Beyaz Bant, Michael Haneke’nin yazıp yönettiği, 2009’da izleyiciyle buluşan dram türündeki filmdir. Siyah beyaz çekilen Beyaz Bant (Das weiße Band, Eine deutsche Kindergeschichte / The White Ribbon), I. Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’nın kuzeyindeki küçük bir kasabada yaşanan garip olayları kasabadaki öğretmenin gözünden anlatırken, toplum ve aile içi ilişkilerin karanlık yapısını resmederek dünya savaşları öncesi Almanya’da yaşananlara ışık tutmak ister. Haneke’ye göre de film, “her türlü terörizmin politik ve dinsel çıkış noktası ve kökeni” üzerinedir.Filmin Almanca isminin tam karşılığında olduğu gibi Beyaz Bant, Bir Alman Çocuğun Hikâyesi’ni, 1913 Temmuz’u ile 1914 Ağustos’unu kapsayan zaman dilimi içinde, kurmaca bir Protestan kasabası olan Eichwald’da anlatır. Eichwald, çocuklar, kadınlar ve çiftlik işçileri üzerinde, papazın, doktorun ve baronun sözünün geçtiği ve sıkı bir hiyerarşinin bulunduğu bir kasabadır. Film, nedenleri bilinmeyen tuhaf “kaza”ların meydana geldiği kasabada kazaların nedenlerini okul öğretmeninin araştırmaya başlaması ve onların aslında bir tür cezalandırma ve suç eylemi olduklarını anlamasıyla ilerler.
Bağnaz kasaba papazının kendi çocuklarına haylazlıklarını bahane ederek suçluluk bilinci aşılamaya çalışması sonucu kollarına takılan banttır, beyaz bant.
Film boyunca özellikle çocuklara yönelen sözlü, psikolojik, fiziksel her tür şiddet ve cezalandırma topluma (çocukların başka çocuklara yönelik, ailelerine veya kendilerine) hınç, nefret ve yeniden cezalandırma eylemleri biçiminde geri döner. Sanırım Haneke’nin bireyin faşizan yapısının psikanalitik geri planı olarak anlatmak istediği işte bu döngüdür. 144 dakika boyunca sakin sakin anlatılan hikâyeden sonra gelen savaş ilanı haberleri ise bu altyapının yanında neredeyse önemsiz ve gündelik basit olaylar olarak kalır: “28 Temmuz’da Avusturya Sırbistan’a karşı; Cumartesi, 1 Ağustos’ta Almanya Rusya’ya karşı ve onu takip eden Pazartesi günü de Fransa’ya karşı savaş açtı. Bundan sonraki Pazar günü kutsal ayine bütün kasaba katıldı.”
62. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görüldükten sonra, pek çok uluslararası festivalde övgüyle karşılandı. Son olarak Akademi Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film ve En İyi Sinematografi (Christian Gerger) dallarında Oscar’a aday oldu.Beyaz Bant’ın esinlendirdiği bazı eleştiri yazıları:
Film hakkında güzel bir eleştiri olkumak isteyenler için>>Biraz daha kavramsal bir yazı>>