bildirgec.org

2006 hakkında tüm yazılar

Underworld: Evolution (2006)

queennothing | 29 May 2009 09:48

Underworld“un (Karanlıklar Ülkesi) devam filmi olan “Underworld: Evolution” (Karanlıklar Ülkesi: Evrim), tıpkı ilk filmde olduğu gibi Len Wiseman, Danny McBride ve Kevin Grevioux üçlüsü tarafından kaleme alınmış, McBride tarafından senaryolaştırılıp, Wiseman tarafından çekilip, vizyona hazır hale getirildi.
Devam filminde de yine Kate Beckinsale, Scott Speedman, Bill Nighy, Shane Brolly, Michael Sheen ve bu isimlerin yanısıra Tony Curran, Derek Jacobi, Steven Mackintosh ve Brian Steele gibi oyuncular da yer alıyor.

Ailesini, kaç açlığını gidermek için Viktor‘un katlettiğini; sadece kendisini, öldürdüğü kızı Sonja‘ya benzediği için sağ bırakıp, kendi ırkına kattığını öğrenen Selene, Viktor‘u etkisiz hale getirmiş, Lycan ve vampirlerin birleşimi, eşsiz bir canlı, bir ‘melez’ olan Michael‘a yardım etmektedir.
Geçmişi hakkında öğrendikleri, Selene‘i, ‘ailesi katledilmeden önceki geçmiş’e götürür.

Bağımlılığın Uçlarında Bir Film – Candy –

ruadamvale | 12 May 2009 12:35

Herşeye yani tüm olup bitene rağmen birbirine bağlı kalmak takdire şayan mıdır yoksa birbirini uçuruma götürmek midir?

Candy filmine esin kaynağı olan kitabın yazarının eroinman olmasını saymazsanız film ana tema olarak uyuşturucu özendiricisi bir film değil. Yönetmen Neil Armfield filmin konusunun karanlıkda olsa filmin iç bunaltıcı olmadığını düşünmektedir.
Ressam olan Candy ve şair Dan hayatı uçlarda yaşayan iki sevgilidir. Bir gün sonsuz haz arayışları içerisinde eroinle tanışırlar. Fakat bu haz bağımlılık seviyesine geldiği zaman artık evlilikleri ve ilişkileri bir çıkmaza girer. Candy’i canlandıran Abbie Cornish bu filmdeki oyunculuğuyla 2006 Avustralya Film Eleştirmenleri Birliği “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü almıştır.
Film aslında bir kitapdan uyarlama.Luke Davies‘in orjinal ismi; “candy a novel of love and addiction” olan kitap türkçeye Ebru Balçıklı tarafından “İki Eroinmanın Aşk Hikayesi” olarak çevrilmiştir. Film ünlü sinema eleştiri sitesi imdb ‘ de 10 üzerinden 7.2 puan almış durumda.Filmin müzikleride hiç fena değil. Tim Buckley’in filmin girişinde çalan “Song to The Siren” şarkısı gönül telimizi de titretmektedir.

Jason Statham’la sınırsız aksiyon : Crank (Tetikçi)

gorcun | 30 April 2009 15:37

Crank
Crank

Yeni dönem aksiyon yıldızı Jason Statham‘ın başrolde olduğu bu bol adrenalinli, bol aksiyonlu film Crank (Tetikçi) 2 genç yönetmen tarafından (Mark Neveldine, Brian Taylor) senaryosu da birlikte yazılarak çekilmiş. Film tetikçi Chev Chelios (Jason Statham)‘un dairesinde uyanıp düşmanları tarafından kendisine zehir enjekte edildiğini öğrenmesiyle başlıyor.
Bu dakikadan itibaren panzehiri bulup iyileşmek için koşturmaya başlayan tetikçi bir daha durmamak üzere yola çıkıyor. Bu arada doktoruyla da telefonla görüşen Chelios eğer vücundundaki adrenalin azalırsa zehirin vücuduna daha hızlı yayılacağını ve ölümünün daha çabuk olacağını öğreniyor. Bu da Chelios ‘un hayatta kalmak için yapacağı şeylere sınır koymamasını sağlıyor. Ortayada son derece ilginç görüntüler çıkıyor.

Crank
Crank

Kız arkadaşı Eve (Amy Smart)‘yi de unutmayan Chelios yaşadığı aksiyonun içine onuda katarak yaşananların daha renkli olmasını sağlıyor. Tetikçi aksiyon filmi olarak değerlendirildiğinde hakkını sonuna kadar veren bir film.

ONCE

bayiyorum | 24 April 2009 15:32

Yönetmeni ve senaristi John Carney olan 2006 İrlanda yapımı bir film. Filmde sokak gitaristliği yapan bir adamla piyano çalan bir kızın hikayesi anlatılıyor. Film az bütçe ile çekilmesine rağmen oldukça başarılı. Glen Hansard ve Markéta Irglová başrolü paylaşıyor.

Ayrıldığı kız arkadaşına şarkılar yazan ve bunları sokak müzisyenliği yaparak çalan bir adamla, Çek Cumhuriyeti’nden Irlanda’ya annesi ve küçük kızı ile göç etmiş, çiçek satıp evlere temizliğe giderek geçimini sağlayan kız tanışırlar. Adamın kendi yazdığı şarkıları vardır ve kız adamı cesaretlendirir, kızın piyano ile eşlik etmesi ve adamın yanında yer alması ile bir grup oluştururlar ve ilk kayıtlarını yaparlar.

FUR / EN ACIMASIZ DİN; NORMALLİK

sahaf1976 | 06 April 2009 12:57


“biz” e göre anormal; ya kendine göre?

Psikoloji ve Felsefe alanından önemli isimler Normalliği tartışa dursun; Normallik kavramı hala bireyin tam ensesinin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaktadır, üstelik kılıca bağlı at ipi de giderek incelmektedir.
Bu yüzden genellikle yalnız kalma, toplumun dışına itilme, ayıplanma, aforoz edilme ve onaylanmama gibi onlarca korkumuz sebebiyle toplumca kabul edilen tüm normlara uymaya çalışır ve en başta kendimize ve çevremize Normal olduğumuzu göstermeye çabalarız.
Arada bir, ya çok cesur oldukları için, ya da bizlerin sahip olduğundan çok daha fazla özgüvene sahip oldukları için; zavallılığı kısacık oluşundan doğan ve zaten öyle ya da böyle bitecek olan ömürlerini bir de o kılıcın altında korkuyla tüketmeyecek kadar muhteşem insanlar çıkar. Diane Arbus işte o cesur ve muhteşem insanlardandır.


“biz” e göre anormal; ya kendine göre?

FUR ise bu cesur insanın hayatını, Nicole Kidman (Diane Arbus), Robert Downey Jr (Lionel), Ty Burrel (Allan Arbus) gibi çok başarılı ve bir o kadar Norm Dışı oyuncularla beyaz perdeye taşıyor.

BÖCEK / HANGİSİ DAHA BULAŞICI, AŞK MI, PARANOYA MI?

sahaf1976 | 06 April 2009 09:56

‘Bizim üzerimizde deney yapıyorlardı. Bir sürü kişi hastalandı. Kusma, baygınlık, ishal, migren…tuhaf tuhaf şeyler düşünmeye başlamıştım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Hastalandım. Bir hastahaneye yatırdılar. Testlere başladılar. Hayal edemeyeceğin kadar çok doktor vardı. Sürekli gelip gidip sorular soruyorlardı. Uzun süre orada kaldım, çıkmama izin vermediler. Çünkü o allahın belası doktorlar üstümde bir şeyler deniyorlardı. Sonunda kaçtım.’

Bu cümlelerilk önce Tracy Letts tarafından kaleme alınan tiyatro oyunu “BUG” ile düştü sanat tüketicilerinin kulağına. Füsun Günersel tarafından dilimize kazandırılıp, 2006 – 2007 tiyatro sezonunda, Murat Daltaban‘ın rejisiyle DOT‘ ta da sahnelenen oyun 2007 yılında William Friedkin tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Filmin baş rollerindeki Ashley Judd (Agnes) ve Michael Shannon (Peter) ‘a yan rollerde, Lynn Collins, Brian F. O’Byrne, Harry Connick Jr. eşlik ediyor.

Filmin tiyatro oyunu olan ve 20 Eylül 1996’da Wilson Milam rejisiyle Londra ‘daki Gate Theatre‘de prömiyeri yapılan orjinalinde de Peter karakterini canlandıran Michael Shannon’a Agnes rolünde Shannon Cochran eşlik etmiş.
Film Orijinal metne sadık kalınarak kurgulandığı için hemen hemen tamamen küçük bir motel odasında geçiyor, yönetmenin tiyatro ve sinema sanatında çokça kullanılan sıkıştırılmış mekan’dan ve bu mekanın getirdiği klostorofobik duygudan ziyadesiyle faydalanmış olması filmin artılarından sadece biri.

Öykü bir barda garson olarak çalışan Agnes’e (Ashley Judd) lezbiyen arkadaşı R.C.’ nin Peter’ı tanıştırmasıyla başlar.
Agnes altı yaşındaki oğlunu bir market alış verişi sırasında kaybetmiş ve bir daha bulamamış acılı bir anne olmanın yanısıra, karanlık işlerde kariyer yapan eski mahkum Jerry Goss’un da ayrıldığı eşidir. Büyük şehrin çiğneyip çiğneyip kent merkezinden uzağa tükürdüğü bu kadın karakterle Ashley Judd unutulmaz bir performans çıkartıyor.

Apocalypto (2006)

AtaKorkut | 10 March 2009 17:54

Mel Gibson’ın Maya Uygarlığında geçen filmi, köylerinde ne olacağından habersiz bir grup mutlu insanın yaşamları üzerine görüntülerle başlıyor. İlk 25 dakikasını tebessümle izlediğimiz film, köyü avcı bir grubun basması ve herşeyi alttüst etmesiyle heyecanlı bir hal alıyor.
Filmimizin esas oğlanı Jaguar Paw hamile karısını ve oğlunu iple bir kuyuya sarkıtarak hayatta kalmalarını sağlamış ve karısına geri döneceği konusunda söz vermiştir. Ancak Jaguar Paw avcılara esir olmaktan kurtulamamıştır. Avcılar Jaguar Paw ile bir grup kadın ve erkeği Maya Uygarlığının başkentine getirir. Kadınları köle olarak satarlar. Erkekler ise kurak geçen yıllar nedeniyle tanrıya kurban edilmek üzere törene getirilir.
Esirler tek tek kurban edilirken sıra kahramanımıza gelir ancak tam o sırada güneş tutulması olur. Bu tutulma tanrıdan bir işaret olarak görülür. Jaguar Paw ve diğer esirlerin hayatı kurtulur bi bakıma. Ancak avcıların insafına terk edilen esirler hayatta kalmak için bir engeli daha aşmak zorundadır. Bir nevi arena oyununa katılan kahramanlarımızdan Paw, avcıların şefinin oğlunu öldürerek kaçmayı başarır. Bu olay filmin sonuna kadar sürecek bir kovalamacanında başlangıcı olur. Paw şimdi hem kendi hayatı hem de bir kuyuya bırakıp geri dönme konusunda söz verdiği hamile karısı ve çocuğu için koşmak zorundadır.

Kurban töreninden bir sahne
Kurban töreninden bir sahne

Kurban töreni ve arena oyunundaki can alıcı sahneleriyle dikkat çekmekle birlikte tamamen maya dilinde çekilmiş gerçekçi bir dönem filmi.

SİS VE GECE

| 16 February 2009 17:15

Yönetmen : Turgut Yasalar
Senaryo : Turgut Yasalar,Ahmet Ümit (roman)
Turgut Yasalar’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği, Ahmet Ümit’in polisiye romanı “Sis ve Gece”den uyarlanan film. Edebiyat uyarlamaları sinemada her zaman risk taşımıştır; çünkü okur beklediği etkiyi sinemada göremez, bu genellikle böyle olmuştur. Romana fazlası ile sadık kalınmış bu filmde, özellikle kitaptaki karakterlerin ve öykülerinin tamamının filme aktarılması ile de romanın ruhu oturmuş filme. Onlardan biri de İlyas Salman’nın rolü Cuma karakteridir. Baba ve eş katili Cuma karakteri aslında filmin kilit rollerinden biri; bu karakteri kötü kılan koşullardı ve sosyal itelemenin sonucuydu belki de.

Filmin kısaca konusu; Gizli teşkilattan bir elemanın, teşkilatta yaşadığı güvensizlikler ve kafasındaki boşluklar, bununla birlikte yasak aşkı, yasak aşkının birden ortadan kayboluşu ve buna paralel gelişen gerilimli olaylar. Gerilim, polisiye ve aşk öyküsüyle örülmüş bir film ve beklenmedik bir final.

The Fountain (2006) – Kaynak

| 06 February 2009 17:12

Ve bu yüzden Tanrı, Adem’le Havva’yı Cennet Bahçesi’nden kovdu. Ve Hayat Ağacı’nı koruması için oraya ateşten bir kılıç yerleştirdi.
Yaratılış 3-24

Hırslı salınan bir kalemin sesi ile başlar film ve kararan ekran aydınlanıp ayan olunca bizlere karanlık ardındaki, yukarıdaki ayetin yazıldığı görülür sararmış bir kağıda. Kağıt solar, Orta Amerika’da 800 yıl önce varolmuş bir çadırda açar gözlerini seyirci. Ancak durmuş mudur bize ayeti görünür kılan kalem, yoksa salınmaya devam mı etmektedir kağıt üzerinde suskunluğu zırh eyleyip. Neden sonra anlar seyirci kalemin valsine devam ettiğini ve Kraliçe Isabel’in Adem’i olmaya aht etmiş Kumandan Tomas’ın öyküsünü serdiğini gözler önüne.
-Bitirmeme izin ver.
diyerek eli ve zihni çün derman istemektedir tanrıdan Kaynak (Fountain)’ı bitirebilmek için.

Kumandan, son bir çırpınışla saldırır Maya piramidine doğru. İki askerini kaybeder ancak yılmaz. Piramidin tepesinde, uğruna denizler, ormanlar, ölümler geçtiği hayat ağacını koruyan son Maya Rahibi ile karşılaşır. Rahip, hançerini adama saplar ve ateşten kılıcını adamın kafasına doğru savururken sesi piramidin yosunlu duvarlarında yankılanır;
Ölüm huzura giden yoldur…

Şiirsel atmosferini bir kenara bırakacak olursak, ölümsüzlüğü kendisine dert edinmiş bir film Fountain. Filmi izlememiz ertesinde zihnimizde hasıl olan gizemli büyüden ötürü nete koşmuş, hakkında neler denilmiş diye sinepile uğramış ve filme ilişkin bir yazı yazılmadığını görerek sevindiğimizi itiraf etmeliyiz.

Inside Man (2006)

turictanyel1 | 01 February 2009 10:04

Bilindik hırsız polis filmlerinden soyutlanan Inside Man, bir hırsızın milyonlarca doları bir kenarda bırakıp sadece bankanın sahibinin geçmişini çaldığı bir hikayeyi anlatıyor.

Banka soygunuyla ilgli hatasız hazırlanmış bir plan, zekice uygulanan bir stratejinin anlatıldığı filmlerin yanı sıra, sonunun tahmin edilemediği ya da ne kadar zeki olursanız olun sizi kendi zekanızla kıyaslayan bir hırsız polis filmi.

Bankayı ve müşterileri rehin alan Dalton Russell son derece kurnaz, dikkatli, zeki ve soğukkanlı bir soyguncudur. Kötü işler yapan Yahudi bir bankacının, Hitlerle olan ilişkilerini ve 2.Dünya Savaşı sırasında kaldırdığı paralarını, kayıtlarını tüm dünyaya duyurmak ve onu savaş suçluları mahkemesine göndermek ister.

bundan sonrası spoiler içerir