bildirgec.org

1996 hakkında tüm yazılar

Everyone Says I Love You (1996)

queennothing | 24 November 2009 15:24

Usta yönetmen Woody Allen‘dan 1996 çıkışlı bir müzikal/komedi; “Everyone Says I Love You” (Herkes Seni Seviyorum Der). Filmde Woody Allen‘ın kendisi, Goldie Hawn, Edward Norton, Julia Roberts, Alan Alda, Drew Barrymore, Natalie Portman, Tim Roth ve Natasha Lyonne yer alıyor.

Paris’te yaşayan ve bir süreliğine New York’a gelen yazar Joe, yıllar önce boşandığı Steffi ve kızlarını ziyaret eder. Başarılı bir yazar olmasına rağmen, aşk hayatında hüsrana uğrayan Joe, yaşını başını almış, sorunlu, kararsız ve hepsinden önemlisi kadınlara nasıl davranması gerektiğini bilmeyen bir adamdır ve bu konuda harekete geçmek yerine, sürekli yakınmaktadır.

Mars Attacks! (1996)

queennothing | 07 September 2009 17:45

Yaratıcı yönetmen Tim Burton‘ın yönetmenliğini yaptığı 1996 çıkışlı “Mars Attacks!“, 3 Oscarlı aktör Jack Nicholson, Amerikalı aktris Glenn Close, Sarah Jessica Parker, Natalie Portman, İrlandalı aktör Pierce Brosnan, Martin Short, Michael J. Fox, Anette Bening, Pam Grier, Danny DeVito, Jim Brown, Rod Steiger gibi isimleri bünyesinde barındırıyor.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı James Dale, halka yaptığı özel açıklamada, ülkeye Marslılar’ın geleceğini duyurur. Tüm ülke, bu tarihi olayın gerçekleşeceği günü heyecanla ve büyük bir misafirperverlikle beklemektedir. Gün gelir ve Nevada Çölü, gönüllü askerler, basın ve Başkan’ın sözcüleriyle birlikte Marslılar’ı bekleme alanına dönüşür.

Tabutta Rövaşata (1996)

queennothing | 04 August 2009 13:48

1964 doğumlu yöneetmen Derviş Zaim’in ilk sinema filmi olan, 1996 yapımı “Tabutta Rövaşata“, Ahmet Uğurlu ve Tuncel Kurtiz‘i bünyesinde barındırmakta. 33. Antalya Film Şenlikleri’nde ‘En İyi Senaryo’ dalında ödül alan film, Türk Sineması’nın yüz aklarından biri.
Gemide, gündelikçi olarak çalışan Mahsun, gece, gemilerde ve inşaatlerde uyuyan, evsiz bir adamdır. Parası ve düzenli bir işi olmayan Mahsuın, usta bir araba hırsızıdır. Defalarca araba çalmasına ve polisin hemen her defasında kendisini yakalayıp, işkence etmesine rağmen bir şekilde kurtulmayı başaran Mahsun, gece kapanana kadar kaldığı kahvede, bir kadın görür. Hergün aynı masada, aynı giysiyle, aynı kitabı okuyan kadın, eroin bağımlısıdır.
Birkaç gün sonra, tekrar araba çalan Mahsun, polislerin kendisiyle uğraşmak istememesinden faydalanarak, kahvenin tuvaletine bakmakla görevlendirilir. Düzenli olarak para kazanmaya başlayan Mahsun, ölen arkadaşı Sarı’nın mezarını da düzenli olarak ziyaret etmekte, mezara şarap ve rakı dökerek, kendi dilinde vefa borcunu ödemektedir.

Bir James Bond parodisi: ”Spy Hard” (Çıplak Casus)

gorcun | 25 July 2009 10:29

Spy Hard
Spy Hard

Çeşitli ve tür filmlerinin parodilerini yapan filmlerin baş aktörlerinden Leslie Nielsen’in başrolde olduğu ”Spy Hard” (Çıplak Casus) 1996 yılında Rick Friedberg tarafından yönetilmiş. Bir kaç dizi ve benzer filmlerde yönetmenlik deneyimi olan yönetmenin çektiği son film Spy Hard olmuş. Ülkemizde Çıplak Silah serisiyle tanınan Leslie Nielsen’in oynadığı filmin Türkçe adı muhtemelen önceki filmiyle ilişkilendirilerek Çıplak Casus olarak çevrilmiş.

Spy Hard
Spy Hard

Orijinal ismiyse filmde hiç bir gönderme olmamasına rağmen Die Hard (Zor Ölüm) filmine ithafen konulmuş. Genel olarak aksiyon, tür olarak ajan (James Bond) filmlerini tiye alan Spy Hard fazla düşünmeden izlendiğinde zevk alınabilecek bir film olarak görülebilir. Dick Steele olarak bilinen gizli ajan WD-40 (Leslie Nielsen), Veronique Ukrinsky olarak bilinen gizli ajan 3.14’le birlikte (Nicollette Sheridan), güçlerini dünyayı yok etmek için kullanmayı planlayan General Rancor’a (Andy Griffith) karşı koymaya çalışırlar. Rancor daha önce Dick Steele tarafından uğradığı saldırıda kollarını kaybetmiş ve yapay kollarıyla dünyaya kötülük saçmaya devam etmektedir. Amacına ulaşmak içinse Profesör Ukrinsky (Elya Baskin) tarafından icat edilmiş özel bilgisayar çipine ihtiyacı vardır. Steele, aynı zamanda Ukrinsky’in kızı olan KGB ajanı Veronique’yla birlikte çalışarak Rancor’un saklandığı gizli üsse ulaşarak dünyayı büyük bir tehditten kurtarmaya çalışacaktır.

En sevdiğiniz korku filmi hangisi? : Scream (Çığlık)

gorcun | 19 June 2009 09:59

Scream
Scream

The Hills Have Eyes (Tepenin Gözleri), Nightmare on Elm Street (Elm Sokağında Kabus) , The Last House on the Left (Soldaki Son Ev) gibi klasiklerin yönetmeni olan korku üstadı Wes Craven 1996’da Scream (Çığlık) filmini çekti. Yazarı ise Kevin Williamson’du. Çığlık yönetmenin hem şimdiye kadar korku sinemasına getirdiği klişelerle dalga geçtiği hemde gerilim filmi olarak çektiği bir filmdi. Film kısaca üniversitede okuyan gençleri teker teker öldürmeye kalkan maskeli psikopat bir katilin cinayetlerini anlatıyor.
Oyuncu kadrosunda Sidney rolünde güzel aktris Neve Campbell, sevgilisi Billy rolünde Skeet Ulrich, okuldan arkadaşları Tatum (Rose Mcgowan), Randy (Jamie Kennedy), Stuart (Matthew Lillard), filmin başında öldürülen güzel yıldız Drew Barrymore, hırslı televizyoncu Courteney Cox, polis memuru David Arquette gibi isimler yer alır. Bunun dışında The Exorcist filmiyle meşhur olmuş oyuncu Linda Blair ve Wes Craven’da küçük rollerde filmde gözükürler.

Wes Craven - Bilin bakalım kim?
Wes Craven – Bilin bakalım kim?

Telefondaki sesin sahibi ise Roger Jackson’dur. Sydney’in annesinin bir yıl önce öldürülmesinden sonra dönen katil öğrencilere dehşet saçmaya devam eder. Travmadan kurtulamayan Sidney ise devamlı çevresinde olan kişilerin ölmesinden şüphelenmektedir. Peşindekinin kim olduğunu öğrenmek, hem annesinin katilini hemde hayatındaki en önemli cevabı bulmak açısından Sidney’in her türlü tehlikeye girmesini sağlayacaktır.

L’appartement vs. Wicker Park

cheerleader | 19 April 2009 12:08

wicker park
wicker park

Wicker Park 2004 yapımı bir film olmasına rağmen ülkemizde vizyonu ancak 4 sene sonra “Hep Seni Aradım” ismiyle görebildi… Gişede ne yaptı ne etti bilmiyorum ama, bana ona verdiğim dakikaların karşılığını beklediğim gibi veremedi… Josh Hartnett , Rose Byrne, Matthew Lillard ve Diane Kruger başrollerde. Yönetmen; Paul McGuigan. Senaryo ise Gilles Mimouni ve Brandon Boyce’a ait. Filmin konusunu ayrıntılara girmeden kısaca özetlemek gerekirse, kaderlerinin peşinden ısrarla koşan genç bir çiftin yoluna koyulan taşlar ve bu taşların tek tek kayması diyebiliriz.

L'appartment
L’appartment

1996 yapımı L’appartment isimli başrollerinde Monica Belluci ve Vincent Cassel’in yer aldıkları filmin Hollywood versiyonu olan Wicker Park’ın taglinelarından biri “tutku asla ölmez” Aslına bakarsanız L’appartment Belluci ve Cassel’in perdedeki ilk beraberliklerine sahne olurken Bafta‘yı da kapmış bir film. Haketmiyor da değil. Zira L’appertment Hitchcock etkileriyle süslenmiş bir gerilimin ta kendisiyken Wicker Park romantizme daha çok yelken açmayı tercih ediyor. Tabii bunu yaparken klişeleri kullanmayı da ihmal etmiyor. Bunun yanısıra ilk çevrime yaptığı göndermeyle izleyiciyi gülümsetmeyi başarıyor. Filmin başladığı ve zaman zaman gördüğümüz restaurantın adı Belluci. İlk çevrimde gördüğümüz yoğun takip, Wicker Park’ta eksikliğini hissettiğimiz birşey haline geliyor. Aynı şekilde karakterlerin tutkularındaki eksiklik bizi özdeşleşme yaparken zorluyor.

wicker park
wicker park

Sonuç olarak başlangıç noktası aynı olsa da her iki filmi de izleyip bitirdiğinizde birbirinden çok farklı iki sonla karşılaşıyorsunuz. Wicker Park izleyiciye istediği sonu verirken, L’appertment kendi sonunu yazıyor. Kısaca; Wicker Park Hollywood klişelerinin kurbanı olan kötü bir kopyanın ötesine geçemezken, L’appartment izlediğimiz iyi filmlerden biri olarak hatırlanmayı hakediyor.

Hiroşima Sevgilim: MARGUERITE DURAS

queennothing | 26 March 2009 12:39

Birinci Dünya Savaşı, başlangıç sinyallerini verirken Çinhindi’ne (Hindiçin) atanan öğretmen çift, savaşın resmi olarak başladığı 1914 yılında üçüncü çocukları Marguerite‘ye sahip oldu. Yeni doğan Marguerite ve diğer iki oğlan çocuğu Paulo ve Pierre ile gönüllü olarak yaşadıkları Vietnam‘ın en büyük şehri Hi Şo Ming (Saygon) komşularından Gia Dinh‘te matematik öğretmeni baba ve Fransızca öğretmeni anne, çocuklarının; özellikle Marguerite‘nin uyum sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacaktı.

Hastalıklı gibi görünen beyaz teni, siyah saçları ve mavi gözleriyle bir ‘yabancı’ olaran Marguerite, diğer çocuklar gibi davranmayı, onların dilinde şarkı söylemeyi, hatta düzenli olarak kiliseye gidip dua etmeyi öğrense de, O’nda hep çok sevdiği babasının bile ulaşamadığı ‘dokunulmaz bir yabancılık‘ olacaktı.
Yokluk, yoklukla gelen açlık, korku ve kanla bulanan savaşın en çirkin sahneleriyle yüzyüze kalan Marguerite‘nin, annesiyle kurduğu ‘normal‘ ilişkisi, babasıyla düzenlediği piyano geceleri ve sevmeye başladığı dış görünüşü; 10. yaşına geldiğinde babasını dizanteriden kaybetmesini, içinde sakladığı bir ‘trajedi‘ olarak nitelendirmesine engel olamayacaktı.
Babasız kalan üç çocukla Fransa‘ya dönen anne, ailesinin de desteğiyle, çocuklarına bakabilmek için öğretmenlik yapmaya Paris‘te devam eder. 2 yıl Fransa‘da kaldıktan sonra 1928 yılında Kamboçya‘ya tayini çıkan anne, çocuklarıyla birlikte ailesinin yanından ayrılır.

Evita (1996)

queennothing | 08 March 2009 11:45

Eva Perón, fakir bir ailenin beşinci ve son çocuğudur. Genç yaşlarında henüz hiç bir sorumluluk almamışken bir bavulla evden ayrılan küçük Eva, ‘aktris’ olmak istiyordu.

Eva Peron
Eva Peron

Cesur bir kız olan Eva, aslında sadece ‘ünlü‘ olmak istiyordu ve bu isteği öyle ateşliydi ki, hayatını kurtarmasını ümit ettiği şeyler, hayatını mahvetmek için saldırdığında, kazanmak için her yolu deneyecekti.

Sleepers/Kardeş Gibiydiler (Kıymeti Bilinmeyenler-1)

safranist | 05 February 2009 12:15

Filmden bir sahne
Sleepers

Kadri kımeti pek bilinmemiş, sinema severler tarafından hakketiği ilgiyi alamadığını düşündüğüm filmlerin başında geliyor Sleepers. Kadrosunda bulundurduğu yıldızların hayranları tarafından bile bilinirliği az olan bu film hikayesiyle izleyicinin içini burkuyor adeta. Senaryosu Lorenzo Carcaterra’nın ünlü romanından uyarlanan filmde geçen olayların gerçek bir hikayeyi anlattığı iddaa ediliyor.

Kısaca hikaye, Hell’s Kitchen’da dört arkadaşın sosisli ekmek çaldıktan sonra çıkan kovalamacada bir cana mal olduklarından Wilkenson Islah evine gönderilmelerini ve orda geçen azap dolu günlerinin geri kalan hayatlarını nasıl etkilediğini anlatıyor. Anlatırken de arkadaşlık, sadakat ve intikam kelimelerinin karşılıklarını tam anlamıyla hissettiriyor film.

Filmden bir sahne
Filmden bir sahne

Tesis (Tez)

meh | 12 November 2008 15:42

Yönetmenliğini ve senaristliğini Alejandro Amenábar‘ın yaptığı film, İspanya’da bir sinema okulunda okuyan Àngela’nın sinemada şiddet konulu bir tez hazırlaması üzerine kuruludur. Tezine yardımcı olması için korku filmlerine ilgi duyan Chema adlı öğrenciden yardım alır. İkili, projelerine çalışırken ellerine gerçek cinayetlerin gösterildiği snufffilm geçer.Filmin kaynağına ulaşırken aynı zamanda aslında bir dizi cinayete ve bu filmlerden hoşlanan bir grubun varlığına ulaşırlar.
Daha 24 yaşında bu denli gerilimi yüksek bir film yapan Amenábar, toplumun şiddet öğesini basite indirgeyerek algılamasını sorgulamakta ve bunu bir ilk film olmasına rağmen ustalıkla göstermektedir.

Fragmanı içinburaya bakabilirsiniz