bildirgec.org

cahil hakkında tüm yazılar

Simetri Hastası!

Cali Kusu | 30 April 2011 12:06

Sabrımı deniyor cahil zaman. İki de bir basıyor damarıma. Cahilliğine veriyorum. Basit tebessümlerle affediyorum. Her affedişimde tekrarlıyor hatasını. Ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum ki. Sürekli bir mesafe koyuyor onunla arama. Onu benden kıskanıyor mu acaba? Yok artık!

Zihniyet-i rezalet

admin | 27 March 2011 19:46

Aman Tanrım!
Yok böyle bir kıvraklık… Nasıl iştir yarabbi ne muhteşem bir yalancılık. Olağan üstü esnekliğinin yanında, bir de oynak kahpelik…

Derse mola vermişti hoca. Çimlerin üzerine bağdaş kurmuş, gökyüzünde ahengine hayran olduğum güneşin tadını çıkarıyordum. İki çift karşıdaki banklara oturdular. Üç boyutlu görebiliyordum onları.

Derin bir sohbete daldılar. Dünya ters dönse onlar hala düz duracak vaziyette. Gözleri sadece 21(üşenmedim saydım) kare taştan oluşan bölgede geziniyordu. O çemberin dışında olup bitenler umurlarında değildi sanki…

Kertme !

zyprexa | 18 June 2009 16:10

Gözlerinin bebeğine kertilmiş olsa göz bebeğim …
Uyusa senliğinde benliğimin var olmaya çalışan kişiliği …
Ellerim gömse parmaklarımı saç diplerinin gölgeliklerine ….
Bir dua karalansa dilimin tüyü bitmiş yetimliğine …
Ve dudaklarımdan intihar eden her sözcüğün aslında adak olduğunu bilsen güzelliğine …
Soluğum savrulsa nefesinde … Ulaştığı diyar yar olsa sadece …
Yatsa çocukluğum olgunluğunun dizinde ve parmak izlerin yer etse,
gözümün dizine bıraktığı ahmak ıslatan yağmur çiselemelerine …
İyi geceler demek temenni mi yoksa gece zaten seninle varlığınla iyi mi ?
Bilmemek cahillikten mi yoksa cahillik senin varlığını bunca zamandır bilmemek mi ?

Kalemimden …

Trafik Organizmaları

Guitarist | 26 December 2007 20:16

Ailemin arabasına park yerinde nasıl bir yaşam formu olduğunu kestiremdiğim bir organizma,çarpıp kaçmış. Ön tampon delinmiş.

Hadi saçma sapan sürdün,acemilikten mi denyoluktan mı çarptın,bari kaçma adam gibi not bırak arabanın bir yerine de çarptım neyse masrafınız öderim de.

Ya da,masrafınızı ödeyecek maddi gücüm yok özür dilerim de.Ama çarpıp o kadar hasar verip kaçma be kardeşim! Ben yine insanlık edip,belki acelesi vardı hastası vardı deyip helal ediyorum.

Trafikte o kadar cahil insanlar var ki,bir saatlik bir otomobil kullanımının ardından insan sinir hastası olup çıkıyor…

Cesareti olamayan, razı olmaya hazır olsun

ikuzgun | 09 December 2007 11:05

Cesaret, güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güvendir. O işi yapabilme azmidir.

Cesaretin en hası, her şeyini kaybetmeyi göze alabilmektir. Her şeyini kaybetme riski olan bir durumda yapmak istediğin ya da yapmak zorunda olduğun şeyi, her şeye rağmen yapmaktır.

Tam tarif olarak cesaret; yapmak istemediğin, ya da olmasını istemediğin bir şeyin gerçekleşmesi ihtimali uğruna, yapmak istediğini yapma iradesinde; ısrar etmektir.

Kişiyi cesarete sevk eden çeşitli hisler vardır. Bunların en başında geleni sevgidir.

sigarayı bıraktım çünkü üşendim bakkala gitmeye

lecteur | 19 November 2007 15:44

herzamankisokak, yanımdaki kadının ne alaka karşımda olduğuna hayretle teessüflerimi üflerken kadının suratına, suratına hayalen, adamın biri almış gidiyor elinde iki boyut birden dikdörtgen alüminyum çerçevede, hırsız! diye bağırmak istesem de kadın, lafa tutmuş beni amansız bir donanma sahilde. ama dayanılmazı aşınca saldırılar kadının moulin rouge’una işaret parmağımı dayayıp kişotvari “sus bir saniye kadın!,,, adamı gör bak almış gidiyor iki boyutu birden, cak cak hâlâ halla alla!” hayır nerden söktüyse ırıspıçıcığı şimdi genişlerse delik önü alınmaz artık kaybedişin boyutsuzluğu existancialist esrarengizness düşünmeden bütün bunları. hayır hayır çalıp da ne yapacak ki, değeri nedir nerde bozdurulur bu boyut bilir mi ki de ki bu hırsız satacak bunu? hayır; kadını ansızın terkedip, peşinden koşmaya başlayınca, hırsızın, o kalan tek boyutu da ensemde hissettim, bir çeşit sağanak gibi, hani o yağmurun duvarı, bilirsiniz; son sürrat! önde hırsız arkada kızgın boyut! ortada, kalakalmama ramak kala ama kalakalmamaya çalışarak , koşmaya devam ettim biçare . geldik aşaa caddeye, kutsal hırsızlık masası şefinin yanından geçerken tut dedim şefine, adamın aklı fikri reçine, tut diye bağırdım hırsıza charlot kırpışı yaparken gözleriyle, bir de bunu görende, küfrü bastım ırıspıçıcığına, hırsızlık bakmaya gelmiş teyzelerin gözü önünde, tanesini 18 ytl’ye veren şefin masasının üstündeki hırsızlıklardan .

biteviye

lecteur | 10 November 2007 13:11

sabah olmuş diye kalktı ama sonra gece olduğunu anladığı için kalktığını ve an önceki uyanışının rüya olduğunu sandığı sırada sabah olduğunu farkettiği zaman uyandı. etrafına bakındı, odanın ortasında ışık ve karanlığın bir zar gibi birbirinden ayrıldığını gördü. zar, odanın ortasındaki şövalenin tam ortasından geçmekteydi. burada bir tablo vardı, henüz bitmemiş.

doğruldu ve ketıla yöneldi, aydınlık tarafta. kıpkırmızı düğmesi ketılın, ketıl çalıştı, kahve uyandı, çıtırdadı; ketılın akıcı fransızcasını dinlerken kahve, habeşce ona cevap verdi de o anlamadı.
odanın karanlık tarafına geçerken elindeki sigara – izmaritlerin altında yatan küllüğün olduğu masaya bırakıp, tekrar aldığında dudaklarına külün pürüzlü tadını bırakan filitresi, iki parmağının arasında, pencereyi açtı. avizedeki ampul ve gökteki güneş aynı tuhaflıkla tam ortasından bölünmüş ve dairenin yarısını kaplayan karanlık, avucunu gevşekçe yumruk yapıp yarım güneş ile balkonu arasına tuttuğunda gri betona bir hilal şeklinde bir hüzme vuruyorlardı.