlerse hala onların himmetine muhtaç zavallı toplumlar olarak kalmışız.
Artık bu tip komplolarla biryere varılamayacağını, asıl olanın çalışarak ülkeyi kalkındırmak olduğunu bakalım ne zaman farkedeceğiz.

Kıbrıs

tacan116x | 24 February 2004 19:22

(M.Celal Derinkök imzalı yazı. Naçizane yorumum:Genelde tutarlı olmakla berber sonlarında direk 5. vitese atıyormuş gibi sanki galiba)

Kıbrıs bize 1571 yılında 2.Selim zamanında geçmiştir. Kıbrıs’ın o zamanlar alınma sebebi: Kanuni’nin başdanışmanı ve sırdaşı olan Joseph Nasi’dir. Joseph Nasi bir marranodur(sonradan Hıristiyan olup Yahudi kalanlar; İtalyanca domuz demektir ve aşağılamak için kullanılır). Joseph Nasi’yi bir inceleyecek olursak: Nasi zorla Hıristiyanlığa geçmiş, Portekiz’den sürülen Yahudilerdendir. O zamanların en büyük bankerlerindendir ve ölçüsüz zengindir. Yahudi dönmesi(diğer dönmelerle karıştırmamak lazım çünkü dönmelik de Yahudilikte bir mezheptir) belli olduğu zaman tarihin en büyük ayıplarından olan Engizisyonca idam cezasına çarptırılır. Fakat Kanuni’nin kudretli eli Nasi’yi kurtarmaya yetmiştir. Zaten o dönemde Yahudi tarihine baktığımız zaman Sultan Süleyman hakikaten ‘Muhteşem’di. Babası Yavuz Sultan Selim’in emriyle o meşhur ağlama duvarını çıkarıp gülsuyuyla yıkatmış, şehrin etrafını da surlarla çevirmiştir. Tekrardan Kıbrıs’a dönersek: diğer bir varsayımda 2.Selim’in içkiye olan düşkünlüğünden dolayı Kıbrıs’ı şarapları için topraklarımıza kattığıdır. Fakat bütün Osmanoğulları ve de Cengiz Han torunları oldum olası içkiye düşkündüler yani böyle bir sebep kabul edilemez. Zaten Kanuni ve 2.Selim döneminde şarap tekeli Nasi ailesinin elindedir. 2.Selim’in, Nasi’ye Kıbrıs alındığı zaman onun Kral olması ve bir Yahudi Devletinin kurulması için sözü de vardır. Ama Nasi’nin hesaba katmadığı başka bir olay Sokollu Mehmet Paşa’nın (18 yaşında Hıristiyanlıktan dönmüştür) kendisine olan güçlü muhalefetidir. Sokollu Mehmet Paşa Kıbrıs’ın alınmasına şiddetle karşı çıkmasının nedeni: Venediğin şimşeklerini Osmanlı’ya çekmek istemiyordu diye görünse de asıl neden Paşa’nın koyu bir Hıristiyan terbiyesi alması ve de aşırı koyu Sırp Milliyetçisi olduğundan adanın Yahudilerin kontolüne verilmesini istememesiydi . Buna rağmen Kıbrıs derhal zapt edildi ve 500 kadar marrano adaya yerleştirildi. Joseph(Yasef) Kral olamadı ve Sokollu Paşa şüpheli bir şekilde öldürüldü. Nasi Ailesi halen Türkiye’dedir ve de büyük bir grubunun hissedarıdır. (Türkiye’deki bütün Factoring firmaları %100 yahudi sermayesidir. Ayrıca bütün KOBİ ve sanayinin bütün paraları bu factoring şirketlerinden geçer.)
1899’lara geldiğimizde Dr.Theodor Herzl(Siyonist Kongresi Başkanı), Basel Kongresinden sonra Kıbrıs planlarının, Türklerden sonra Kıbrıs sularına gömüleceğini anlar ve o dönemin İngiliz Başbakanı Salisbury ile Kıbrıs meselesini görüşme planları yapar. İngiltere’de dönemin ‘Müstemleke(Sömürge) Bakanı’ Joseph Chamberlain ile konuşması ilginçtir;

Neptünyum

pHx-hafif | 16 November 2003 15:39

IRAK’IN İŞGAL EDİLMESİNDEN SONRA ACABA ABD NEREYE YÖNELECEK?

Neptünyum Elementi.

93 Atom Numaralı Neptünyum, radyoaktif bir elementtir ve uranyum pillerinin üretiminde kullanılır.

1940’ta California Üniversitesi profesörlerinden Amerikalı Mc Millan ve Abelson tarafından keşfedilen bu radyoaktif element ile son yıllarda enerji üretiminde had safhada faydalanılıyor. Üstelik de alternatifleri içinde en ucuza maledilen bir ELEMENT.

Peki bilin bakalım bu Neptünyum dünyada en çok nerede bulunuyor?

Toryum…

ser-hus | 12 September 2002 00:40

Toryum ;Radyoaktif bir element.

Bu madde, e-mail adresime gelen bir meille ilgilenmeme sebeb oldu Ülkemizde rezervi bakımından dunyada en çok bulunan bir radyoaktif element ve değeri 120 trilyon $(dolar) yani iç ve dış borcumuzu kapatıp üstüne para babası olabileceğimiz bir maddeymiş toryum. Büyük devletler bunu kullanmamıza izin vermez diyenlerde var tabi…

Eğer işletirsek çevreye kirlilikte vermezmiş.

Zaten çevre savunucuları da nükleer santrallere alternatif olarak toryumu gösteriyor ve soruyor çevreyi kirletmeyen bir enerjiye sahibiz neden bu hayata geçirilmiyor ?

Daha önceden burada bor madeni ve öneminden bahsedilmişti.Toryum,bor madeninden kat kat üstün ülkemizi zengin edebilecek bir cevher…Türkiye’nin aniden potansiyel madenlerini işletmesi ve zengin olması gibi bir seçeneği dış mihrakların izin vereceğini sanmıyorum,Türkiye her zaman ki gibi sam amcaya muhtaç bırakılıp süründürülebilir.Güçlü bir iktidar aklını kullanıp bunu değerlendirebilir,ama nerde bizde öyle yiğit siyasetçiler…

Adamın ayağını kaydırırlar…