bildirgec.org

bohem hakkında tüm yazılar

Tatlı Bir Rüzgar Eserse..

pillibebekkuyuda | 17 November 2009 16:12

http://imagecache2.allposters.com/images/TEL/JR103.jpg
http://imagecache2.allposters.com/images/TEL/JR103.jpg

-Tatlı bir rüzgar eserse eğer, boyam kuruyabilir.
-Akşam biri gelir portresini yapmamı isterse eğer, biraz para kazanır, yemek yiyebilirim.

Hiçbirşeyin garantisi olmadan eğer’lerle yaşanan hayatlar..

Ayaklarıma kapanan çingenenin, yerde bulduğu altın yüzüğü parmağıma taktığımda bol gelse de yaptığının para istemek adına, iyi bir aldatma tekniği olmadığını ilk saniyede kavrayıp ta anlamamış gibi görünmek, Paris in güncelini anlamaktı belki de..

Hemen hemen her sokağından bir anda karşınıza çıkan ve yüzünüze bakan heykeller sizi heyecanlandırmakla kalmaz şaşırtır da..

Montmartre, şarkılara konu olan bu güzel semt, Fransızların insana değer vermeyen soğuk mizaçlarından hiç hoşlanmasam da, bu özelliklerinin şehrin herbiri ilginç mimari özellik taşıyan muhteşem binalarından yansıyan ”farkındalık” olduğunu düşünüyorum..

Deus

Cevval Portakal | 17 October 2009 17:46

Tanrı yeryüzüne indi.
Rastgele bir yerde, orta sınıf bir ülkede, orta sınıf bir ailenin ürünü olarak. Bir çocukken dünyayı tanıdı, çevresinin doğrulaııyla büyüdü. Oynadı, eğlendi. Eğitildi. Eğitimden nefret etti. Orta karar okullarda okudu; birazını bitirdi, birazını bitiremedi. Sonunda bir yetişkin olarak kendi kararlarını verebilecek olgunluğa eriştiğinde hiçbir karar vermedi.

Tekrar çocukluğuna döndü, eğlenmeyi seviyordu. Kendine yeni zevkler edindi, müziği, sinemayı, edebiyatı, sanatın her türlüsünü sevdi. Seksi, uyuşturucuları tatdı.
Eski bir alışkanlık olsa gerek, yalnızlığı hepsinden çok sevdi. En ufak sorumluluk almadan yaşadı. Sadece merak ettiklerini öğrendi. Yalnızlıkta tam özgürlüğü buldu. Hiç ciddi bir işte çalışmadı, hiçbir birikim yapmadı, geleceği hakkında hiç kafa yormadı. Sadece zevkleriyle yaşayabildiği sürece başka bir şey düşünmesine gerek yoktu.
Kabuğuna çekildi. Yalnız kaldıkça insanlardan uzaklaştı, uzaklaştıkça onlara yukarıdan baktı. Sınırlı hayatlarını, mutluluk umuduyla kendilerine yeni sıkıntılar yaratarak yaşayan insanların dünyası ona komik gelmeye başladı. Hiçbir şey için bunca zevkten kendini mahrum bırakan insanları anlayamadı. Dışarıda olan biten ile ilgilenmeken vazgeçti.
Hiçbir dine inanmadı, yok olmaktan korkanların basit hikayelerine karnı toktu.

imdat boğuluyorum

normandy | 05 August 2005 16:36

“ofis” korkunç bi yermiş gerçekten.. “staj” kisvesi altında hiç bi işime yaramayan ve “quite literally” hiç bişi yapmadıım bu yer de tipik bi ofis işte bi kere her yerinde o klişe ofis sözcüklerini duyabiliosunuz; misyon,dinamik,motivasyon vb.. minik bi mutfak var tabi ki her katta.. gidip kahve çay falan alabiliosunuz.. ofis insanlarının yakıtı kahve.. ilk gün alışmamış bünyeye ve aç karna o kadar kahve içmişim ki elim ayağım titriodu kafeinden.. buradakiler beni ne yapacaklarını bilmediklerinden önüme şirketin emeklilik planları mevzuatını koydular.. al bu dosyayı oku.. burada bulunmamın abukluğunun boyutunu elektronik öğrencisi olduğumu açıklayarak büyütebilirim sanırım.. ne tür bi okuyucu olduğumu da dragonlance sagasındaki bütün weis&hickman kitaplarını okuduğumu söyleyerek belirtiim.. bu bilgiler ışığında, sizce, ben önüme konulan bu dosyadan ne anladım? temettü diye bi kelime var.. onu telaffuz edebiliorm artıkın.. dosyayı yazanların da kafa karışmış zaten.. bi yerde 1000 YTL derken başka bi yerde 1.000.000.000 TL dio.. para birimine de dikkat etmediğim için arada dumur oluorm.. burdaki kimse niye burda olduğumu ne yaptığımı anlayamadı.. takım elbiseli ofis insanlarının arasından kot ve t-shirt ile her sabah geçip beni kapattıkları odaya girip 9 saat çıkmadııma göre önemli bişi yapıorm heralde.. diemiosun ki kimseye de “bişi yapmıorm” die.. admin privilege’ım olmayan bir bilgisayarda bişiler yapıomuş gibi görünüorm.. bu yazıyı da o bilgisayardan yazıorm ztn.. filter servisi bildirgeçin açılmasına da izin vermeseydi kayışı koparırdım heralde..