bildirgec.org

adem hakkında tüm yazılar

EVRİM

tentena | 06 January 2009 16:03

Evrim gerçektir, bunun kanıtlarının bulunması, üzerinde fantazi kabul etmeyecek bir durumdur artık. Ancak yukarıda da dendiği gibi biz her zaman herşeyden şüphe etmeye devam etmeliyiz. Evrim gerçektir ama “Evrim teorisi” adı üstünde bir teoridir. Ayrıca tamamen de tesadüfidir. Dünyanın oluşumundan yana geçirdiği aşamaları incelerseniz 3 defa felaketler sonucu dünya üzerinde yaşamın yok olma aşamasına geldiğini görürsünüz. Her defasında canlı türleri yeniden çeşitlenmişdir. Bizden önceki dinazorların yok oluşu ile ilgili en tutarlı teoriye göre; ölüme, dünyaya düşen bir meteor neden olmuştur.

Meteorun düştüğü yer çok önemli; Güney Amerika dünyanın kükürt açısından en zengin bölgesi. Durum böyle olunca atmosfere karışan dev kükürt tabakası dünya genelinde bir zehir tabakası ve karanlığa neden olmuştur. Meteor başka bir yere düşseydi, başka bir aksilik olmaması durumunda halen dünya üzerinde dinazorlar yaşıyor olacaktı. Dinazorların yok oluşuyla insan ırkı kendini geliştirme şansı bulmuş olabilir. Belki o meteor başka yere düşseydi insan ırkı kendini geliştirecek yaşam alanı bulamayabilirdi. Her yokoluş başka canlılara yaşam alanı açarak onların gelişmesine imkan vermiştir. Bütün bu olayların gelişimi ise tamamen tesadüfidir. İnsan gibi zekaya sahip bir canlının tesadüfler sonucu oluşamayacağını düşünmek büyük hatadır. Bugün doğayı incelediğiniz zaman canlıların pek çoğunun şaşırtıcı bir zekaya sahip olduğunu görürsünüz. Beynimizin de evrim geçirdiğini kabul etmek durumundayız. Bugün bilimadamları beynin herhangi bir alana yönelik kullanılması sonucu o alana özel bölgesini geliştirdiğini ve zamanla o bölgede hücre artışlarının, elektiriksel tepkilerinin kat kat arttığını ispatlamış bulunmaktalar. Bu bile beynin evrimi için ufak bir ipucu olabilir.

şoparkahir (1)

Harlemsaray | 03 November 2008 14:39

Bizim mahallede homo sapiyenslerden beri gelişmemiş bir Kahir ağabey yaşar. Küçücük çirkin kara sarı suratı, yere yakın götü ile nereden bakarsanız bakın müptezel bir tip işte… Manavın , bakkalın arasından baş önde geçer. Kahvenin önüne gelince havayı ciğerlerine öyle bir çeker ki, görenler kendini sadece kadından kadına koşan bir fuhuş vagabonduna benzetsin ister.Tüm mahalle ona “şoparkahir” der .Düğünlerde klarnet çalarak geçinir. Kubara tövbe ettiğinden beri sigara içmeyi arttıran şoparkahir geceleri uyurken ciğerlerinin küm kümünden uygun pozisyonu bulamaz, şekilden şekile girer. İyice uykusu kaçanda da günahları yaralarını kanatir. Nihayetinde kalkar kusar ve balkona çıkıp ,
-olm şoparkahir; sigara içen ölecek, içmeyen ölmeyecekmi lannn! diye sigara yakar. Mahalleyi ve balkonda oturanları süzerek, sigarasından körükle çeker. Artık sigara içmekten elleri dişleri şapsarı olmuş, derisi nikotin rengiyle yeşilimtrak hale gelmiştir.
Aslında bu renk onun karakter yapısına da uyar. Askerde arkadaşlar bi dediği diğerini tutmayan şoparkahiri,

–bukalemun gibisin lan! bir istanbullusun bir edirneli bir erzincanlı bir kesanlı bir dediğin diğer dediğini tutmuyor. Sen hakkatten nerelisin/nesin lan sen? diye çok dalgaya almışlardır.Acemilikten sonra gittiği ilk birlikte, iri kıyım bir erin ırzına geçtiğinden beri kimselere çaktirmadan yıllarca ibne olarak yaşayan şoparkahır , içindeki kazanova ruhu da söküp atamaz. Etrafa ve mahalleye karşı gerçek kimliğini yaşayamamanın açısıyla kıvranır ve bunun öcüyle iş için gittiği tüm şehirlerde, kasabalarda önüne gelen evli, bekar, genç, yaşlı tüm kadınlara, erkeklere bambaşka yalanlarla kazanova ile dost olmak, ibneliği ile hemşeri gibi durmak için, onlarca değişik versiyonu olan şoparkahır yaratır. Bir anlattığını asla ikinci kez anlatmaz aksi olursa söyledikleriyle hesaplaşıp düello etmek zorunda kalacağını bilir.

Dünya’ya İniş – Harika bir animasyon

korocop | 14 April 2008 17:33

Adem ile Havva nasıl dünyaya indiler, bir de buradan izleyin, görselliğiyle, kurgusuyla harika bir animasyon. Paylaşmadan duramadım. E-posta vasıtası ile bana ulaştıran arkadaşıma teşekkür ediyorum…

İNSANI EN ÇOK SEVGİLİSİ Mİ AĞLATIR?

tarik09 | 21 May 2007 10:22

İnsanın bir sürü ağlama sebebi olabilir. Herşeyden ağlayabilir insan. Ama en çok sevgilisinden dolayı ağlar.
Çok seversin, çok kıskanırsın sevdiğin kızın mutlu olması için elinden geleni yapmak istersin. Tabi bunu yaparkende farkında olmadan üzersin. Çoçukluk diyenler olur bazen, bu kızı birdaha üzersen görüşürüz diyenlerde olur.karar verirsin canından çok sevdiğin kızı birdaha asla üzmeyeceksin. Bu karar sizce kaç dakika sürer? Bence 3-5 dakika. çünkü senin mantığın yoktur sadece kalbin vardır. Beynin çalışamaz durumdadır. Kalbin onun yerine çalışır. Bence bu çoçukluk değil! Çok sevmekten kaynaklanır ve çok sevdiğin insanı da çok kıskanırsın. Çok kıskandığın insanın üzülmemesi için herşeyi yaparsın onu üzmekte dahil (onun için).
Bence insanı en çok sevgilisi ağlatır. Ağladığını görmek istemez ama ağlatır. Çünkü sadece ikisi vardır dünyada. Başka hiç birşey onları ilgilendirmez başka bişeyde görmezler zaten. tartışacak başka sorunları yoktur. çünkü onlar ADEM ve HAVVA gibidir. Ademi üzen sadece Havva’dır, Havva’yı ise Adem. Sadece birbilerini duyar ve sadece birbilerini görürler. birinin söylediği diğerini üzer ve birbilerini ağlatırlar.
sonuç olarak birbirlerini ağlatacak olan sadece kendileridir…

Kizsa Havva Erkekse Adem

Siradanbiri | 11 February 2007 22:46

Kurtulus savasindan henuz cikan, yorgun ama genc türkiye cumhuriyetinin, öksüz ve yetim çocukları çocuk esirgeme kurumuna kaydederken yaptığı genelleme.
savaşta hem annesi, hem babası ölen, kaydı bulunamayan çocukların hepsi cinsiyetine göre ya havva ya da adem diye geçmiş kayıtlara.

BIR F TIPI YAZISI

SUVEYDA | 27 December 2006 19:03

F Tipi cezaevi’ne konulan bir insan neler hisseder, bunun çok yakindan bir tanigi olarak bu yazimi sizlerle paylasiyorum:

BIR F TIPI YAZISI

ya da

Adem Mütecezzinin Bir Günü ve Her Günü

günler, ıslak zemin üzerine düşen kar taneleri gibi, hiçbir yükselti bırakmadan erirken tüm soğukluğuyla; hatıralar sandığında biriktirecek bir nefese bile sahip değildir insan…insansız yaşanan gün hayaldir, hayır yaşananın hayali değil; hayalmişçesine yaşanan, kabus ama bir kabusun kendini görene varlığını hissetme imkanı veren şiddetinden yoksun….yokmuş da varmış gibi yaşanan bir yaşam…yokluğun şiddeti; varolanın şiddetinin aksine, bir türlü nerenin acıdığını kestirmene izin vermez…sözün üzerine söz birikmeden, gülüş gülüşe katılmadan, gözler gözleri görmeden, günler nasıl dikilir ki ayaklarının üzerine, günler nasıl ayaklanır ki hayat meyvesini koparmak için… gözünün karşısında bir göz, sözüne karşılık bir söz, gülüşüne karşılık bir gülüş yoksa; kaybolmaya başlar yüzün…ağzının içindeki dilin, yüzünün iki yanında varmış gibi duran kulakların, görmek istediğini bir türlü göremeyen gözlerin….onların varlığını kanıtlamaya çalışırcasına kim bilir belki aynaya koşarsın….gözünün içine bakarsın, varlar mıdır acaba aynadan sana bakan “sen de kimsin” der gibi bakan gözler…durum gittikçe vahimleşir; aynadaki göz, değil sana varlığını göstermek, senin varlığına bir soru imi gibi bakmaktadır…senin varlığını sorgulayan gözlere diklenircesine, kalbin, bildiği bir dili devinmektedir küt küt atarken, “yaşıyorum ya işte” dercesine…dilin tahammülü yoktur kalbin kırılgan mırıltısına, birden bire fırlar, arkadan biri iteklemişçesine…dil kendini kırmızı bir boya gibi serpmiştir sanki aynaya; saçma deyip çekilirken sıkıntının huzurundan…kulak mı…o bir yabancı gibi dinlemektedir olup biteni; tüm iç ve dış sesleri, uzak ve yakın sesleri…keza artık ona yetmektedir durup dinlenmeksizin çaldığı çınlama; o nereden geldiği belli olmayan bir sesi dinlemektedir ıssızlıkta… eller, sarhoş da olsa evinin yolunu bulan bir adamın ayakları gibidir…eller yüze böyle dokunur…dağılan parçaları yerli yerine yerleştirmek ister gibi, karanlıkta düşmemek için tutunup duran bir el gibi…

indiana jones 4 söylentileri

azurenus | 02 September 2005 14:37

the indy experience: indiana jones fan sitesine gelen [industrial light & magic] firmasında çalıştığını iddia eden birinin isimsiz istihbaratına göre lucas, serinin dördüncü filminde indy’i [adem ile havva]nın peşine düşürecekmiş. konu uzmanı önceki filmlerdeki incil göndermeleri düşünülürse mümkün, ancak sahte de olma ihtimali yüksek diyor.

[filmin] 2007’de gelmesi bekleniyor.