bildirgec.org

altıncı his hakkında tüm yazılar

Altın Yonca Kolyem

Chat Noir 1 | 26 February 2011 17:25

Hatırladığım kadarıyla yedi yaşındaydım. Balıkesir’de anneannem, ben ve Fahriye teyze kuyumcuya gitmiştik. Bana bir kolye alınacaktı. Anneannem altın yonca şeklinde bir kolye beğendi ancak ortasında da mavi bir boncuk vardı. Ben kolyeyi beğenmemiştim. Ortasındaki mavi boncuk hoşuma gitmemişti. Ben ortasında mavi boncuk olmayan daha zarif altın yonca şeklinde bir kolye beğenmiştim.

Ancak ortasında mavi boncuk bulunan altın yonca kolye yine de satın alındı. Kolye artık altın bir zincirle boynumdaydı. Kuyumcudan çıktık, anneannem, fahriye teyze ve ben kaldırımda yürüyorduk. Ben sağ elimi avucum açık bir biçimde göğsümde kolyenin altında tutuyordum. Neden öyle yaptığımı da bilmiyordum. Düşünerek bilinçli olarak yaptığım bir hareket değildi.

Aklımdan Geçen Cümle

Chat Noir 1 | 10 February 2011 11:41

Sizlerle enteresan bir anımı paylaşmak istiyorum. Üniversitedeyken yaşadığım bu olay karşısında ben de şaşkınlık yaşamıştım. Üniversitedeyken en yakın arkadaşıma ekonometri sınıfından bir çocuk çıkma teklif etmişti. O da nazikçe reddetmişti. Biz kendisiyle arkadaş olduk sonrasında. Ders aralarında, kantinde, yemekhanede karşılaştığımızda selamlaşır, iki çift laf eder hale gelmiştik. Bir gün en yakın arkadaşımla kantinde oturuyoruz o yanımıza geldi. Selamlaştık. O yanımıza oturmadı ama konuşmaya devam ediyoruz. Kendisi alttan bıraktığı derslerini artık çalışarak vermek istediğinden bahsediyordu ama daha çok arkadaşıma bakarak konuşuyordu. Bende konuşan o olduğu için onun yüzüne bakarak onu dinliyordum. Birden aklımdan “acaba çok az zamanının kaldığını bilseydi yine de derslerini vermeye çalışır mıydı ?”, şeklinde bir düşünce geçti. Ancak aklımdan geçen bu düşüncemi tabi ki sesli olarak paylaşmadım. Böyle düşündürtecek herhangi bir durum hakkında bir bilgiye sahip değildim. Onu dinlerken, ona bakarken aklımdan bir anda geçen bir düşünceydi bu. Sonra bizde kendisine başarılar diledik. O günkü sohbetimizden hatırladıklarım, kaldığı derslerinden geçmek istemesi ve o anda aklımdan geçen bu garip cümle. O günkü kısa sohbetimizi sonlandırdık. Aradan birkaç hafta geçti. Geçen süreyi tam hatırlayamıyorum ama yaptığımız konuşmayı hatırlayacak kadar kısa, çok uzun olmayan bir süreydi. En yakın arkadaşımla beraber sınıfımızın yer aldığı katta ilerliyorduk. Ekonometri sınıfının kapısının önünden geçerken kapıda asılı olan bir resim dikkatimizi çekti. Başımız sağ olsun, Allah rahmet eylesin, arkadaşımızı kaybettik, benzeri bir yazı yazıyordu. Meraklandık. Kim olduğunu anlamak için resme daha yakından baktık. Resimdeki O’ydu. Birkaç hafta evvel bizimle sohbet eden, kalan derslerini vermek istediğini söyleyen arkadaşımızdı. Sınıfın kapısındaki resimden edindiğimiz bilgiye göre trafik kazası geçirmişti. Arkadaşım ve ben bir birimize baktık. Hem şaşırdık, hem de üzüldük. Ölümün insanı ne zaman nerede yakalayacağı belli olmuyor. Bunu önceden hissetmiş olmam da beni şaşırtmıştı.

Biri Psikolojik Gerilim Mi Dedi?

alploganer | 22 May 2010 14:40

Çok sevdiğim bir tür olan psikolojik gerilim filmlerini şöyle bir derleyeyim dedim. Bunlar dışında aklınıza gelen filmleri belirtirseniz sevinirim.

1. Fight Club(1999) 1999 yapımı David Fincher filmi. Başrollerde Brad Pitt ve Edward Norton harikalar yaratıyor. Filmde gizli bir yeraltı kulübü olan dövüş kulübü ve bu klubün dövüş bağımlısı üyeleri anlatılıyor.

2.Altıncı His(1999) M. Night Shyamalan’ın başyapıtlarından biri. Filmde ölüleri gördüğünü söyleyen bir çocuk ve ona yardımcı olmaya çalışan psikoloğun hikayesi anlatılıyor. Başrollerde ise Bruce Willis ve Haley Joel Osment var.

3.Akıl Oyunları(2001) Ron Howard’ın yönettiği bu film ,gizli bir görevde bulunan matematik dehasını konu ediniyor. Başrollerde Russell Crowe, Jennifer Connelly ve Ed Harris bulunuyor.

aşk ve gurur

astral | 09 January 2010 11:49

eric johansson
eric johansson

Kendi kendimle karşı karşıya getirdi bu aşk beni. Kendime ‘Ne yapıyorsun? dediğim bir haldeyim. Neden? Açıklayayım: Onun için gururundan daha büyükdeğil bu aşk. Benim içinse aşkım çoktan gururumu aştı.

O bana hiç güzel söz etmezken -şu günlerde etmiyor- ben çevresinde dolanıyorum, benim için değerini anlatıyorum. Peki ben bu muyum?

Eski sevgililerim şu halimi görse bir yerleriyle, en rahat halleriyle, kendilerini çok keyifli hissederek gülerler. Belki onların beni affetmesini de sağlardı, o da ayrı. Epey adiliklerim olmuştu ya, üstelik hiç de vicdam yapmadığım.

meditasyon

astral | 04 January 2010 11:11

www.loadtr.com87309-meditasyon.htm
www.loadtr.com87309-meditasyon.htm

Bundan yirmi yıl önceydi. Sıradandı. O zaman da hayatın yoruculuğu vardı. Dayanamayacağım zamanlar o zaman da üzerime geliyordu. Çare arıyordum. İlk çareyi/ kendi kimliğime yakın olan çareyi meditasyon yapmak da buldum. Nedir bu meditasyon şaşası?

Nefesini sayacaksın. Ona kadar sonra gene onakadar. Aylarca devam ettim. Kitaplarda böyle yapmam yazıyordu. Tabii ayrıntılar var ama bir süre sonra o ayrıntılar fani kalıyor. İşin özü kafayı dinlendirmek. Ayrıntılar: ışık uygun olmalı. Loşolursa iyi olur ya dakaranlık. Sessizlikde önemli. Oturuş da önemli ama dediğim gibi düzenliyapıldığında bunlar fani kalıyor. Olay bunlar değil. Ben bunlara ve her şeye uyup devam ettim. Bu mudur dedim, bir şeyiyanlış yapıyorolmalıyım.

sessiz ve kedersiz

astral | 03 January 2010 19:03

eric johansson
eric johansson

Hayattan yorulmuş bir adam, kendinden de yorulmuş. En çok kendinden bunalmış. Kendinden kaçmış, kendini en son düşünmüş.

Kendinden de hayattan da yorulmuş bir kadın. Aşk yok sanmış. ‘Her şey zor ve her şey üzerime geliyor’ demiş. ‘Hayat böyle bir şey galiba’ diye düşünmüş.
Adam ve kadın yolun kesiminde hayata dayanamayacaklarını hissettikleri bir anda, ‘hayata dayanamamak hakkında’ konuşmaya başlamış. Sakince ve hayalsiz bir konuşma olmuş.

M.Night Shymalan klasiği : The Sixth Sense (Altıncı His)

gorcun | 18 May 2009 14:35

The Sixth Sense
The Sixth Sense

Hintli yönetmen M. Night Shymalan’ın 1999 yılında yazıp yönettiği The Sixth Sense (Altıncı His) filmi 10 yıl sonra artık kültleşmiş bir film olarak görülebilir. Ayrıca film yönetmenin kendini Hollywood’da kabul ettirdiği filmde sayılır. Altıncı His’in ardından belkide aynı etkiyi yaratmayan birçok filmi bu filmin başarısından dolayı çektiği söylenebilir.
Filmin konusuna gelince başarılı bir çocuk psikiyatristi olan Dr. Malcolm (Bruce Willis) bir gece eski bir hastası tarafından evinde saldırıya uğrar. Birkaç ay sonra olayın etkisini atlatan doktor yeni bir hastasıyla (Haley Joel Osment)tanışır ve onun sorunlarını çözmeye kendini adar. Bu sırada karısını da (Olivia Williams) fazlasıyla ihmal eden ve kendi meselelerine dalan doktorun çocuk hastasıyla arasındaki ilişki ilerledikçe olaylar daha fazla ilginçleşecektir.
Çocuğun kendisine sırrını açıp ölü insanlar gördüğünü söylemesiyle kafası iyice karışan doktor bu çocuğu iyileştirmeyi kendine görev edinir.

The Sixth Sense
The Sixth Sense

Ancak tedavi ilerledikçe hastalığın bambaşka boyutlarının olduğunu öğrenecektir.
Birçok filmde defalarca tekrarlanmış, ti’ye alınmış meşhur süpriz finaliyle de ünlü olan film başarılı bir psikolojik gerilim olarak görülebilir. Altıncı His, başta çocuk oyuncu olmak üzere diğer tüm oyuncuların performansları ve atmosferiyle de filme gerilim havasını başarıyla işliyor.

sizin yönetmeniniz kim?

kahramancayirli | 30 January 2009 13:17

çok genç çok usta...
çok genç çok usta…

2002 yılında çektiği signs (işaretler)’a tek kelimeyle bayılmıştım. 2004 yazdığı the village (köy)’ı ise anlamamıştım, arkadaşımın filmin peşinden yaptığı yaklaşık yirmi dakikalık açıklamadan sonra anlayabilmiştim filmin vermek istediği mesajları. son olarak 2008 yapımı the happening (mistik olay)’ı da izleyince shyamalan’ın genç bir usta olduğuna hükmettim. psikolojik gerilim filmi, mistik olay ama yine filmin konusundan dahi söz etmek istemem zira konu hakkında kuracağım her cümle filmin büyüsünü eksiltebilir. yönetmen 1970 hindistan doğumlu, birçok yönetmen onun yaşındayken ilk filmini çekemezken 1992’de praying with anger ile başlayan yolculuğu 1998’de wide awake, ertesi yıl the sixth sense (altıncı his), 2000’de unbreakable ile devam etti. velhasıl üretken bir sinemacı var karşımızda. 2006da çekilen lady in the water’ın da adını analım burada. lafı çok dolandırmayalım bu türün genç bir ustasıyla karşı karşıyayız, bize kalansa peşinden filmlerini izlemek, keyif almak. kurduğu atmosfer, oyuncu yönetimi, görsel detaylar hepsi çıtanın üstünde, hepsi iyi. atlanmamalı.

Favori Korku/Gerilim Filmleriniz?

agurbuz | 21 May 2008 11:07

Korku/Gerilim filmlerinin sinema sektöründeki yeri ve hayran kitlesi şüphesiz tartışılmaz. Korku insanın hatalar yapmasına, kontrol mekanizmasının bozulmasına (bazılarında ters etki yapabiliyor!), normalde yapmayacağı ve yaptıktan sonrada büyük ihtimalle pişman olacağı hal ve hareketlerde bulunmasına neden olan zayıf noktamızdır.

Favori korku/gerilim filmlerimden 5 tanesini sıralarsam bir başlangıç yapmış oluruz sanırım.

SAW
SAW

SAW 1-2-3-4 (Testere)
Beyninde bulunan tümör nedeniyle ölümle pençeleşen yaşlı bir adamın kurbanlarına hayatın değerini öğretmesi üzerine kurulu bol oyunlu seri katil filmi. Film aynı zamanda insanların ölümle yüz yüze geldiklerinde ya da sevdiklerinin ölümüyle tehdit edildiklerinde neler yapabilecekleri ve neleri feda edebilecekleri üzerine çarpıcı bir film.
Kurgusu, efektleri, özgün senaryosu, hiç düşmeyen temposu ve güzel bir seri olması sebebiyle favori korku/gerilim filmim diyebilirim.

1. Saw (2004) Offical Movie Site
2. Saw II (2005) Offical Movie Site
3. Saw III (2006) Offical Movie Site
4. Saw IV (2007) Offical Movie Site

Yönetmen: SAW James Wan
Yönetmen: SAW II, III, IV Darren Lynn Bousman