‘Bir ışık kaynağı’nın aydınlığına maruz kalan karanlıktaki bazı aydınlarımız, bugünlerde ‘Atış Hattı’ formatlı bir takım televizyon programlarında olanca güçleriyle süt dökmüş aydın portreleri sergiliyorlar. Seçim öncesindeki vahşi pişik hallerinden eser yok. AKP karşıtı söylemlerinin en çok AKP’ye yaradığını anlamaları geç olsa da, misafirlikte annesinden dayak yemiş çocuk misali birer köşeye kıvrılıp, ‘Anne vurma’ tavırları, sokaktaki iki kişiden birinin gülümsemesine neden olması bakımından çok hoş. Fakat uslanmayan ve karanlıkta kalmayı yeğleyen bu aydınlarımız üsluplarını değiştirmiş gibi görünseler de aynı amaca hizmet etmeye devam ediyorlar. O amacın çıkış noktasında da halkı cahil gören ve ‘biz doğrusunu biliriz’ yılanları çöreklenmiş durumda. Verilmek istenen mesajla söylenenler çok farklı aslında. Ne de olsa köşelerinde insanları yönlendirmek için her türlü manayı istedikleri kalıplarla sunup, bilinçaltı oynamalarına sebep olabilmeye talimliler.Felaket tellallığı meşhurdur bizim medyada. Kimisi rejimin elden gidiyor olduğunu söyler böğrünü parçalayarak, kimisi İran’a benzediğimizi, kimisi de vatanın karış karış satıldığını. Olayları okumak istediği gibi okuyanlar henüz okur-yazarlık seviyesine ulaşamamış bazı aydınlarımızdır diyebiliriz bu bakımdan. E bir ülkenin okur-yazar denilen insanları okuma-yazmayı henüz çözemedilerse ‘Vay o ülkenin haline’. Bu açıdan cennet vatanımın aklı başında gençlerinin karanlıktaki aydınları dinleyip de zihinlerini köreltmemesi çok önemli ve üzerinde çalışılması gereken bir mesele gibi geliyor. Her görüşü bilmek güzeldir ancak görüşlerin altındaki düşünceler genelde karanlık kökenli ise ve körpe beyinler bu düşüncelerin altında ezilip karanlık koridorlarda bir sağa bir sola çarpa çarpa kendi özlerinden geçeceklerse eğer, olmaz olsun öyle çok seslilik. ‘Her düşünceyi bilmek gerekir’ fikri kulağa hoş ve mantıklı gelse de bu her insan için geçerli değildir sanırım. Her insan bir üst seviyedekine göre daha çocuktur ve duyması gerekenler üst seviyedekinden daha azıdır. Daha son yüzyıl tarihini bile bilmeyen gençlerimizin siyasi dehalar gibi ortalıkta atıp tutmalarının ve aslında söylediklerinin birer gazete kupürü olmasının, karanlıktaki aydınlarımıza özenmelerinin bir sonucu olduğunu görmek çok da güç değildir. Hey gidi gazeteler gibi konuşan milletim…Söylediklerinin ne olduğu çok da önemli değil gençlerimizin, onlar ses duyurma arzusunu taşıyor. Karanlıktakilerin sesi çıkıyor ve onlar ilgi görüyor ya, neden gençler de sesini duyurmak istemesin ki. Hele hele ‘Gençler’in düşüncelerine hiç değer verilmiyor’ diyen ve aynı zamanda gençlerin aklı başında insanlar olmasından korkup uykuları kaçan aydınların olduğu güzel vatanımda.Kısacası, körelmesi istenen koca bir altın neslimiz var ve köşelerinden atıp tutanlar bir gençliği karanlıklarına çekmek istiyorlar. Belki aralarında bazıları Abdülhamid’i anlamayan aydınlar misalidir ve dileğimiz onların da karanlıktan uyanıp, aydın görünen karakafalılara örnek olmasıdır. Bir neslin daha derdest edilmesine bu vatanın tahammülü yoktur. Her gencimiz itinayla ilmin ışık gölgesindeki aydınları bulmalı ve onlara sımsıkı sarılmalıdır. Yoksa kaybeden hem bir nesil, hem kaybeden bir neslin sonrasında gelecek olan diğer nesiller olacaktır. En kötüsü ise kaybeden nesillerin kaybetmesine seyirci kalmasından ötürü olanlara sebep olup herşeyini kaybedenlerden olacak olan günümüz nesli, yani bizler olacağızdır…