bildirgec.org

ergenlik hakkında tüm yazılar

Kaç Yaşında Ergenlik Çağına Girdiniz?

keremx | 15 November 2008 17:42

ÜÇ YAŞINDA BULÜĞ ÇAĞINA GİRMİŞ

Ergenlik çağınızı hatırlıyor musunuz? İlk hazlarınızı, ilk aşklarınızı, karşı cinse karşı ilk hayallerinizi, ilk bunalımlarınızı… Bir taraftan dünyayı tek başına kurtaracak kadar güçlü, diğer taraftan tüm dünyayı yakacak kadar deli, bir taraftan da bir karınca kadar küçük ve zayıf olduğumuzu düşündüğümüz, onca arkadaşa ve dosta karışmamıza rağmen yapayanlız kaldığımızı hissettiğimiz, kendimizi, bedenimizi ve diğer bedenleri daha çok keşfetmeye başladığımız, günahı da keşfettiğimiz ve daha kayda geçecek bir çok ilkleri olan dönemdir Ergenlik çağı…

Ergenliği Heba etme

cpgulen | 13 December 2007 10:30

Hayatta birçok konuda zorluk yaşadım.
Fakat bu konuda çaresiz kaldım.
İnsanın evladı ile yarış eder gibi uçlarda yaşaması ve sorunların üstesinden gelememesi ne zormuş. Benim 1 cp’li oğlum(14)yaşında, 1 tane de 13 yaşında başka bir oğlum var maalesef küçük oğlumla yaşadığım çatışma beni çok yordu.
Zaten hayat zor ve dik yamaçlı ve dikenli.
Bir de
Yeni dikenli yollar var karşımızda.
Şu ergenlik denen olguyu görmek ve anlamak bir sanat, bu rolü oynayamıyorsan bittin demektir.
Kimsenin böyle bir çatışma yaşamamasını dilerim.
Yaşayanların da nasıl çözüm ürettiğini bilmek isterim.
Hayat elbet dikenli olacak kabul ama hep benim elime batıyor bu günlerde.
Ne kan kaldı bedende ne hal ne can…

her telden

gunerce | 13 September 2007 18:17

*domatesi soymadan önce ateşe tutmanızın işinizi kolaylaştıracağını*sarımsağın ve sucuğun ıslatılırsa çabuk soyulacağını*Sirkenin büyü bozduğunu :))*Her ergenin çevresindekilerin onlu anlamadığını düşünerek intiharı en az bir kez düşündüğünü*Et yemeğinin tuzunun en son konması gerektiğini

MELEK!

| 18 July 2007 15:57

annem kopmuş dudağıma uhu sürüyordu alelacele.
babam yırtılmış dizkapağıma elindeki soğumuş lahmacunu
sürüyordu. içindeki macun tutar diye…
ablam rahat rahat kusabilmem için çetin altan’ın sosyalizm üzerine kaleme aldığı 25 yıllık makalesini okuyordu ağzındaki zambo’yu sündüre sündüre…
sakin bir telaş nasıl olabilirdi allahım!

thelonius monk’un parmakları derme çatma kurban olduğumuz evimizin damına dokunuyordu.
yağan yağmur muydu, kâni karaca’nın avaze saldığı bir
ilahi mi?
bilemiyordum.

elvan gazoza geçirdiğim açmayı dişlerken elimi tutmuş ve sivilceli ergen suratıma bakmıştı acıyarak.
bakmamış mıydı? yutkunmuştum. gözlerimi kaçırdım bütün gözlerden. fidye falan da istemeden. kaçırdım ruhuma.
bana bak, dedi.
bakarken düştüm dudaklarındaki uçuruma.
tutuyordu bileğimi. tutuyordu ürkekliğimi.
ürkekliğim erkekliğimi tutuyordu. ay tutuluyordu.
ayları tutuyordu o: melek.
zaman tutulmuştu. zaman tutuklanmıştı.
dudakları dudağıma ağır ağır ama o kadar da şimşek gibiydi…
ıslandı içim. dudağım saçlarına savruldu.
ediz hun bendim. hun komutanıydı ellerim.
ağladım. içimden… içimdeki keşküle akıttım tuzladığım
yalnızlığımı.
melek… içimden geçtiydin bir yaz akşamı.
yazlık sinemaların şık, alımlı mızrağı…
ergenliğimin narin kıvılcımı…

Kızıl olmak ya da…

finten | 02 May 2003 11:06

Yaş henüz onyedi. O yaştaki her genç kız gibi ergenliğin kendini en çok dışa vurduğu dönemler yani. Sivilceler azalmış,göğüsler iyice belirginleşmiş,vücud hatları oturmaya başlamıştır.Ufak çaplı flörtler de son hız devam etmektedir. Duygusal fırtınalar, gençlik bunalımları da pek tabii ki.

Bir kadın bunalıma girince ne yapar? Ya alışverişe çıkar, ya da saçlarıyla oynar! Yani kestirir, boyatır, gölge attırır, eğer biraz cesursa kazıtır bile! İşte yine ergenlik bunalımlarımdan birini yaşarken birden aklıma çok dahiyane (!) bir fikir düştü;”e kuaföre gideyim, saçımın rengini değiştireyim, kızıl olsun, sarı çok yapay duruyor, siyahı da değiştirmek çok zor, hem kızıl değişik daha”. O zamanlar kendime neden sormadığımı anlayamadığım bir soru var; “e sarı yapay da, senin istediğin kızıl çok mu doğal???” diye sormuş olsa idim, şimdi belki de az sonra yazacaklarım başıma gelmeyecekti!Neyse efendim. Kafaya konmuş bir kere, kuaföre gidildi ve tüm aile eşrafının karşı koyuşlarına rağmen saçlar kızıla boyatıldı. Tabii ki beğenilmedi! Çünkü kadın arkadaşlar bilir, “kızılı tutturabilmek” diye bir kavram vardır ki, henüz uygulanmışına rastlanmamıştır. Ya çok koyu olur, ya çok kırmızı, ya kırmızısı azdır, ya bakıra çok kaçmıştır. Spotların altında kahverengi sanılan saç renginiz güneş ışığında başınızdan aşağı bir kutu kırmızı filli boya geçmiş gibi durur. Bu sefer de “ay çok mu dikkat çekiyorum” diye içiniz içinizi yer. Saçlar kızıl olduğu için (ateş rengi ya) genellikle bakımlı gezmek mecburiyetiniz doğar! Saç kızıldır,herkes size bakar ve tabii bu anlarda eşorfmanla geziyor oluşunuz insanları hayal kırklığına uğratır.