bildirgec.org

deprem hakkında tüm yazılar

Çınarcık Çukuru

siyah zeytin | 21 November 2006 11:26

Yaklaşmakta olan Marmara Depremi ile ilgili bir belgeyi paylaşmak ve kısaca açıklamalar eklemek isterim.

Çınarcık’ ın kuzeyinden başlayarak devam eden bir “yar” sözkonusu. Bu derin çukur aslında tüm Marmara Denizi’ ni oluşturuyor. Baktığınızda Yalova’ nın kuzey ucundan İZmit’ in güney ucuna kadar olan uzaklık 1200 metre ve bu açıklığın deniz dibi tam 1280 metre.

İstanbul’ a ve adalara doğru incelediğimizde ise Kınalı adanın hemen güney açıkları 60- 70 metre iken birden 1280 metreye düşüyor. Bu çok keskin bir uçurum demek. Karada olsa aşağıya bakamazsınız…

Deprem tahmininde umutlar artıyor mu?

nicomedia | 14 November 2006 20:07

hava durumu tahminleri gibi, teknik olanaklar yeterli durumu geldiğinde depremlerin yeri ve büyüklüğü bir iki gün önceden elbette kesine yakın bir olasılıkla tahmin edilecektir diye düşünüyorum. Yeter ki konu ile ilgili teknik imkanlar o düzeye erişsin.
aslında ben depremi aylar öncesinden bilseler bile bu konuda insanları uyarıcaklarını sanmıyorum… çünkü devlet üstleri için türkiyenin ekonomisi çok önemli olduğundan ilk önce bu haber onlara gidicek ve onlarda bu konunun kapatılmasını sağlayacaktır. düşünsenize insanların büyük bir deprem bekleyip 2-3 gün iş hayatının ve çalışma sektörlerinin durduğunu kaç yıl gerileriz sadece bir kaç günde. insanınların hayatının hiçe sayıldığını daha öncede çok gördük.

İstanbul’ da Deprem

buddhala | 12 November 2006 16:15

Ablam gelmiş uzaklardan. Hava soğuk, dertleşe dertleşe uyumuşuz mışıl mışıl. Kolu boynumda, en son saate baktığımda gece 1:30 gibiydi. Kedinin kumu tepeleme sesleriyle dalmışım ben de sonradan. Bir ara kapıyı tırmalamayıp yemek ricasında bulunmuş sanırım ama ben uyumaya devam etmişim…
Üst kattan gelen adım sesleri beni ürkütünce, tam gözlerimi açacaktım ki, her yer kalp atışıyla senkronize bir şekilde sallanmaya başladı. Gözümü biraz aralayıp, üstteki kitaplığın hayat üçgeni oluşturmadan karnımızın üstümüze düştüğünü gördüm. Ablam yanımda çığlık çığlığa. Herkes feryat figan… Birden üstümüzdeki kolonun da çökmeye başladığını gördüm. Çatırtı sesleri ve toz, toprak. Ablamın kolunu kaldırmaya çalışıyorum ama o kadar ağırki, cansız gibi. Yastıkla yüzümüzü koruyup, olası göçükten sağ çıkma planı kuruyorum o halimle ama kolu kaldıramıyorum. Kol boğazımı sıkmış, zor nefes alıyorum. Bir hamleyle yastığı başımın altından çekip, ablamla benim yüzümün üstüne koyuyorum. Tam o anda kolon çöküyor. Ağzımdan kanlar geliyor. Ablamdan ses soluk yok. Kolonla sınırlı kalsa, koca bina çöküyor. Kediden de çıt yok, bir ara mouvlamaya devam ettiyse de.
O an bilincim yerine geliyor. Kalbim küt küt atıyor. Titreyen bedenim yeni bir deprem mi kuşkusu uyandırıyor, hayır titreyen sadece benim. Karnımda bir yük, kolumu hissetmiyorum. Ama ablamın kolu yok ortada. Ağzımın kenarında hafif bir ıslaklık. Gözümü aralamaya korkuyorum, ya tüm olanlar gerçekse. Yüzümün üstünde yastık yok. Kolum eski haline dönüyor. Yastığın altına koyup yattığım için kolum, hissizleşmiş. Gözümü açıyorum, gök mavisi tavan. Kitaplık yerinde. Ağzımdaki sıvıyı kontrol ediyorum. Beslenmem bozuk diye, ağzıma gelen salyadan başka birşey değil. Herşey normale dönüyor. Peki ya deprem olursa? Saate bakıyorum, 3:18. Ezan sesini duyup içime huzur dolar belki ama ezana daha çok var. İçime kurt düşüyor sonra. Haberlere bakmak istiyorum. İlla İstanbul’ da mı deprem olacak, belki başka yerde olmuştur. Babama, ablama çağrı atayım diyorum. Belki ailemin, ablamın orda deprem olmuştur? Saat gelince aklıma bu fikirden cayıyorum, gecenin bir vakti herkes telaşlanır. Gözüm kitaplığa dalmış, kitaplığın yerini değiştirmeyi kafaya koyuyorum sabah uyanınca. Uyuyup uyuyamayacağımı bilmiyorum bu ruh haliyle ama yataktan çıkmayacağım kesin. Kendi kendime soruyorum, kendini o kadar değersiz görüyordun, niye bu önlem? Bazen ölmeyi arzularsın da, ölmek ayağına gelmişti hani neydi o telaşın? Ablanın koluyla debelenirken, ağlayacak gibiydin ne oldu? Kendimi azarlamaya başladım. Ölmek çözüm değil ama ölürsem üzülürüm tabi. Kendime mi; hayır, aileme bir de birkaç kişiye… Hemen hoşlandığım kıza ilk gördüğümde açılmayı kafama koyuyorum. Madem böyle bir tehlike var, içimdekileri ona söyleyim bari, ne kaybederim? Dönüyorum kendime tekrar, “çok basitsin!” diyorum. Bu rüyaları önceden de gördün kaç kez! Hala kitaplığın yerini değiştirmedin. Hala o kıza açılmadın! Hem basitsin hem de sözdesin. Kendimle böyle tartışırken tekrar uykuya dalmışım…

Dünya Risk Haritası

akobey | 18 October 2006 09:15

Bu site dünyada meydana gelen önemli olaylar, salgın hastalıklar, sel, deprem, biyolojik ve kimyasal tehlikeler gibi konularda dünya risk haritasını online olarak anında göstermektedir. 17.10.2006 tarihi itibarı ile Türkiye de Sivas ta meydana gelen otobüs kazası, Sakarya Nehrin deki biyolojik tehlike, Aşkale ve Tercan daki deprem risklerinden bahsetmektedir.

Bu yayın Macaristan Budapeşte de bulunan National Association of Radio-Distress Signalling and Infocommunications, Havaria Emergency and Disaster Information Services tarafından yapılmaktadır.

deprem erken uyarı cihazı

populerSEEN | 28 September 2006 04:19

hani insanın bu kadar da olmaz dediği bir an vardır ya, işte buda öyle olsa gerek..bizim bilimadamlarımız depremi önceden tahmin etmenin yollarını arıya dursunlar… bu cihaz depremi 15-30 saniye önceden haber verip, alarm çalıyormuş…

tenezzül

linnux | 06 September 2006 19:07

Güzel ülkemizde büyük bir doğal afet yaşanıyor.
Bir yardım kampanyası başlatılıyor.
“Gavur” dediğimiz yabancılar bile katılıyor yardım kampanyasına.
Ellerinden geleni yapıyorlar.

Bir de yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması var.
Özal’ın yüzünü kara çıkarmaktan korkan memurlarımız vazife başında.
Ellerinden geçiyor bir bir muhtaçlara ulaşması gereken eşyalar.

Memurdur, insandır(!), canı çeker onun da…
Bir battaniye, bir çaydanlık, “Abi çok kaliteli mal bunlar!”…
Canı çekiyor, alıyor alabilirse, gözü kalıyor alamazsa…