Sitemizde bir hepsi bir birinden değerli ve çok farklı sosYo kültürel alt yapıya,dünya görüşüne sahip yüzlerce kişi yazı yazmakta.Ancak benim burada merak ettiğim olay biraz farklı : sizden eğer bir roman yazmanız istenseydi ilk cümleniz ne olurdu?Geçtiğimiz hafta sonu bir gazetenin verdiği ilavede ünlü bir yazarla yapılan bir söyleşiyi okudum ve üstadın bir romanını yazmak için 3 sene geçirdiğini ancak bunun ilk iki senesinin ilk cümleyi yazmak için kullanıldığını okuyunca bende bu bir saplantı haline geldi. Eminim ki hafif.org’da bu konuda çok değişik ve keyifli öneriler gelecek. Basit gibi görünen ama aslında çok çok zor olan bir “ilk cümle”… kolay gelsin
yorumlar
Himalayaların tepesine gitmenize gerek yok “ben” burdayım…sizce bu cümlede dökülecek yaprak varmı?
demokrasisi hala tek ayakta bekleyen bir ülkenin birbirinden farklı sosyal katmanlarına mensup vatandaşlarının sanal alemin perdelemesini kullanarak her türlü fikrini, rüyasını, özlemini, sapkınlığını, tutkusunu, aşkını, öfkesini, kompleksini kafasına estiği biçimde yazıp gönderebildiği bir web sitesine yazı yollayan otuz yaşlarındaki tıknaz, alnının ortasında derin bir yara izi bulunan, sol elinin serçe parmağı kopuk, sağ bacağı sol bacağına göre daha kısa olan ve yüzündeki sivilcelerin engebeli bir araziyi andırdığı şahsın pençelerle kaplı siyah ayakkabısında, kahve telvesi kıvamında pıhtılaşmış kopkoyu kan öbeğine eğri büğrü bir şekilde alelacele yazılmaya çalışılmış iki kelimeyi fark etti cinayet masası ekibinin acar polisleri: naylon vicdan.
Sakarya caddesinin bankları meraklılarla dolmuştu.Takvimler 12 eylül 1982’i gösteriyordu.O tarihlerde bir travestinin Sakarya caddesine gelmesi önemli olaylardan sayılıyordu.Caddenin başındaki gözcü:Karı kılıklı herif geliyor! diye bağırdı.
özgüradam ilk cümle olacak, seninki takdir edersin ki çok cümle olmuşzil çaldı ve oyun başladı.
devrim71 abartmışız biraz haklısın.neyse nerde kalmıştım;Kalabalığı bir heycan dalgası sardı. Herkes medeni toplumlara çok önceden gelen travestinin niçin geç kaldığını merak ediyordu.Travestinin pezevengi muhabbet tellalı İsmail bey Sakarya caddesini Atatürk bulvarına bağlayan cadde girişine doğru koşmaya başladı.
bu arada “devrim71” kim yaa?:)))))))))))))))))))))))))))))))))
devrim değilmiymiş o. bende zannettim 1871 paris komününden etkilenmiş arkadaş neyse kusura bakmaz herhalde. ben kaldığım yerden devam ediyim;İsmail bey,travestinin yanında fedai deli Yusufu göremiyince heyecanı 1453 kat daha arttı. Bu çakal fedainin olması gereken yerde, genç başka bir fedai vardı. Hal ve hareketleri, acemi bir fedaiden ziyade, ömrünü bu yollarda harcamış, kendine güvenen, cesur bir fedaiye benziyordu.
sevgili güradam (latife yapıyorum, umarım alınmazsın) ilk cümle deniyor. Sen roman yazıyorsun.Nokta işaretinden sonra diğer cümle başlıyor. Bari vicdansız gibi virgülle bağla, yoksa ilk cümle değil, birkaç cümle oluyor.
Haklısın azizim. Gaza gelmişim biraz.nerde kalmıştım 🙂 şaka…
dudaklarının arasında ölü bir cenin gibi sallanan sigarasını sağ elinin işaret ve baş parmaklarınınarasına alıp fırlattı küf kokan yalnızlığını tutuşturmak istercesine…
Hikayesine fikir aşamasında genç ve orta direk dimağlara geçici rahatsızlığından ötürü özür dileyerek relatif duygularına hükmedebilmeyi ancak etkili bir ilk cümleyle başarabiliyordu ve bu konuda skorer olması bir yana ilk cümleleri hep aynıydı,bildiğiniz şeyler canım, Albert o gün yorgundu… (ve) ardından Albert’in sığamayacağı bir kalıba denk düşen renk tasvirleri…
kharon… araya 3 nokta (…) atmışsın…çakmadık sanma :)))))))))))))))
öhm saygıdeğer,sevgili canciğer rakırokabalık sizin vatikan menşeili ve doğma büyüme dikta hegomanyası altında şilide büyüdüğünüz kanaatindeyim.araya atmak latincede sizin de imayla buyurduğunuz gibi “koymak” manasına geliyor.cümle içerisinde 3 adet nokta kullanıp,müdahili cümleyi noktayla kapamama mıdır bu serzenişiniz, yoksa potansiyel bir septizm vakasıyla haşır ve neşir miyiz?kendime sordum.”hostem repellas”
Karıştırmamak gerektiğini bilsek te votka,şarap,tekila harmanı var zulalarda ve ben size keşke bunlar hakkında teknik bilgi verecek olsaydım ama siz sadece bu farklı alkol damlalarının bu kitaptaki her harf üzerin olan ettiklerini göreceksiniz..
Sevgili ve kuzu sarması Kharon ,Öncelikle septizm ve Vatikan ile alakam olmadığını bu vesile ile ifade etmek isterim. Fakat Şili konusundaki öngörünüz beni ziyadesi ile şaşırtmadı değil ve sanırım geçtiğimiz hafta rahmetli (!) Pinochet’in cenazesinde siz de oradaydınız ve bunu söylemeye diliniz varmamakta. Yazıntımızın tarafınızca “serzeniş” statüsünde ele alınması ise kanaatimce tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklanmakta. Ben sizden farklı bir şey yaparak kendime değil size soracağım :sorun yok değil mi?
bir harfin kudreti bunları yapabilir mi, diye düşündükanepede uyuyakalmış fahişenin kırık burnuna gözlerini kısarak bakarken…
ve o anda muhabbet tellalının fısıltı ile bağırma karışımında ki sesi ile irkildi :- neden kırdın lan karının burnunu?
kısılmış gözleri daha da kısıldı ve derin bir umursamazlıkiçinde dudaklarının kenarından sızan tükürüğünüyumruk yaptığı sağ elinin üstüyle silerken sordu:kim, ben mi?!
laylon vicdan,bu cümleler direk mehmet eroğlu’ndan arak mı yoksa bu aralar fazlaca üstadın romanları ile haşır neşir mi oldun.neredeyse “kalçaları sudaki mürekkep lekesi gibi yayılan…” tamlamasını arayacak gözlerim…
aman allahım!bu cümleler benim için ne büyük bir “ara gazı”anlatmaya kelime dağarcığım kifayet eyleyemez!bana tatlı-sert takılsan da, “akil” birkaç hafif sakinindenolman hasebiyle bu “yorum”un teveccühlerin en fiyakalısı…mehmet eroğlu’nu bilirim bilmesine de, romanı ara vermeden okuyabilecek zamanım olmadığı için “roman okuma özürlü” sayılırım ve bu da beni çok rahatsız eder.vakt-i zamanında ite kaka suç ve ceza’yı ve yeraltından notlar’ı, bir de korkuyu beklerken’i okumuş olmaktanbaşka “okumuşluğum” yoktur vallahi!içimden geliyor be üstat! şiire meftundur ya bu fakir hani…ne yapsam nafiledir ya hani, ondandır…çalıp çırpma, arak marak, intihal vs. kitabımda yazmaz!en büyük hırsızlık emek hırsızlığıdır. lanetlerim! işim de olmaz!%100 “(l)naylon vicdan”ın mamulüdür yani…inanması güç mü? roman yazmak gerçekten büyük birustalık gerektiriyor.bizimkisi bir “aşk” hevesi, o kadar.karakter yaratmak konusunda “hafif” oldukça verimlibir kaynak…tarihimizle alakalı birkaç “tabu”ya değindim mi bir de… çocuklar gibi uçurdun, hayallere daldırdın ha beni :)selamlar…
salaş bir meyhanenin sandalyesini kaplayan ucuz boyalara benzeyen kan lekelerini tırnaklarından çıkarmaya çalışırken üvey babasının paslı bir gece gibi kokan alkole teslim olmuş nefesi genzini yaktı.hamiş: bu kadar “ara gaz” alınca, “motor” tekler mi?
Dil-rubaim rakıroka balıkaSanal ortamdaki gevrek gülüşünüz altında pek dirayetli bir bakış açısı gördüm, sanırsam gevreklik yerini sonrasında sünekliğe bırakmaktadır, işte tam da bu yüzden necasetle yoğrulmuş kelamlardan kaçındığınız için sırtınıza vurup “heytere be koçum” dememek için kendimi zor tutuyorum ve çizgi dışında herhangibir harici husumetin bulunmadığını dile getiriyor ve ruhu pohpohlayacak 2 dizeyle nihayete eriyorum.”bre pinochet, ölü müsün ,diri mi?yoksa isa gibi üçün biri mi?”dipnot: sanırsam böylelikle büyük ödülü paylaşarak ortak müşterekte buluşmamızı kutlarız.
yemişim pinochet’i… sana b’işey olmasın !:)