bildirgec.org

birey hakkında tüm yazılar

Aidiyet

haritametoddefterikasalKSL | 20 May 2009 13:13

Bizler niçin ait olma güdüsü ile davranir,yaşariz.ve neden kendimizden daha büyük ,daha güçlü ve daha güzel olanla yan yana durmak isteriz?

Nedir bu mensup olma eğiliminin altındaki şey?Niçin bir takım tutma gereksinimi duyariz,yada niçin bir milliyete,dine,ülkeye.Daha güçlü olani gördüğümüzde ,veya arayıp bulunca neden sığınır o doğrultuda bütün tanımlari sorgular ve şekillendiririz kendimizi.Bu öğrenilmiş bir davranişmi yoksa içsel bir davranişmi?
Elle tutulur bir faydasi olmadiği halde neden ısrarla bir yerin bir şeylerin parçasi olma isteği?
Kendimizden korkuyor olabilirmiyiz?Umud ederek daha mı az yıpraniriz.
Kendisini doğasini,cevresini ve olgulari sorgulayan hemen herkesin sorabileceği türden sualler bunlar.
Bütün bu sorularin nedeni olan ait olma duygusu,milyonlarca yildir var olan insanin diğer insanlarla ve doğaya karşi yaşamini sürdüren insanin varolma ve türünün devamini sağlama dürtüsünün bir ürünü .
Topluluklar dahilinde yaşayan tüm varlıklar gibi insanoğlunun da bir başina varlığının devamını sağlamasi ve gelişimini sağlamasi söz konusu olmazdi diye düşünüyorum.
Doğuştan edinilmiş bir davraniş olan ait olma isteği.Sağlıklı bir biçimde giderilmezse,sağlıksız yollara başvuruyoruz.Bahsi geçen sağlıksızlık cocukken baslıyor.Özgün karakterimizi,yansitamadiğimiz birey olarak kabul edilmediğimizde bu duygu tatmin edilemiyor.Farklı mecralarda bu arayış sürüyor.

Bir toplum nasıl okunur?

kahramancayirli | 05 May 2009 11:24

Bir toplum, diğer bir toplumdan hangi özellikleriyle ayrılır ve biz bunu nasıl ölçebiliriz? Maalesef bu soruya verilen en yaygın yanıt, yaklaşık 25 yıldır aynı ismi içeriyor: Geert Hofstede. Hofstede, dört kültürel boyut belirlemiş ve 1967 – 1973 yılları arasında 70 ülkeden topladığı verilerle bu dört boyutu rakamlarla ifade edip, ülkeleri birbirleriyle karşılaştırılabilir hale getirmiş. Dört boyutun birincisi, bireysellikkollektivizm, karar verme sürecinde bireyin kendi başına karar alabilirliği ve aile, akrabalar, arkadaşlar gibi referans gruplarının verilen kararı şekillendirişi arasında salınıyor. Türkiye’nin bu ölçüden aldığı skor 1980 yılı için 46’ymış. Yani kollektivizme bir parça daha yakın bir toplum.İkinci boyut, güç uzaklığı, toplumdaki hiyerarşiyi, merkezileşmeyi ve ast-üst arasındaki güç mesafesini ölçüyor. Ülkemiz bu kriterden 63 puan almış, yani güç uzaklığının biraz yüksek olduğu bulunmuş.Bir diğer boyut olan erkeksilik-dişilik ise erkeksi toplumların başarı ve sonuç odaklı, dişi toplumlarınsa, sonuç değil süreç odaklı olduğu öngörüsü üzerine kurulu. 1980 verilerine göre 44 rakamı çıkıyor karşımıza, bu da demek oluyor ki, Türkiye, dişi özellikler gösteren, süreçi biraz daha fazla önemseyen bir toplum.Belirsizlikten kaçma (.doc), bu yazıda üzerinde tartışılacak bir diğer boyut. Ülkemiz bu ölçüde 88 puan alıyor, yani harekete geçmek / yeni bir işe girişmek için çevreden bilgi toplama düzeyimiz çok yüksek. Hofstede, bu boyutlara daha sonra “kısa ya da uzun vadeye dönüklük”ü de ekledi, ancak bu boyut için Türkiye verisi mevcut değil.Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra verilerin güvenilirliği, toplumumuzun heterojen yapısının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gibi noktaları da dışarıda bırakıyorum.

Daha bireyci, erkeksi, belirsiz ve kısa vadeli bir toplum

Keşke bu boyutları değerlendiren ve güncel veriler üzerinden hesaplanan yeni çalışmalar yapılsa. O zaman rakamlar üzerinden karşılaştırma imkanımız olurdu ve görece daha somut tespitler yapabilirdik. Oysa ben burada daha farklı bir yönteme kalkışıp toplumumuzdaki 25 yıllık gelişimin bu rakamları hangi yönde ve ne derece değiştirebileceğini tartışmaya çabalayacağım.

Politik mi Kendi mi ?

Zeit geist | 27 April 2009 11:53

Yan tutmak… Kitlelerden beklentileriniz bu yönde. Herkes bedenlerin bir safa katılmasını istiyor. Hep bir ağızdan
haydi söyle politik görüşünü belirt, ideolojisinden partisine partideki tuttuğun taraflaşmış gruba kadar belirt demekteler.

Belirt ki… İşte o kısmı anlayamıyorum. Ben yan tutmak istemiyorum bedenen değil beynen yer almak istiyorum
bu oluşta dedikçe ee planların nedir diyorlar. Şu anda açığa serilecek kadar uygulamada planım mı var ki anlatayım
desen de nafile, yine insanlarda bir donuk surat. Anlatıcının,-derdini anlatamayanın- kulakları uğuldar bu boşlukta.
Ne yapmakta bu insanlar illa canları savaş mı istiyor. Kalıplaşmış fikirlere oturmayı reddedene neden bu öfke?
Birey sevgisinden bu kadar mı yoksunlar. Her bireyin ilkin kendini geliştirmesi gerektiğinden bu kadar mı habersizler ?

Populasyon

arago | 08 February 2009 10:01

Bir canlı tütünün doğanın belirli bir bölgesine yerleşmiş bütün bireylerinin bir araya gelerek oluşturduğu topluluğa populasyon denir.

bir populasyon örneği
bir populasyon örneği

Doğal Şartların populasyonu düzenlemesi ile ilgili hipotezler:

Thomas Robert Malthus
Thomas Robert Malthus

a)Malthus Hipotezi
Malthus’ a göre populasyon düzenlemesinde dış faktörler etkilidir. Bu dış faktörler Savaş, Besin Kıtlığı, Hastalık, ve Doğal Afetlerdir.
Malthus nüfüs artışının geometrik oranda artarken besin artışının aritmetik dizi şeklinde artış göstereceğini böylece birey sayısı fazla miktarda artarken besinin yetmiyeceğini savunmuştur.
b)Wein-Edward Hipotezi
Wein-Edward ‘a göre ise populasyon kendi büyüklüğünü çevresindeki besin kaynaklarına göre ayarlar. Bu düzenlemeyi sosyal davranışlardan kaynaklanan iç kuvvetlerle gerçekleşir.
Örneğin; farelere belirli alanda sınırlı sayıda besin verildiğinde fareler üreme hormonlarına etkide bulunarak üreme kapasitelerini düşürdükleri gözlemlenmiştir.Bu olay bazı canlı gruplarına özgüdür.

Parmak izi ve takının birlikte sunumu

sudenayay | 06 November 2008 01:17

Takı, benim fikrimce insanların dış görünüşünü tamamlayan bir aksesuardır. Son zamanlarda takı modellerinde artma oldu. Benim en dikkatimi çeken model, parmak izi şeklindeki takılar. Hepimiz biliyoruz ki parmak izi kişiye özeldir, Yani parmak izi tespiti yapılarak, kimlik tespiti yapılıyor. Ne dersiniz parmak izi ve takı bir araya geldiğinde; verilen insan için, sen benim için bana özel bir şey taşıyorsun anlamı çıkartılmaz mı?

İrade mevzuu

induendo35 | 08 September 2008 15:00

Arkadaşlar tekrardan merhaba. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı münasebetiyle, bizi birbirimizden ayıran, suçlu-suçsuz, namuslu-namussuz, şerefli-şerefsiz, ahlâklı-ahlaksız, hırlı-hırsız vb. kisveleri alt başlıklarında sıralayan şeye, yani iradeye değinmek istiyorum.Sizin de hak vereceğiniz gibi insanlar nefis üzerine yaratılmış varlıklar. Akli dengesi yerinde olan bütün insanların istekleri aynı ama bu istekler karşısında gösterdikleri tepki farklıdır. Peki nedir bu fark? Coğrafi konum mu? Gelir düzeyi mi? Tahsil durumu mu? Aklımıza gelebilecek en uç noktalar bile bu soruya cevap değil sanırım. Çünkü insanın fıtratı gereği bazı şeyler içgüdüsel oluşuyor, sonradan edinimle değil. Örneğin beslenme, barınma, üreme ve tembellik her insanın yapısında doğuştan var olan şeyler değil mi? Kendinizi bir gözden geçirin bakalım. Dağdaki çobanla kentteki genel müdürün cinsel ihtiyacı aynıdır ve ikisinin de bildiği bir tek giderme yolu vardır.

HOLOWOOD mu?

rivak | 29 April 2008 16:52

Yalnızca Amerikan sinemasının değil, ABD emperyaliziminde kalbi HOLLYWOOD
Amerika hollywood endüstrisi sayesinde fikirlerini bütün dünyaya sunar.Film senaryolarını kendi istedikleri gibi yazarlar.Diğer dünya sinemalarında ise bireyler kendi duygu ve düşüncelerine göre film yaparlar.Dünya politikasında konuşma hakkı sadece Amerikaya bağlıdır.Diğer ülkeler ise bu hakka sahip değillerdir. Çünki amerika kendi ürettiği politik filmler için millyetçilik, diğer ülkelerin filmleri ise faşizm olarak adlandırılır.HOLLOWOOD; dünya gerceklerini sadece kendi istedikleri gibi,kendi belirledikleri koşullar altında yapmaktadır.Bütün müslümanları dünyaya terörist olarak tatırken,bizim ülkemizde yapılan filimler(Kurtlar Vadisi) için faşizim olarak nitelendirirler.

http://www.torpil.gov.tr

| 16 March 2008 16:56

Memur yerleştirmeleri uzun bir zamandır ÖSYM tarafından yapılıyor.
Adayların KPSS puanları ve tercihlerinin bilgisayar yoluyla değerlendirilmesi
nedeniyle torpil ve kayırmanın olmadığını zannediyoruz.
Fakat burası Türkiye!

Bu gibi olaylar bitmedi, bitmeyecek.

Ekmeği ve çayı çokça tüketmemiz, kahvehane düşkünlüğümüz,
tv izleme oranımız gibi torpil de hayatımzın vazgeçilmez bir parçası.

Haksızlık ve adaletsizlik yüzünden yakınıyoruz.
Unuttuğumuz bir gerçek var ki, biz toplum olarak
torpili kendimiz için, yakınlarımız için caiz görüyoruz.

Hitler ve Türkiye üzerine

delizade | 21 December 2007 01:54

illus: delizade

“…çünkü şeref ve namustan yoksun milletler er geç hürriyet ve istiklallerini kaybederler.”

Sizlere I.Dünya Savaşı öncesinde Almanya üzerine Hitler‘in bazı tespitlerini aktaracağım. Yazının sonunda belirttiğim benzerlik üzerine düşündürebilirsem ne mutlu.

Hitler, erken gençlik döneminde ve bir asker olarak hem cephe gerisinde hem de cephede yaşadığı tecrübelerden sonra zorunlu olarak, neden-sonuç ilişkisi kuran siyasi bir kafa yapısına sahip olmaya başladı ve hırsla, kinle ve haksızlığa uğrayan bir insanın ezikliği ile her geçen gün kendisini bu minvalde besledi. Oldukça fazla kitap okuyordu, ülkesinin her unsuru üzerinde disiplinli ve itinalı bir gözlem yapmaktaydı. Bu yolda günde 16 saat okuyup çalıştığından bahseder. Bu beslenme uzun bir dönemi içine almaktadır. Tarafsız olmaktan elbetteki çok uzakta olan bu fikir yürütmeleri sonucunda ülkesi Almanya üzerine aşağıdaki tespitleri yapar. Hitler’in eğitim, aile, evlilik, fuhuş ve basın üzerine bazı tespitlerine yer vereceğim bu yazıda.