bildirgec.org

andımız hakkında tüm yazılar

ANT İÇERİM

lavinya76 | 02 April 2010 10:54

bu ben değilim:)
bu ben değilim:)

İlkokul günlerini herkes hatırlar. Beyaz yakalıklar, cebinize üçgen biçimde katlanıp konulmuş mendil, özellikle pazartesi gününe mahsus tırnak kontrolleri, istiklal marşı ve saygı duruşu sonra bahçede sıra olurken kolların tren biçiminde öndeki arkadaşın omzuna değecek biçimde uzatmalar… Her gün yeniden iki belik şeklinde örülen saçlar.

Her sabah neye yemin ettiğinizi bilmeden hep bir ağızdan okunan andımıza eşlik etmeler ve aceleci bir koşuşturmayla hapsolduğunuz sınıflar. Beyaz tebeşirin kara tahtada çıkardığı o acayip ve tüylerimi hala diken diken eden o ses. Tahta silme yarışında tavşan sıçrayışları. Çöp kutusu kenarında kurşun kalem açma sevdalıları…

Çocukgiller

şopar A.Ş | 25 January 2003 02:26

Neden, bu karda, sırtlarında 5 kiloluk giysi ve bir o kadar da çantayla sabah 7de evden çıkıyorlar? Birileri onlardan nefret ediyor olmalı. Dünyaya gelmekle çok kötü bir suç işlemiş de olabilirler.

Neden aynı soğukta, tek sıraya geçip, neden bahsettiğini bile anlamadıkları ve asla tutamayacakları şeylere yemin ettiriyorlar?

Neden kimse bunu yadırgamıyor? Neden kimse bunları yaşamadan büyüyemiyor?

Neden diye bir soru yok! Bunu ancak aptallar sorar. Akıllı olanlar, ‘Kim, nasıl, ne zaman, nerde, kiminle ne yapıyordu? Kimse gördü mü? Bişey dedi mi?’ diye sorarlar. Küçükken; daha anlamlıydı sorular, en küçükken en anlamlıydı. İstenilen yeterli cevapları alamayınca, neyin ne olduğunu derinden gelen saçmalık yüzünden anlayamayınca, soruları büyüklerin anlayabileceği şekilde sormaya başladık. O sırada kendimiz de yavaş yavaş anlamaya ve kabullenmeye başlamıştık. Hepimiz değil tabii, bir süre sonra işler iyice karıştı. Alın size şairden birkaç vecize: