bildirgec.org

2009 hakkında tüm yazılar

En İyi Haneke Filmi: Beyaz Bant (2009)

ranasancak | 15 December 2010 12:47

Beyaz Bant, Michael Haneke’nin yazıp yönettiği, 2009’da izleyiciyle buluşan dram türündeki filmdir. Siyah beyaz çekilen Beyaz Bant (Das weiße Band, Eine deutsche Kindergeschichte / The White Ribbon), I. Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’nın kuzeyindeki küçük bir kasabada yaşanan garip olayları kasabadaki öğretmenin gözünden anlatırken, toplum ve aile içi ilişkilerin karanlık yapısını resmederek dünya savaşları öncesi Almanya’da yaşananlara ışık tutmak ister. Haneke’ye göre de film, “her türlü terörizmin politik ve dinsel çıkış noktası ve kökeni” üzerinedir.

Filmin Almanca isminin tam karşılığında olduğu gibi Beyaz Bant, Bir Alman Çocuğun Hikâyesi’ni, 1913 Temmuz’u ile 1914 Ağustos’unu kapsayan zaman dilimi içinde, kurmaca bir Protestan kasabası olan Eichwald’da anlatır. Eichwald, çocuklar, kadınlar ve çiftlik işçileri üzerinde, papazın, doktorun ve baronun sözünün geçtiği ve sıkı bir hiyerarşinin bulunduğu bir kasabadır. Film, nedenleri bilinmeyen tuhaf “kaza”ların meydana geldiği kasabada kazaların nedenlerini okul öğretmeninin araştırmaya başlaması ve onların aslında bir tür cezalandırma ve suç eylemi olduklarını anlamasıyla ilerler.

Bağnaz kasaba papazının kendi çocuklarına haylazlıklarını bahane ederek suçluluk bilinci aşılamaya çalışması sonucu kollarına takılan banttır, beyaz bant.
Bağnaz kasaba papazının kendi çocuklarına haylazlıklarını bahane ederek suçluluk bilinci aşılamaya çalışması sonucu kollarına takılan banttır, beyaz bant.

Güz Sancısı (2009)

queennothing | 10 December 2010 09:15

“Salkım Hanım’ın Taneleri” adlı sinema filminin yönetmeni, sevilen TV dizileri “Çemberimde Gül Oya” ve “Gönülçelen”in yapımcısı olarak tanıdığımız Adanalı sinemacı Tomris Giritlioğlu‘nun yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Güz Sancısı“, Yılmaz Karakoyunlu’nun romanından (Türkiye Yazarlar Derneği Roman Ödülü) uyarlandı. 2009 senesinde vizyona giren filmde 1984 doğumlu Beren Saat, Konyalı oyuncu Murat Yıldırım, 1978 doğumlu Okan Yalabık, Belçim Bilgin, Kenan Bal, İlker Aksum, Tuncel Kurtiz, Hüseyin Avni Danyal gibi isimler rol alıyor.
6-7 Eylül olaylarını konu alan film, ailesi ve kendiyle çelişen Behçet adlı gencin kendinden, ahlaki ve siyasi görüşlerinden ölesiye farklı Rum kızı Elena ile yaşadığı aşkı konu ediniyor.

Armoned 2009 (Emanete Hıyanet)

saltindagli | 09 December 2010 11:56

Amerika’nın Irak’a gönderdiği bir askerseniz, orada kaç çocuğu öldürdüğünüz, ne amaçla öldürdüğünüz önemli değil, size bir madalya verirler ve siz ülkenizde kahraman olursunuz. Dürüstlük timsali, çalışkan, çevik, kudretli ve dirayetli bir asker, tam bir Amerikalı (!)

Filmi izlemeden yukarıdaki yazdıklarıma yorum yapmayın bence 🙂

Film, 42 milyon $ taşıyan zırhlı bir araba ve görevlilerinin bu parayı çalma planlarını konu alıyor. Konu sıradan gibi görünse de Irak gazisi Amerikan askerimiz arkadaşlarının planını bozuyor. Film çok hareketli geçmese de oyuncuların performansı izlemeye değer.

The Blind Side (2009)

queennothing | 03 December 2010 16:04

Amerikan sinemacı John Lee Hancock‘un yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “The Blind Side” (Kör Nokta), 2009 senesinde vizyona girdi. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü kazanan filmde Amerikan aktris Sandra Bullock, Quinton Aaron, Tim McGraw, Kathy Bates, Lily Collins ve Catherine Dyer rol alıyor.13 çocuklu bir evde kalan siyah ve normalin üstünde iri genç bir çocuğun hayatını anlatan film, tamamen gerçek olaylara dayanıyor.

Uyuşturucu müptelası bir anne tarafından büyütülen Michael Oher, kendi ailesi tarafından bile hor görüldüğü için özgüvenini yitirmiş, ancak yine de hayata karşı hevesli bir çocuktur. Derslerinde başarısız olan Michael’ın hayatı, Amerikalı Tuohy Ailesi tarafından evlat edinilince bütünen değişecektir.

The Secret in Their Eyes (2009)

queennothing | 01 December 2010 09:37

Arjantinli sinemacı Juan José Campanella‘nın yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “El secreto de sus ojos” (The Secret in Their Eyes/ Gözlerindeki Sır) 2009 senesinde vizyona girdi. 2 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle tamamlanan film, ‘En İyi Yabancı Film’ dalında Oscar sahibi oldu. Filmde Arjantinli aktör Ricardo Darín, aktris Soledad Villamil, Pablo Rago, Guillermo Francella, Carla Quevedo ve Javier Godino rol alıyor.
Emekliye ayrılmış eski sorgu müfettişi Benjamin Esposito, seneler önce yaşanmış bir tecavüz vakasını roman haline getirmeye karar verir. Eski dosyaları karıştıran Benjamin, tecavüze uğradıktan sonra vahşice öldürülen Liliana Coloto hakkında aydınlanmamış ne varsa bir bir ortaya çıkaracak ve aynı zamanda kendi geçmişiyle de yüzleşecektir.

Hint Filmi Deyip Geçmeyin! – Kurbaan – 2009

0770 | 06 October 2010 14:59

Afiş
Afiş

Ülkemizde ve Hindistan’da 20 Kasım 2009’da gösterime giren film, her ne kadar imdb’den çok yüksek puan alamasa da benim iyilerim arasında. Biraz kenarda kalmış, çok dikkat çekememiş ya da reklamı çok yapılmadığından fark edilememiş olabilir bu film. Başlıkta dediğim gibi Bollywood filmi deyip geçmeyin film, kendisinin 160 dakika sürdüğünü hissettirmeyecek bir kurguya sahip. Bol aksiyonlu, bol gerilimli, ana teması terörizm olan,izlenmesi gereken bir film.. Buradan da filmin web sitesine gidebilirsiniz.

Başrollerini Hindistan’ın ünlü aktrislerinden Kareena Kapoor (Aventika) ve yine annesi bir Bollywood aktrisi olan Saif Ali Khan (Ehsaan) paylaşıyor. İkisinin de birçok filmi olmakla beraber, aynı filmde oynadıkları filmler de var. Teşhisim yanlışsa düzeltin, Tarık Akan – Gülşen Bubikoğlu çiftini hatırlattı bu çift bana.. Her telden filmde oynamışlar, romantik, komedi vs. ama bu Kurbaan bomba bir şey bence mutlaka izleyin..

After Life – 2010

0770 | 22 September 2010 09:47

After Life
After Life

Türkiye’de Ağustos ayında gösterime giren filmde Shindlerin Listesi ve yakın zamanda Taken filminden tanıdığımız Liam Neeson ve Christina Ricci oynuyor. İki oyuncu da en fazla bu kadar yakışabilirdi filme herhalde.

After Life
After Life

Gelelim filmin içeriğine; filmin büyük çoğunluğunun morgda geçmesi içimizi ürperterek, ölümü düşündürüyor. Ölümden gömülene kadar geçen süreye değişik bir bakış açısı.. Yeni bir şansın olsa ne yapardın mesajını aklımıza sokup, Liam Neeson‘un katil mi, şizofren mi yoksa psikopat mı olduğunu, Christina Ricci‘nin gerçekten ölü olup olmadığını, acaba olabilir mi sorusunu kafamıza takarak biten bir gerilim filmi.

Bu bir “Aşk dersi “: An Education

melikeuysal | 06 September 2010 17:09

60’lı yıllarda büyümeye yüz tutmuş bir genç kızın kadınlığa geçiş döneminde gerçek hayatla karşılaşmasının hikayesi “Aşk dersi”. Yönetmenliğini Loney Scherfig’in yaptığı “An Education“un başrollerini sinemanın yeni yüzlerinden biri olan Carrey Mulligan ve Peter Sarsgaard paylaşıyor. Ben ikisini de çok beğendım ve rollere yakıştırdım.

Konu şöyle ki; jenny (yani carrey) gayet başarılı lise öğrencisidir ta ki yagmurlu bir günde David’le tanışana kadar. David, kendisinden bir hayli büyük, yahudi, ne idüğü belirsiz bir tip olmasına ragmen kolayca jenny’i kendisine aşık edip, ailesine kendisini kabul ettirmeyi başarıyor.
Başlarda “peri masalı” gibi olan, sevdiği adamla Paris’e gitmeyi, dünyayı dolaşmayı planlayan jenny kolayca okul hayallerinden vazgeçiyor ve Oxford’u elinin tersiyle itiyor. Fakat bu rüyadan uyanması fazla uzun sürmüyor.
Aslına bakarsanız klasik bir konu, fakat işlenişi yine de güzel.
Ders verici bir yan var filmde, bakın hayat toz pembe değil gibilerinden.
Ben en çok kostümleri ve müzikleri sevdim.
Sonuc olarak sizi doyuracak bir film, olaganustu dıyemem ama yıne de seveceksınız.

The Last Station (Aşkın Son Mevsimi) – 2009

calemityjane | 01 September 2010 10:12

Michael Hoffman’ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmde ünlü Rus yazar Tolstoy’un hayatı anlatılıyor. Jay Parini’nin yazdığı kitaptan uyarlanan film, kitapta ki 6 farklı karakterden biri olan Valentin’in bakışından anlatılıyor. Tolstoy’un hayatına asistanı olarak giren Valentin, Tolstoy’un fikirlerine inanıp, müthiş bir saygı gösterse de; Tolstoy’un eşi Sofya’ya da hak vermekten geri duramıyordu. Sofya diğerlerinin aksine kocasını bir ilah gibi görmüyordu. Eşinin fikirlerine saygı duysa da çocuklarının mirasının dağıtılmasını istemiyordu. Bunun için kocasına fazlaca muhalefet yaptı. Fakat başarılı olamadı. Tolstoy tüm mirasını dağıttı ve karısının muhalefetinden uzaklaşmak istedi. Bunun için bir gece yarısı kızı Sasha ve yakın arkadaşı Vladimir Chertkov ile yolculuğa çıktı. Fakat artık yaşlanmış olan Tolstoy, kötü yolculuk koşullarına daha fazla dayanamadı ve hastalandı. Hastalığı iyice ağırlaşınca bir tren istasyonunda durdular. Bunu duyan insanlar bu tren istasyonuna akın ettiler. Tabi ki kocasını delicesine seven Sofya da bunu öğrendiğinde hemen kocasının yanına gitti. İlk önceleri Tolstoy ile görüşmesine izin verilmedi. Fakat ölüme iyice yaklaşan Tolstoy karısını sayıklamaya başladığında görüşmesine izin verdiler. Sonrasında Tolstoy eşinin kollarında hayata gözlerini yumdu.