bildirgec.org

2008 hakkında tüm yazılar

The Boy in the Striped Pyjamas (2008)

turictanyel1 | 12 February 2009 15:13

Çizgili pijamalı çocuk. Filmin adının içinde bulunan “çocuk” kelimesi çok şey anlatıyor aslında. Savaş, 8 yaşındaki Bruno‘nun gözünden bakılarak anlatılıyor, tüm saflığıyla…

2. dünya savaşı sırasında, asker babası yüzünden taşınmak zorunda kalan Bruno yeni evlerine, ortamına alışmaya çalışır.Ancak burası onun için hapisane gibidir ve evinin dışına çıkması yeni insanlarla tanışması yasaktır. Bu durumdan çabuk sıkılır ve bahçelerindeki ağaca eski araba lastiğinden salıncak yaptırır. Ancak bu onun için yeterli olmaz. Yeni bir arkadaş edinmek ve onunla oyunlar oynamak ister. Dışarı çıkması yasakken ve kapıda askerler varken bu hayalinin imkansız olduğunu farkındadır.

Derken evin bodrumunda tırmanıp dışarı çıkabileceği bir pencere bulur. Artık özgürdür. Doğa onun için yeni bir mekandır ve bunu
kimseye söylemez.
Gizli gizli evden kaçarak dolaşmaya başlar ve şüphe uyandırmadan evine döner. Bir gün Yahudileri hapsettikleri kampta, kalabalıktan uzaklaşıp beton yığının arkasında saklanarak yaşayan Shmuel ile tanışır.Artık Bruno’nun yeni bir hayatı vardır, mutludur.
Bundan sonrasının kimseye anlattırmadan izleyin derim. Bruno ve Shmuel‘in oyunlarını, konuşmalarını filmin şok edici sonunu ve dahasını…

Frost/Nixon

queennothing | 10 February 2009 16:04

19691974 yılları arasında iki dönem başkanlık yapan, adı söylendiğinde hala “Watergate Skandalı“nı hatırlatan ve 8 Ağustos 1974 tarihinde istifa mektubunu imzalayarak ‘oval ofis‘i terkeden ‘idealist‘ bir başkan: Richard Nixon.

Lyndon Baines Johnson‘dan sonra Beyaz Saray’ı (White House) sahiplenen 37. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Richard Nixon, iki dönem başkanlık yaptığı ülkesini ‘Watergate Skandalı‘ ile derinden sarstı.
Başkanlık dönemi bitince 1972’de yapılan başkanlık seçimleri, Nixon’ı farklı bir yol izlemeye yöneltti; rakibi Demoktarik Parti’nin tüm dökümanlarının yer aldığı ve seçimle ilgili görüşmelerin yapıldığı Watergate Binası;’na dinleme cihazları yerleştiren Nixon, olayın ’74 yılında patlak vermesiyle istifa etti. Önceleri örtbas etmeye çalışan Nixon, ‘Başkan yaparsa kanundışı sayılmaz‘ mantığındaydı. Olay ortaya çıkınca istifa etmeyi tercih etti.

2008’in onlarsız yapamayacağınız 23 unutulmaz kaynağı

pinkfloyd | 10 February 2009 09:43

2008, benim gibi blogcular için mükemmel bir yıldı. Bu yıl ise her gün bir farklı blog üzerinde daha kaliteli içerik yayımlamak için oldukça büyük bir rekabet var. Bunun amacı geçtiğimiz yıl farklı bloglar üzerinde büyük ilgi çeken blogların yayımlanmış oluşu. Bugünkü makalemizde ise 2008 yılında en çok ses getiren blogların bir kısmını derlemeye çalışacağız. Kaynaklar arasında ilham kaynakları, ücretsiz içerikler, araçlar, rehberler ve benzeri kaynaklar yer alıyor. Bu kolleksiyon özellikle tasarımcılara yönelik olarak hazırlanmış olsa da “sadece” tasarımcılara yönelik değil. Bu sebeple ilgili kaynaklardan herkesin sebepleneceğini umuyorum.

Eğer sizin de 2008 yılında okumaktan büyük zevk aldığınız kaynaklar var ise yorumlarınızda paylaşmaktan çekinmeyin.

2008’in En Popüler 100 Photoshop Dersi

2008’de Oluşturlan En Güzel 50 Simge Seti

2008’in En Güzel Web Tasarımları

Bangkok Dangerous (2008)

Alpharabius | 08 February 2009 15:09

Bangkok Dangerous (2008)
Bangkok Dangerous (2008)

Aslında şimdi düşündüğümde Bangkok Dangerous‘u neden beğendiğimi anlayamıyorum. Ama izlediğimde aksiyon filmi izlemeyeli çok uzun zaman geçmişti ve içinde Nicolas Cage çeşnisi olan bir film izliyor olmanın aşırı etkisi vardı üzerimde.

Nicolas Cage’in John Travolta ile baş rolleri paylaştığı Face/Off filmini çocukluğumda izlediğimden beri hayranıyım bu aktörün. Aksiyon filmlerine yakışan masum süratlı ender aktörlerden biri. Masum süratlı olmasına rağmen Cage kötü karakterleri de başarıyla oynayabiliyor. Ve Bangkok Dangerous filminde de sıkı kuralları olan, işini bitirdiğinde gerisinde herhangi bir iz bırakmadan kaybolan, Joe isminde başarılı bir tetikçiyi oynamakta kendisi.

Fireflies In The Garden (2008)

turictanyel1 | 06 February 2009 11:57

Bir yazar olan Michael Waechter çocukluğundan kalan buruk hayatıyla ilgili hatırladığı en güzel şeyin, yaz akşamlarında bahçesinde uçuşan ateş böceklerini tenis raketiyle patlattıktan sonra ortaya yayılan ateş parçacıklarının onu mutlu eden tek şey olmasından dolayı kitabına “Bahçedeki ateş böcekleri” adını vermiştir.
Michael Waechter’ ın hayatına kuzeni Jane Lawrence girdikten sonra onun için her şey daha güzel olmaya başlar. Acımasız babasınınMichael’e davranışları adeta işkence gibidir. Babası Charles Waechterdurduk yere problem çıkaran ruhsal sağlığı yerinde olmayan biridir ve her fırsatta oğlunu rencide etmeye, küçük düşürmeye, incitmeye, ağlatmaya fırsat güden, onu kendisiyle kıyaslayan biridir. Annesi Lisa ise son derece olumlu bir insadır ve evde yaşanan problemleri her seferinde alttan alabilen ve sorunları bir şekilde çözebilen, kocasına tahammül edebilen biridir.

Max Payne/ 2008 (eleştiri)

kemalkerem | 04 February 2009 17:00

Bu hafta sizlere oyun severlerin en beğendiği oyunlardan biri olan MAX PAYNE in filminden bahsedeceğim. Sinemayı iyi takip etmediğim ve mutlaka izlenmesi gereken filmleri kaçırdığım dönemlerden birinde vizyonda gösterime girmiş Max PAYNE. Gidemediğim için çok üzülmüştüm fakat bugün HD kalitesi ile filmi seyretme fırsatını yakaladım.

Oyununu defalarca sıkılmadan bitirdiğim Max PAYNE’nin filmide açıkçası oyun kadar tempolu ve heyecanlıydı. Zaman zaman sinemalarda Aksiyonfilmlerinde sıkılan biz izleyiceler bu tür filmleri arar olduk.

Baş rollerinde Mark Wahlberg,Mila Kunis ve Beau Bridges oynuyor.Filmin yönetmeni ise The Omen filmi ile hatırlayacağınız John Moore.John Moore da yakında yeni filmi ile tekrar vizyonda olacak.Ama biraz sabretmeniz lazım çünkü film 2011 de çıkıyor (Virulents:Öldürücü) Filmde Max Payne(Mark Wahlberg), karısını ve çocuğunu öldüren katilleri yakalamaya kendini adamış bir polisi canlandırıyor. Bu yakalama serüveni içinde ona kardeşini öldürenleri yakalamak isteyen Mona Sax(Mila Kunis) yardım ediyor. Max kaybettiklerinin acısını içine atmış iyi kalpli bir adamdan son derece korkulur bir adama dönüşmüştür.

amatör oyunculardan bir çıglık: Havar

nazokiraze | 28 January 2009 17:29

Geçtiğimiz yıllar kamuoyu Güneydogu’da pek çok genç kız intiharıyla sarsıldı. Bazılarına göre onlar intihar degil namus cinayetiydi. Abiyi kızkardeşe, babayı kızına düşman eden namus ve töre olaylarına dikkat çekmek için çekilmiş bir filmden bahsetmek istiyorum.Filmin adı Havar.

Belgesel yönetmeni Mehmet Güleryüz tarafından çekilen (onun ilk sinema filmi) filmde Batman’lı amatör oyuncular yer aldı. Film 32. Kahire film festivaline, 2008 Roma Med Film Festivaline, 2008 Londra Türk filmleri haftasına, 2009 Jameson Dublin film festivaline, 2009 Göteborg film festivaline katılmasına ragmen ülkemizde beklenen ilgiyi pek görmedi.

The Accidental Husband

queennothing | 28 January 2009 13:42

Uma Thurman‘ın 2008 yapımı romantik / komedi filmi “The Accidental Husband“, ‘aşkı anlamlandırmaya’ ve ‘mantık yoluyla çözümlemeye çalışan’ bir yazar / radyo spikerini canlandırıyor.

Bonnie Sikowitz, Clare Naylor ve Mimi Hare‘nin yazdığı senaryoyu film haline getiren New York doğumlu yönetmen Griffin Dunne, aşk hakkında giden tekdüze filmlere bir yenisini daha eklemiş oldu.
Uma Thurman‘ın başarılı performansı ve oyuncu kadrosuyla ‘geçer not’ alan film, romantik / komedi sevenlerin arşivine küçük bir katkı sağlıyor.

Pride and glory (Zafer ve Gurur)

kemalkerem | 27 January 2009 16:28

Zafer ve Gurur (2008)
30 Ocak 2009 Cuma günü vizyona girecek olan Zafer ve Gurur (Pride and glory) örneklerini daha önce birçok kez izlediğimiz bir polis teşkilatı içindeki kargayaşayı anlatan bir öyküye sahip. Filmin ilk bölümü oldukça bunaltıcı bir konu anlatımı ile geçse de bu tarz filmleri izlemeyi sevenler için sürükleyici olabilir.

Filmin eksi (-) leri.
Bence bir filmi film yapan konusundaki gizlilik duygusudur. Zafer ve Gurur filmini izlemeye başladığınız ilk anda konuyu hemen çözüyorsunuz. Bu dakikadan sonrada filmde ne olabilir diye düşündüğünüz için izlemeye devam ediyorsunuz.

Australia (2008)

turictanyel1 | 27 January 2009 09:53

‘Moulin Rouge’un yönetmeni Baz Luhrmann 7 yıl aradan sonra çektiği Australia filminin oyuncuları Shea Adam , Hugh Jackman, Nicole Kidma , Bryan Brown ile sinemaya yeniden merhaba demiş ve 2.dünya savaşı öncesini anlattığı filmi en iyi kostümdalında oscara aday gösterilmiş.
Yer yer sıkıcı olduğunu düşündüğm bu film 2. Dünya savaşından önce,Lady Sarah Ashley (Nicole Kidman) ve Drover (Hugh Jackman) ikilisinin Avustralya’da yaptıkları uzun bir yolculuk sırasında geçiyor.İngiliz aristokratı Lady Sarah Ashley‘nin kocasının öldürülmesi üzerine, kuzey Avustralya’daki kocasından miras kalan sığır çiftliğine gider. İngiliz sığır baronlarının arsasını almak istemesi üzerine, İngiliz aristokratı Lady Sarah Ashley, 2000 sığırının Pearl Harbor dan geçirmek için yakışıklı hayvan bakıcısı Drover’dan yardım ister. Karşılığında ona safkan atını verir. Daha sonra 2000 sığırlarıyla birlikte uzun ve çetin bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk sırasında birbirlerine aşık olurlar Avustralya’yada hayran kalır ve kendisi için yeni bir hayatın başladığının farkına varır.