Eskiden “ÜSTAD” olmak çok önemliydi. Üstad’ a karşı çok büyük saygı vardı. Birden, kendini Üstad olarak tanımlayan binlerce üstad çıkmaya başladı. O zaman dediler ki, “usta – aslında ÜSTAD- olman için 40 fırın ekmek yemen lazım.” Gerçek üstadlar kendi üstadlıklarından utanmaya başladılar ki, onları imdadına boy boy yetişen Üniversiteler -bizim dil kurumunca evrenkent olarak tanımlanır!- çıkmaya başladı. Buralara yüksek zümreden, değerli insanlar çalışmalarını yapmakta ve bilmin gelişmesini sağlayan adımların köklerini salarken, bu zümre kendini -hakları idi- “AYDIN” olarak tanımladılar. Derken, üniversitelerin önemi, Fransız İhtilali ile, birden bire artı ve bizden birileri, bazı gerekli öğretileri almadan, çalışmalarını destekleyecek gelişmelere zamanlarını harcadan kendilerini o bilim kurumlarına yapıştırıverdiler. Bu bizim düzmece aydınlar üstadlıktan çıkmak için bir yol aradılar ve utandıklarını yayınlarla halka duyurdular. O zaman, kendilerine “Bize “ÜSTAD” demeyin biz “AYDINIZ.”” olarak seslerini çığırtarak dışa vurdular. Şu an, “Aydın olmak için 40 üniversite okuman lazım.” denmesi gerekeceğine; daha bu başarılamadan bazıları “Bize aydın demeyin, biz DÜŞÜNÜRÜZ.” demeye başladılar. Benim kafamı karıştıran, düşünürlükten sonra bunlar kendilerine ne isim takacaklar?