bildirgec.org

12 mart hakkında tüm yazılar

İ ş k e n c e

neandertal | 30 April 2007 13:40

işkenceden geliyorum
acıyı umuda kattım
uzatma sarılası boynunu
kollarımı askıda bıraktım

Ünlü Şafak Türküsü nün yazarı Nevzat Çelik öğrenciyken suçsuz yere tutuklanıp tam 7 yıl yattığı ve idamla yargılandığı günlerde yazmış “İşkenceden Geliyorum” u. Türkiye İnsan Hakları Vakfı nın belirttiğine göre 1980-1998 yılları arasında ülkemizde en az 546 kişi işkence görerek ölmüş, yine vakfa göre işkence görenlerin sayısını tahmin etmek zordur. İnsan Hakları Derneği ne göre işkence maalesef sistematik ve yaygın.
İşkencenin tanımı şöyle yapılıyor; işkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama aracı olarak bilinçli şekilde insanlara acı çektirmekte kullanılan her türden edimlerdir. İnsan Hakları Bildirgesi nde de belirtildiği gibi işkence bir insanlık suçudur, hiç bir suretle kabul görülemez. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 5. maddesi der ki; hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir. İşkence sanılanın aksine yalnızca fiziksel olarak değil, aynı zamanda psikolojik olarak da binyıllardır uygulanmaktadır. Yazılanlara göre ortaçağda işkenceyi yaygın olarak kullanan Katolik kiliseleri ve Roma İmparaorluğu döneminde bir kölenin ifadesi yalnızca işkence altında kabul edilirdi ki bu da kölelerin kendi istekleri ile gerçeği söyleyebileceklerine inanılmaması güvensizliğine dayandırılmaktaydı. İllk kez Fransa’da kurulan kiliselere bağlı Engisizyon Mahkemeleri Papa’nın işkenceyi yasallaştırması ile ortaçağın kabusu haline gelmişti. 1834’e kadar varolduğu belirtilen bu mahkemelerde alınan kararlar sonucu her türlü “sapkın davranış gösteren” insanlar canlı canlı yakılıyor, kurşuna diziliyor, giyotine gidiyor, akıl almaz işkenceler görüyorlardı. Tabi zamanla modernleşen insanın işkence yöntemleri de değişti. 12 Mart döneminde iki yıl hapis yatan Murat Belge Bir Hayat isimli kitabında gördüğü işkenceleri mizahi bir dille anlatmaya çalışmış, belki anlamamızı sağlamak için, yine de yetmiyor insanın gücü anlamaya yaratılan bu anlamsız şiddet ortamını, şöyle diyor kendisi işkence bahsi açıldığında;

27 mayıs, 9-12 mart, 12 eylül, 28 şubat, ?

beyefendi | 27 May 2006 18:09

bir sadrazam daha! Allah rahmet eylesin
bir sadrazam daha! Allah rahmet eylesin

türkiye‘de askeri darbeler 27 mayısla başladı zannedilir ama ilk darbenin tarihi çok eskidir. dede korkut hikayelerinde iç oğuzun dış oğuza darbe yapmak üzere iken basılmasını,ava giderken avlanmasını okuyanlar bu kadar çok türk devletinin nasıl kurulduğunu ve haliyle nasıl yıkıldığını anlayabilirler.yakın tarihimizde darbelerin hası 2. mahmut tarafından yeniçerilere karşı yapılmıştır. hemen arkasından da cezayir elden çıkmış, istiklalini kazanana kadar fransızların katliamlarına maruz kalmıştır. en acıklı olanı sultan abdülaziz‘e yapılan darbedir. eşekçi paşa yönetimi ele aldıktan sonra bir suikastle,kimsenin yapamayacağı şekilde iki bileğini birden kesip sultanı intihar ettiği süsünü vererek öldürmüştür. tabii bütün bunlar masonik ittihatçıların sultan abdülhamid‘e yaptıkları darbe yanında bir hiçtir. zira 33 yıllık saltanatı boyunca koruyup kolladığı ve geliştirmeye çalıştığı koca osmanlı 10 sene içerisinde, arkasında büyük bir enkaz bırakarak tarihe gömülüp sonsuzluğa yelken açmıştır. bugün balkanlar,kafkasya ve arap yarımadasında ki meseleler bize osmanlı’dan miras olarak kalmış,halledilmeyi beklemektedirler. tabii bu ayrı mevzu. nerede kalmıştık.Atatürk bu ihtilal mevzularının türk milletinin bekasını tehdit ettiğini yaşayarak öğrendiği için askerin siyasette olmasını engellemiş, devr-i iktidarında mümkün olduğunca bu hal üzere devam etmiştir. ama sonradan meydanı boş bulan bir takım askerlerimiz yeniden ihtilal rüyalarıyla yatıp kalkmaya başlamış ve nihayet muratlarına 27 mayısda ermiş ama bununla yetinmeyip eski gelenekleri parlatıp bir sadrazam ve iki veziri ebedi istirahatgahlarına göndermişlerdir.tabii 27 mayıs pandoranın kutusunu açmış, peşipeşine gelen darbe ve güç ihtiraslarını serbest bırakmıştır. hemen peşinden Talat Aydemir 22 Şubat 1962 ve 21-22 Mayıs 1963 tarihlerinde iki üç defa darbe girişiminde bulunur. neticede idam edilir. tabii bunu gören kızıllar boş durmaz. 68 olaylarıyla beraber hızlanan sovyet türkiye ihtirasları 9 mart tarihinde belirginleşir. doğan avcıoğlu yedeğinde bir kaç general ile türkiye’nin lenin‘i olmak için gün sayar ve içtimai hayatı karıştırırken devreye 12 mart girer ve koministler gerçekten çok üzülürler. fakat yılmazlar, yeni bir ihtilalle bu sefer stalin olmak için vargüçleriyle çalışırlarken devreye gladioergenekon girer ve olaylar çığırından çıkar. kardeş kavgası başlamıştır,artık bunu durdurabilecek tek güç olan ordunun duruma el koyması için halk gün saymaktadır. derken 11 eylül günü oluk oluk akan kan 13 eylül günü bir anda kesilir zira ordu devlet ve millet için idareye el koymuştur. tabii bunun için 24 ocak kararlarından sonra ekonomi düzelsin diye bir müddet beklemişlerdir ama olacak o kadar. o kadar kusur kadı kızında da bulunur.ve akabinde özal‘lı yıllar başlar,bir rüya gibi küçük amerika olmak için çalışan madonna ve michael jackson hayranı ,arabeskçi,vatkalı,kolları kıvrılmış ceketler giyen küçük emrahlar ve ceylanlar bu yıllara güzel damga vurur.ve 90’lar terör,özel radyo ve tv’ler,türk asrı gençliği heyecanı,çöken ahlak değerleri-aile, yüksek enflasyon ve giderek yamulan ekonomi ile türkiye tarihinin garip dönemlerinden biri olarak göz açıp kapayıncaya kadar geçer.ama o da ne? bu kış irtica gelmeyecek midir? elbette gelecek,hele bir gelmesin aczimendiler ve fadime şahin-ali kalkancıyla beraber yatak odasından canlı yayınla getiririz. netekim 28 şubat mgk kararlarıyla irtica tehlikesi savuşturulmuş,memelekette huzurlu yeni bir dönem başlamıştır. postmodern darbe mi? o da ne ola ki? biz darbenin çağdaş olanını severiz. bizi kesmez öyle postmodern filan. bu arada 40-50 milyar dolar buhar mı olmuş, türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizini mi yaşamış, aile kurumuyla beraber milletin ahlakı daha mı çok göçmüş? kuzum kim takar bunları, duymadın mı laiklik elden gidiyor, bu şeriatçılar bizi kesicek valla kıtır kıtır ama iyi ki asker var gelir kurtarır bizi bir daha.kurtarır kurtarır. biz de yeniden gelip kurtarmasını bekliyoruz zaten ! kurtarsa da kurtulsak !